*
🎶 Frankie Valli - Can't Take My Eyes Off You
Mayıs'tan
Elçin ve Buğra Nefes'i hazırlarken bende gülümseyerek onları izliyordum. İkisinden de çok güzel ebeveyn olurdu...
Bir anda aklıma, baba olmuş Buğra geldi. Elinde kızıl saçlı bir bebekle bana bakarken hayal ettim istemsizce... Bu, çok güzeldi.
Sırıttım ve ellerimle yüzümü kapattım. Utanmıştım. Nefes hazır olunca Buğra bana baktı. "İşimiz bittiğinde seni almaya geleceğim."
Kaşlarımı kaldırdım şaşkınca. "Öyle mi? Nereye gidiyoruz?" Göz kırptı. "Sürpriz."
"Peki tamam." dedim ve aşağı indim. Elçin ve Buğra da gelince ablam Nefes'i öptü. "Görüşürüz anneciğim."
"Bababababa!" Gülümsedik burukça. Ablam Nefes'i son kez öptükten sonra Elçin'e baktı. "Teşekkür ederim tekrardan..."
"Rica ederim, ne demek." Nefes'i pusete yatırdı ve bize el sallayıp evden çıktı. Buğra da beni öptükten sonra peşinden gitti.
Ablam koluma girdi ve başını omzuma yasladı. "Nefes büyüdüğü zaman da böyle gülümseyecek mi bize?"
Birden gözlerim doldu. "Gülümseyecek abla. Sen onun kahramanısın."
🌼
Birkaç saat sonra Buğra ve Elçin dönmüşlerdi. Ablam tekrardan teşekkür edip Nefes'i kucağına aldı ve odamıza çıktı.
Elçin'e baktım. "Sarp nasıldı?" diye sordum biraz ürksem de. İç çekti. "Beni tanımadı ve ilk başta oğlunu kaçırdığımı sandı. Güvenlikler ve hemşireler onu zar zor sakinleştirip ikna ettiler.
Buğra da korktu ve Nefes'i geri götürmek istedi. Neyse ki sakin kalıp hallettim her şeyi. Sarp Nefes'le güzelce oynadı ve onunla çok güzel vakit geçirdi.
Görmen lazımdı Mayıs..." dedi gözleri dolunca. "Sanki karşımda iki tane küçük çocuk vardı. Sarp o kadar masum duruyordu ki Nefes'le birlikteyken... Onun gerçekten masum olmasını çok diledim."
Kollarımı açtım sarılması için. Ağlasa da gülerek sarıldı bana. Sarp için hepimiz çok üzülüyorduk ama ablamı daha çok seviyorduk...
Keşke geçmişi silebilseydik. Keşke Sarp böyle biri olmasaydı. Ama keşkeler ve neyseler, her zaman hayatın acı yüzünü gösterirdi.
🌼
Buğra,annemden izin aldıktan sonra beni evden çıkardı ve hiçbir şey söylemeden arabasına bindirdi.
Yola çıktığımızda pes etmeden tekrar sordum. "Nereye gidiyoruz?" Sırıttı ve kemerini taktı. "Gidince göreceksin."
İç çektim. "Çok kötüsün."Yaklaşık kırk dakikalık bir yoldan sonra dağa yakın bir yere gelmiştik. Ürkerken alayla sordum. "Psikopat falan çıkmayacaksın değil mi?"
"Bilmem." dedi ve bana korkunç bir şekilde baktı. "Pislik!" diye bağırdım ve ellerimle yüzümü kapattım.
"Güzelim ben sana hiç kıyabilir miyim?" dedi yumuşak sesiyle. Parmaklarımın arasından ona baktım.
Saçları yine dağılmıştı ve akşamın etkisinden midir bilmem,gözleri parlıyordu. "Bilmem..." dedim dalgın dalgın.
Güldü ve yanağımdan makas aldı. Bu hareketine kalbim çarparken arabayı durdurdu. Derin bir nefes alıp geldiğimiz yere baktım.
Küçük ahşap bir kulübe vardı ağaçların arasında. Köşede ateş yanıyordu ve etrafta loş ışıklar vardı. Gülümsedim. Çok güzel bir yerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya
Teen FictionYa kadın giderde adam biterse... Geçmişin kirli elleri, boyunlarına dolanacaktı. Geçmişin kırgın sayfaları, yüzlerine yapışacaktı. Geçmiş, onların geleceğini çalmıştı...