|BÖLÜM 4 •NEFES• |

469 113 400
                                    

Kırgınlıklarımı, kırıklarımı bıraktım bu bölüme, kırıklarımı dökerken canım çok acıdı. Sizin canınız acımasın, batmasın kırıklarım yüreğinize. Şimdi hangi sözde hangi cümlede asılı kırıklarım bilmem ama siz yine de dikkatli olun. Kapılırsınız güzel sözlerden birinin peşine sonra gözünüzden kaçar, o kelime sizi kırıklarımın asılı kaldığı başka bir bir kelimeye sürükler sonra batar canınıza  kanatır yüreğinizi. Dikkat edin bu yüzden!

Bölüm başında Sezen Aksu- Keskin Bıçak şarkısı var. İsteyen onu açıp dinleyebilir. ♥️

BÖLÜM 4: NEFES

Hayat, denen kavramın merdivenlerini bir bir tırmanıyorum. Geride bıraktığım insanlar ve benim gelmemi, hayatına dahil olmamı isteyen insanlar var. Bense ağır ağır çıkıyorum o merdivenleri, bir bekleyenim yok gibi. Geride kalanları ise hiç ama hiç umursamıyorum. Çünkü onlar isteseydi, şu an durduğum basamakta, yanı başımda olurlardı.

Gündüz güneşine hasret kalmış yığınla insanı aşarken düşündüğüm şeylerdi bunlar. Çoğunun yüzünde kasvetli havalardan sonra açan güneşin mutluluğu vardı. Benim içinse durum aynıydı. Sadece güneşe göre kasvetli havaları daha çok seviyordum o kadar.

Ayaklarımı sürte sürte geldiğim okulumun bahçesinde yalnız başıma oturabileceğim bir yer arıyordum. Ece'yle aynı şehirde üniversite kazanmış olsak da o başka bir üniversitede okuyordu. Zaten Ahmet'le de onun sayesinde tanışmıştık. Gözlerimin önüne inmek için zaman kollayan anılardan sıyrıldım ve dersin başlamasına yirmi dakika olduğunu fırsat bilerek arka bahçeye gittim.

Ne kadar bugün güneş açmış olsa da dün geceki yağmurun etkileri hâlâ kendini belli ediyordu. Dün gece demişken, aslında dün gece Ece'ye yapmam gereken bir açıklama vardı ama o, ben daha ağzımı açmadan beni eve sürüklemiş sonra da odasına girip kapısını kilitlemişti.

Böyle bir şeyi beklemediğim için öylece salonun ortasında kalakalmıştım. Sabah uyandığımda ise her şey yine aynıydı sanki Ece dün geceyi yok saymıştı. Bu iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi, bilmiyordum ama bir açıklamadan kurtulmuştum.

Güneşin dik açıyla vurduğu ve kurumaya yüz tutmuş banklardan birine oturup arkamı güneşe döndüm. Çantamdaki ajandamı elime alıp en son not ettiğim konulara göz attım ve gittikçe kalabalıklaşan insan seslerini bastırmak için her zamanki gibi kulaklığıma sığındım.

O gün internette gezinirken bir yazı okumuştum ve orada diyordu ki 'Ömrünüz boyunca birçok şarkı dinlemiş ve ezberlemiş olabilirsiniz, ama hiçbir zaman en iyisi bu diyeceğiniz bir şarkınız yoktur.' bu yazıyı Ece'ye gösterdiğimde o haklı bulmuştu. Dönüp bana sorduğunda ise onunla aynı fikirde olduğumu söylemiştim ama aslı öyle değildi.

Evet, ömrümüz boyunca birçok şarkı dinliyor olabiliriz fakat en iyisi bu diyeceğimiz bir şarkı tabii ki olmaz. Çünkü bir şarkıda aradığımız bütün duyguları bulamayız. Her şarkıda bir duygu, bir anlam gizlidir. Bu yüzdendir ki en iyisi bu diyemiyor oluşumuz.

Ben, genel olarak her tür şarkıyı dinlerim yeter ki duygularıma tercüman olsun. Kulaklarımdan yol bulup beynimde yankılanan güzel sese eşlik ettim içimden. Gözlerimi kapatıp yönümü güneşe döndüm. Ne kadar onu sevmesem de o beni, bizi seviyordu.

Kulağımda çalan şarkı bitince oturduğum yerden kalktım ve eşyalarımı toparlayıp amfiye doğru yol aldım. Koridorda insanları izleyerek yürürken bakışlarım sahte gülüşlere, sahte öpüşlere takılı kalıyordu. Bunlar canımı acıtmıyordu çünkü bunlar sahte olan şeylerdi. Ahmet... Onunla da böyle sarılmış, yan yana yürümüş, birlikte bir şeyler yapmıştık sonuç ise derin bir hüsran.

ADA  ◐Tamamlandı.◑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin