Üniversite için geldiğim yeni şehirde, oldukça ucuz ve çoğunluğun öğrencilerden oluştuğu bir apartmanın, üç numaralı dairesine taşındım. Her ne kadar ailem ilk seneden yabancı ve bilmediğim bir şehirde, tek başıma bir evde kalmamı asla onaylamasada yapacak başka hiçbir şeyim yoktu. Utangaç ve asosyaldim, insanlarla çok iyi anlaşamazdım ve kalabalık bir yerde veya bir yurtta yaşamak, benim için cehennemden farksız olurdu.
Apartmana taşınmamın üstünden neredeyse bir hafta geçmişti ve ben bir perşembe günü, market alışverişi yapmak için evden çıkarak asansörü beklemeye başladım. Market hemen sokağın köşesinde olduğu için, pembe pijamalarım ve öylesine topuz yaptığım saçlarımla gitmeyi önemsemiyordum ama şimdi düşününce, o kadar pişmandım ki. Ama ne yapabilirdim? Hayatımın aşkıyla karşılaşacağımı nasıl bilebilirdim ki?
Asansörün açılmasıyla, karşımda ilk defa gördüğüm ve bir daha asla unutamayacağım o çocuk karşımdaydı. Gümüş renkli ve dalgalı saçları gözüme çarpan ilk şey olurken, göz göze geldiğimiz an yutkunmama engel olamadım. Bakışları üzerimde usulca dolaşırken, ben hala onun yakışıklı yüzünden gözlerimi alamıyordum. Tanrım, o benim gibi erkeklerle hiçbir işi olmayan bir eziğin bile aklını başından alabilecek kadar iyi bir görünüşe sahipti.
Bana doğru bir adım attığında, gözleri tekrar benimkilerle kesişti. Yakınlıktan dolayı hızlanan kalbimi görmezden gelmeye çalışırken, o bana doğru bir adım daha attı ve dudaklarından sıkıntılı bir nefes döküldü. "Önümden çekilmeyi düşünüyor musun?"
Gözlerim irileşirken, utançtan dolayı kızardığına emin olduğum suratımı yere eğdim ve hızlıca önünden çekildim. Yanımdan çekip gittiğinde kendimi hiç beklemeden asansörün içine attım ve hemen aynaya baktım. Tahmin ettiğim gibi, yüzüm neredeyse bir domatesle aynı renkteydi ve üstümdeki kıyafetler... Ah Tanrım, tam anlamıyla bir moda katliamıydı.
Aşık olduğum 'Bay ben çok havalıyım ve bütün kızlar benim peşimde' ile ilk karşılaşmamız böyle olmuştu. Daha sonra ise oldukça uzun bir süre -neredeyse bir yıl- bir kere bile benim yüzüme bakmadı.
Peki, dört numaralı dairede oturan bu çocukla aramızdaki garip ilişki nasıl mı başladı? Aslında olaylar tamamen kendiliğinden gelişti ve ben Lalisa Manoban, tamamen istemeyerek de olsa, onun hakkında yalan birkaç dedikodunun çıkmasına sebep oldum.
Ve evet, hayalini kurduğum şey sonunda gerçekleşmişti. Onun dikkatini çekiyordum, artık onun için bir hayalet değildim ama ufak bir ayrıntı daha vardı ki, onun arkadaşı da değildim. Anlayamadığım bir anda onun bir numaralı düşmanı haline gelmiştim ve her şeyin böyle olmasındansa, onun için sonsuza dek bir hayalet olarak kalmayı bile tercih edecek bir noktadaydım ama artık çok geçti.
Ben Kim Taehyung'un aşkını değil, nefretini kazanmıştım.
Dramdan uzak, tamamen eğlenceli ve romantik bir kitap olmasını planlıyorum. Umarım beğenir ve desteğinizi bu hikayemden de eksik etmezsin! Yorumlarınızı bekliyorum. 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
apartment four
Fanfictionlalisa manoban, aşık olduğu karşı komşusu kim taehyung hakkında tuhaf(?) dedikoduların çıkmasına sebep olur.