Nisan arkası dönü şekilde ayakta ve altında sadece kilot Kadir'in önünde dikiliyordu. Kadir ise duştan yeni çıkmış vucudunda su damlaları altında havlu sarılı onun karşısındaydı. Ne yapıyorlardı tam olarak kestiremesemde o manzara ömrüm boyunca aklımdan çıkmayacaktı biliyorum.Kadir,bana ihanet ediyordu.Bana bu durumu kimse açıklayamazdı.
***
İçeri girmemle Kadir'in panik hali,Nisan'ınsa en edepsiz haliyle hiç kımıldamadan sadece başıyla geriye bakıp beni görmesi bir oldu.
"Kadir."dedim gözlerimde yaşlar kapıyı çektim ve merdivenlere yöneldim.Koşarak dış kapıya geldim.
Araba kullanmayı az çok Destan öğretmişti.
“Sakın kimse gelmesin.”diyerek kızdım Cenk’e.
Destan'ın arabasına bindim ve çalıştırdım anahtar uzerindeydi.Hızla açık olan çiftlik kapısına sürdümarabayı kaydırarak kalktıktan sonra.
Güzel hava bile isyan ediyordu gördüklerime.Benim hakettiğim bu muydu şimdi.Çat pat sürebildiğim arabayı yağmaya başlayan yağmurun altında sabit tutmaya çalışıyordum.Zaten araba kendi kendine de gidiyordu ama yağmur işleri batırmıştı.
Yollar görünmemeye başlamıştı. Silecekler hızına yetişemiyordu.Gözümden akan yağmuru söylemiyorum bile.Elimin tersiyle sildiğim.
Yol kayganlaşmıştı.Nereye gittiğimi bilmiyordum. İstanbul yoluna dönmemiş orman yoluna dönmüştüm.Yol nereye giderse artık.Beni arayacakları ilk yer ev olurdu çünkü.
Karşıdan gelen arabalar dörtlülerini yakmış yavaş yavaş gidiyordu.Kimse benim kadar hızlı ilerlemiyordu.Arkama baktığımda korumaları falanda görmedim. Bu yöndeki tek araba bendim.
Kadir,benim Kadirim..Beni o küçük orosbuyla aldatıyordu.Ne zamandır kızın ilgisini biliyordum ama Kadir,hiç çaktırmaıştı.Kadir’in arkamdan gelmemesi de herşeyi açıklıyordu.
Koynumda beslediğim yılanlara mı yanayım,ahmaklığıma,körlüğümemi.Nasıl olur bu? Nasıl nasıl nasıl diyerek direksiyona vurdum yumruklarımı.Kadirmiş gibi indiriyordum yumruklarmı.
Sonra aniden döndüğüm kıvrımdan bir far çarptı gözüme ve korna sesi.Toparlayamadım direksiyonu.Bi sağ bi sol çevirdim ama araba çoktan yoldan çıkmıştı.Fren yerine gaza basmamla arabanın ormana dalması ve bir ağaca girmesi bir oldu.
Kemer ve airback sayesinde yaşıyordum malesef.Başımı kötü çarpmıştım.Gözümün yanından akan ılık kanı hissedebiliyordum.Gözlerimin önü kararırken yaklaşan bir ses hatırlıyorum.”Sakin ol yaşıyorsun,korkma.”
-Yaşamak mı? Sen buna yaşamam mı diyorsun.-
...
“Neredeyim ben.”dedim elimi acıyan başıma götürerek.Sonra doğruldum yavaşça.Bu ağrı beni öldürecek.
Arkası dönük asker pntolonu,siyah çizmeleri siyah tşortu ve yine asker yeleğiyle takır tukur birşeyler yapıyordu adam.Sesimi duyunca bana döndü.Beynim zonkluyordu.Görmekte zorlanıyordum.”Ah başım. “Dokunma,sadece biraz ayrılmış.Dikiş gerektirmiyordu.”dedi. “Sen kimsin.Neredeyim ben.Ne işim var burda.”dedim.
“Hatırlamıyor musun?”diye sordu. “Ka..kaza yaptım ben.”Kadir’den kaçıyordum.”dedim gözlerim doldu yine.Bunu neden söyledim ki.
“Kimden kaçıyorsun bilmiyorum ama,ambulansı aramama izin vermedin.Beni bulurlar,bulmalarına izin verme,götür beni burdan diyip durdun.”dedi. Bunları ne ara söylemiş olabilirim.
“Seni o yağmurda o halde bırakamazdım ve alıp klübeme getirdim.Gece yarısını geçti saat.Dinlenmelisin.”dedi elinde kahve kupasıyla yanımda duran sandalyeye oturdu.Elinden almak ve almamak arasında kalsamda başıma bu saatten sonra ne gelebilirki diye düşünüp aldım. Mis gibi kahve susuzluğumuda aldı baş ağrımı da..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
Teen FictionGözlerim dolunayın o eşsiz güzelliğini görüyor, kulaklarım geceye "günaydın" deyişini duyuyordu. penceremin sınırlarından ibaret olan hayatım, seninle can buldu yeniden, çölde su bulan umudu yitik birisi gibi. kırılıyorum, parçalanıyorum ve her sefe...