Zamanı tekrarlıyoruz...
BÖLÜM 5: RİYA
Tutunuyorum zamana... Bir elimde kirli geçmiş, bir elimde geleceğimi bekleyen siyah beyaz bir hikaye.
Zorlandıkça güç alıyorum kendimden, parmaklarım yaklaşıyor birbirine ve renkler kayıyor parmak uçlarımdan avuç içime. Siyah, beyazda dans ediyor ve beyaz adına güvenerek siyahı aldatıyor. Bedenim düştü düşecek, tırnaklarımı geçiriyorum avcuma, tırnak uçlarım griye boyanıyor. Utanıyorum kendimden beyazın oyuncağı oluyorum siyaha mesken tutmuşken.
Gri, bedenimi ele geçiriyor ama içimden bir şeyler grinin varlığını yok sayıyor, bağıra çağıra bir renk adı söylüyorlar ama kulaklarım sağır ve algım kapalıydı. Bunu tek sebebi ise biraz önce beynimde çok büyük etkilere neden olan o sözlerdi.
Kim? Kim beni niçin kurtarmak istesin?
Göz bebeklerim, asılı kalmıştı yeşilin her tonuna ev sahipliği yapan gözlere. Dilim, lal ve bedenin tutulmuştu. Ne bir adım atıp ondan kaçabiliyordum ne de beynimde dönüp duran kelimeler dudaklarım arasından dökülüyordu. Araftaydım.
İnsanlar bize çarpa çarpa yanımızdan geçip giderken o da benim gibi suskundu. Sonra yeşil gözlerinde bir parıltı geçer gibi oldu. O küçük parıltı beynimde şimşeklerin çakmasına ve bir süre o şimşeğin orada çakılı kalmasına sebep oldu. Bu anı nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama dünya durmuş değildi. Hatta dünya öyle hızlı hareket ediyordu ki ben olayların hızına bir türlü yetişemiyordum.
Daha dün yaşadığım olayı sindiremeden bugün başka bir şey yaşıyordum ve ben artık ne düşüneceğimi kestiremiyordum. Bedenim olduğu yerde çakılı kalmış bir haldeyken zihnim çok hızlı hareket ediyordu. Gözlerimi kapadım birkaç saniye ve içimde kaynayan volkanların sıcaklığını hissettim. Yanıyordum, hem de her zerreme kadar. Acı, sürüne sürüne geziniyordu her hücremde. Gözlerimi araladım ve o an buğlu zihnimin kara göğü gürledi.
Ya bu da bir oyunsa? Aslında karşındaki kişi hiç yoksa?
Yutkundum. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Evet, olabilirdi. Acı daha da yoğun bir hâl aldı ve gözlerimi yosun yeşili gözlerden çekip hızla etrafa bakındım.
İnsanlar,arabalar, evler, yollar...
Her şey ama her şey hayal olmayacak kadar gerçekti. Hayır, hayır bu sefer hayal değildi. Suskundum. Buna tıpta ne diyorlar bilmiyorum ama olduğum yerde sadece kalakalmıştım.
Ya hayalse?
Aynı ses tekrar fısıldadı ve onun gerçek olduğunu savunan titrek mumu söndürdü. Umut öldü, artık sadece acı hükmediyordu bedenime. Ama hissediyordum hâlâ biri vardı içimde adını bilmesem de sesini ulaştırıyordu kara göğüme ve bağıra çağıra zihnimin gür sesini bastırmaya çalışıyordu. Ona kulak verdim 'o gerçek,' diyordu. İstemsiz bir şekilde elimi kaldırdım, dokunmak istiyordum ona. Varlığını kara göğüme kanıtlamak istiyordum. Elim uzandı yüzüne doğru ama içimde oluşan elektrik dalgasıyla birden vazgeçtim ona dokumaktan ve elimi saçlarım arasına daldırdım.
Çıldırıyordum.
Tek kelimeyle hem de. Sular duruldu ve onun gözleri daha net bir yeşil aldı. Göz bebeklerim küçüldü ve merceğim büyüdü. Kırıyordum onu, hem de zerresine kadar ve oluşan görüntüyü zihnimin kuytu köşelerine saklıyordum. Bedenim hareket etmeye başladı ve ben, reflekslerimi tekrar kontrol altına aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA ◐Tamamlandı.◑
Genç KurguHayatta hiç yalnız olduğunuz zamanlar ya da yerler oldu mu? Tek kişilik yatakta iki kişi uyudunuz mu mesela? Her gece uyumadan önce yanınıza size güç veren bir bedenin uzandığını hayal edin, sizi her daim koruyup kollayan bir beden. Müzik dinlerken...