| 5

699 28 2
                                    

Medya; Ada Aksoy

Mayıs

Ders çalıştıktan sonra pencerenin önüne oturdum ve gökyüzüne bakmaya başladım. Ablamı özlemiştim... Onunla gülmeyi,ona sarılmayı özlemiştim.

Neredeydi acaba? Ne yapıyordu? İyi miydi? Ya ölmüşse? Başımı iki yana salladım. Kötü düşünmek yoktu...

Ona çok kırgındım ama karşıma çıksa sıkıca sarılırdım. Kardeş olmak böyleydi. Ona ne kadar kızsan da,asla küs kalamazdın...

"Ben sana küs değilim abla... Yeter ki geri dön." dedim fısıldayarak. Ağlayacağımı hissettiğimde burnumu çektim ve matematik testime baktım.

Gerçekten hiçbir şey anlamıyordum. Okula neredeyse bir buçuk yıldır gitmiyordum ve çok eksiğim vardı. Ders alacak param da yoktu, bu açığı nasıl kapatacaktım bilmiyordum.

Liseye başlarken doktor olmak isterdim. Sonra vazgeçip mimar olmak istedim. Ama babam buna izin vermedi... Onun yüzünden bütün hayallerim yıkıldı,hayatım mahvoldu.

Gençliğimi de kaybediyordum. Okula gidip,arkadaşlarımla eğlenmem gerekirken ben, babam beni dövmesin diye zorla para kazanmaya çalışıyordum.

"Mayıs!" Babamın sesiyle panikle ayağa kalkıp test kitabımı yatağımın altına ittim.

Odadan çıktım ve salona girdim. "Ne var?"

"Terslenme lan bana. Yemek yap, açım." Zıkkımın kökünü ye... Bir şey demeden mutfağa girdim ve dolabı açtım.

Yiyecek hiçbir şey yoktu. Ofladım ve ocağa baktım. Sadece çorba vardı. İç çektim ve salona döndüm. "Evde hiçbir şey yok."

"Ne demek yok?" dedi bana ters bir bakış atıp. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve "Basbaya yok." dedim. "Eve getirdiğimiz parayı içkiye harcadığın için normal."

"Ne biçim konuşuyorsun lan sen benimle!?" diye bağırarak ayağa kalktı. Sırıttım. "Doğruları söylemek kötü bir şey mi, baba?"

Bana tokat atmasıyla başım sağa düştü. Sinirle güldüm. "Anca dövmeyi bil zaten!"

Ona doğru döndüm ve bütün gücümle bağırmaya başladım. "Ne biçim babasın sen! Eve senin ekmek getirmen gerek! Benim değil! Benim okumam gerek!"

Saçlarımdan tuttuğunda yere çöktüm. "Ben sana bir daha bu evde okul konusu açılmayacak demedim mi?!"

"Bırak saçlarımı!"

"Demedim mi!"

"Umurumda değil!"

Beni saçlarımdan tutup odama doğru sürüklemeye başladı. Çığlık atarak ellerine vurmaya başladım. "Bırak saçımı pislik!"

Zorla odaya itti ve çenemi tuttu. "Bir daha bu evde okul konusu açılmayacak! Gitmeyeceksin dediysem gitmeyeceksin!"

Suratına tükürdüm. "Senden nefret ediyorum!"

Beni sertçe yere itti ve kapıyı çarparak kilitledi. İyiki annem evde değildi...

Ağlayarak yatağıma oturdum ve bacaklarımı kendime çektim. Ondan nefret ediyordum...

🌼

Yazardan

Ada, aynadan gittikçe zayıflayan vücuduna baktı. Suratını astı ve kemiklerine dokundu.

Bu hastalık onu yaşarken öldürüyordu. Gittikçe zayıflıyordu,dengesini sürekli kaybediyordu,iştahı da kapanmıştı.

Ve umutları yavaş yavaş tükeniyordu. Midesi bulandığında suratını buruşturarak kazağını giyip yatağa oturdu.

PapatyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin