| 21

386 15 0
                                    

Medya; Ada Aksoy

Mayıs'tan

Doktorun verdiği haberden sonra bir saat geçmişti. Beren Teyze ve Serdar Amca perişan bir halde Ada'nın kaldığı odanın önünde sarılmış, ağlıyorlardı.

Elçin ve Güney'i zorla eve göndermiştik. Kuzey de,ağlamaktan yorgun düşmüştü ve hemşireler onu boş bir odaya almışlardı.

Buğra ve bende bahçedeydik. İkimizde bir saattir tek kelime etmemiştik. Zaten bu halde ne diyebilirdik ki?

Ada komaya girmişti. Ne ölmüştü, ne yaşıyordu. Kimse mutlu değildi. Hepimiz Ada'nın oradan iyi olmuş bir halde çıkacağına inanmıştık. Ama olmamıştı... Komadaydı ve hepimiz perişan bir haldeydik.

Gözlerimi sildim ve ayağa kalktım. "Ben bir kahve alacağım, ister misin?" Başını salladı usulca.

İç çektim ve kantine indim. Kahveleri sipariş ettikten sonra telefonum çalmaya başladı.

Annemdi,kaşlarımı çatıp açtım. "Efendim anne?"

"Neredesin Mayıs?" dedi endişeli sesiyle. "Hastanedeyim. Ada ameliyattan çıktı."

"Biliyorum durumunu... Ama eve gelmek zorundasın. Baban sabahtan beri seni soruyor. Daha fazla oyalayamam."

Dişlerimi sıktım öfkeyle. Bir o eksikti... "Tamam. Yarım saate evdeyim." Telefonu kapattım ve kahveleri alıp Buğra'nın yanına gittim.

"Sağ ol." dedi kahveyi alıp. Yanına oturdum ve bende bir yudum aldım. "Benim eve gitmem gerekiyor." dedim gözlerine bakıp. Kalbim yine titremişti...

"Ah, babanı tamamen unuttuk." dedi panikle ayağa kalkıp. "Ben seni bırakayım."

Bende ayağa kalktım. "Hayır, seni görmesin. Ben giderim. Sen burada kalıp, Kuzey'e bak."

Biraz itiraz etti ama ikna etmeyi başardım. Yanağından öptüm ve hızla hasteneden çıktım.

Koşarak eve geldiğimde, babam çoktan gelmişti. Dudaklarımı ıslattım ve botlarımı çıkarıp odama yöneldim.

"Dur hele," Bana seslendiğinde durdum. Arkamı döndüğümde sinirle bana bakıyordu. "Ne var?" dedim kaşlarımı çatıp.

"Neredesin lan sen kaç saattir!?" diye bağırdı. Omuzlarımı silktim sakince. "Hastanedeydim."

"Sebep?"

"Arkadaşım hasta,ayrıca sen ne zamandır benim nereye gittiğimle ilgileniyorsun? Baba olduğun mu aklına geldi yoksa?" Alayla güldüğümde bir anda saçlarıma yapıştı.

"Benimle düzgün konuşmayı bir öğrenemedin!"

"Öğrettiğin bir şey mi var pislik! Bırak beni!"

"Harun! Yapma!" Annemin sesiyle çığlık atmayı bıraktım. "Bir şeyim yok anne."

"Harun,bırak kızımı." Annem babamı üzerimden çekmeye çalışırken bende ellerinden kurtulmaya çalıştım.

Sonunda yine kazanan o oldu. Annemi sertçe duvara itti ve bana da sertçe tokat attı.

"Bu evde benim sözüm geçecek! Bir daha bana diklenmeye kalkma, yoksa sonuçlarına katlanırsın!" Beni sertçe yere itti ve odasına girdi.

Ağlayarak ayağa kalkıp anneme sarıldım. "İyi misin anne?"

"İyiyim,sen?" Başımı salladım ve kollarımı ona sardım. Kanayan dudağımı görmesin diye de dudaklarımı yaladım.

Bir gün buradan defolup gideceğiz. Bir gün bu acı bitecek...

Yazardan

Nisan,kucağında Nefes'le yine pencerenin önünde oturuyordu. Bütün gün böyle geçiyordu.

PapatyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin