| 1

2.6K 63 12
                                    

Medya; Tanıtım videosu
İzlemeden geçmeyin :)

Papatyanın anlamı; Saf ve temiz aşk

13 Ekim 2017
Mayıs Dinçer

Tireyen ellerimle kibriti ateşe verdim ve küçük pastamın mumlarını yaktım. On iki olmasına bir dakika kalmıştı... On, dokuz, sekiz,yedi, altı, beş, dört, üç, iki, bir...

"İyiki doğdun." diye fısıldadı annem ve gülümsedi. Gözlerimi kapattım ve dileğimi dileyip mumu üfledim.
Az önce on dokuz yaşıma girmiştim.

Pastayı annemle bölüşürken içeriden bir tıkırtı geldi. Panikle ayağa kalktım ve parmak uçlarımla kapıya ulaştım.

"Bu kovanın burada ne işi var!?" diye bağırdı öz gereksiz. Ona baba demek diğer babalara haksızlık olurdu...

Kapıyı yavaşça kapattım ve annemin yanına oturdum. "İyiki doğdun Mayıs." dedi bana bakıp. Mum ışığında gözündeki morluk sarıya dönmüştü.

Burukça gülümsedim. Pastamız bitince yataklara geçtik. "İyi geceler anne."

"İyi geceler bebeğim."

🌼

Kapının yumruklanmasıyla açtım gözlerimi. Babam "Hemen kalk!" diye bağırdı. Oflayarak kalktım yataktan ve gözlerimi ovuşturdum. Saat sekizdi. Annem yarım saat önce işe gitmişti.

İstemeye istemeye kalktım yataktan ve banyoya girdim. Kırık fayanslara dikkat ederek elimi yüzümü yıkadım ve odama geri döndüm.

Benim bu küçük evdeki hayatım buydu... Benden nefret eden babamla aynı evde yaşıyordum.

Sırf dayak yememek için kafede çalışıp, kazandığım üç kuruşu ona veriyordum. Bir de, annemin dayak yemesini engelliyordum. Pek beceremiyordum  ama...

Burada kalmamızın sebebi gidecek başka bir yerimizin olmamasıydı. Babamdan gizli para biriktirmeye çalışıyorduk.

Elimize biraz para geçtiğinde annemi de alıp gidecektim bu saçma evden.
Her şeye annem için katlanıyordum. O benim kahramanımdı.

Önceden kahramanım ablamdı. Ama bizi bırakıp gitmişti. Neredeydi, yaşıyor muydu, iyi miydi bilmiyorduk. Bizi bırakıp gittiği için ona çok kırgındım.

"Oyalanma!" Babamın sesiyle kendime geldim ve hemen hazırlandım. Üzerime eskimiş montumu geçirdim ve botlarımı giyip evden çıktım.

Temiz hava ciğerlerime dolarken yüzüme ufak bir tebessüm yayıldı. Gülümseyemiyordum çünkü dün dudağım fena yarılmıştı.

Ellerimi, bin kez diktiğim ceplerime soktum ve kafeye doğru yürümeye başladım.

O kafedeki tek güzel şey papatya kokusuydu. Patronum tam bir manyaktı. Titizim ayağına bize her yeri bin defa temizletirdi.

Önce o dişlerini temizlesin. Pis manyak. Cimriydi ve hak ettiğim maaşı her seferinde eksik verirdi. Yine de bir şekilde hallediyordum...

Kafeye geldiğimde Banu Abla yanıma gelip önlüğümü ve mor bezi uzattı. "Çabuk ol. Patron yarım saate gelecek."

"Tamam." Önlüğü üstüme geçirdim ve kızıl saçlarımı toplayıp mor bezi aldım. Hızlı hızlı masaları silerken kollarıma ağrı girdi. Daha morluklar iyileşmemişti ki...

Yüzümü buruşturup işime devam ettim. O morluklar kim bilir ne zaman geçerdi...

Yazardan

PapatyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin