brave girl & seductive boy

5.5K 611 270
                                    

Aşık olduğun kolların arasında olmak... Tarifi mümkün dahi olmayan, güzel bir duyguymuş. İlk defa tadıyordum bu duyguyu ve hiç bu kadar iyi hissettirebileceğini düşünmemiştim. Kokusu başımı döndürüyor, yüzümün her köşesinde gezinen dudakları sarhoş ediyordu beni ve ben gerçekten dudaklarımda o geniş gülümsemeyi silemiyordum.

Onun fazla geniş olmayan koltuğunda, birbirimize neredeyse yapışmış bedenlerimizle uzanıyorduk. Pek rahat olduğum söylenemezdi ama o kadar huzurluydum ki şu an, gıkım dahi çıkmıyordu. Sırtım ona dönük, büyük elleri ise belime sımsıkı sarılmış bir haldeydi ve biz öylesine açtığımız bir korku filmini izliyorduk. Hala inanamıyordum ama biz gerçektende bir çift gibiydik. Normal bir çift.

Arada sırada hafifçe eğilerek yanaklarıma öpücükler konduruyor, saçlarımı kokluyordu ve ben bir rüyanın içinde gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. Artık oyun yoktu, yalanlar yoktu. Biliyordum, bütün hücrelerime kadar emindim ki o beni seviyordu. Tıpkı benim onu sevdiğim gibi.

"Neden her zaman şişman ve gözlüklü olanlar ilk önce ölüyor?" Taehyung'ın komik ama aslında bir o kadar da mantıklı sorusu dudaklarımdan bir gülüş dökülmesine sebep oldu. Ellerimi belimin üstündeki ellerinin üstüne yerleştirirken mırıldandım.

"Hiçbir fikrim yok," dedim onun dudaklarının tekrar saçımda gezinmeye başladığını hissettiğimde. Kısa bir anlığına bile benden uzaklaşmıyor oluşu beni şaşırtıyordu. Sanki beni bıraktığı an ondan gidicekmişim gibi davranıyordu ve bu içimde adlandıramadığım duyguların oluşmasına sebep oluyordu.

"Biliyorsun," dedi kulağıma fısıldarken. "Bu saçma filmi izlemek yerine daha eğlenceli bir şeyler yapabiliriz."

Tüylerim diken diken olurken, stresle dudaklarımı dişledim. Yarım saat kadar önce yaşadığımız yakınlaşma benim için bir ilkti, daha önce kimseyle öyle bir anın içinde bulunmamıştım ve doğal olarak, heyecan ve gerginlikten ölecek gibi hissetmiştim.

"Ne gibi?" dedim söylediklerini anlamamış gibi davranırken. Sessiz kıkırtısı kulaklarımı doldurduğunda yalanımı yakaladığını fark etmem uzun sürmedi.

"Az önce yaptığımız şeyler gibi."

Bu kadar açık sözlü ve utanmaz oluşu benim daha da heyecanlanmama sebep oluyordu. Sertçe yutkunduğumda son birkaç dakikadır izlediğimden hiçbir şey anlayamadığım filme odaklanmaya çalıştım ama belimde hareketlenmeye başlayan elleri yüzünden bu oldukça zordu. Hafifçe öksürdüğümde ufak bir kahkaha attı.

"Bu kadar utangaç olman çok komik." Kaşlarımı çattığımda ona yandan bir bakış attım. "Utangaç değilim."

"Öylesin."

"Değilim."

"Öylesin işte Lisa, sadece kabul et." Beni sinir etmeye çalıştığını biliyordum ve ne yazık ki, ona istediğini veriyordum.

"Ah, değilim diyorum!"

"Kanıtla o zaman," dedi aniden. "Bana cesur bir kız olduğunu göster Lalisa."

Tahrik edici sözlerini görmezden gelmem gerekirdi, benimle eğleniyordu ve ben de bunu bildiğim halde onun tuzağına düşüyordum. Ama konu Taehyung olduğunda, içimdeki rekabet duygusu bir an da ortaya çıkıyordu ve ben bunu durduramıyordum.

Belimdeki ellerini çekerek kendimden uzaklaştırdığımda, uzandığım yerden doğruldum ve Taehyung'ı sertçe iterek koltuğa tamamen uzanmasına sebep oldum. Afallamış halinden fırsat bilerek kucağına -tam olarak kasıklarının üstüne- oturduğumda şaşkınlıkla bana baktı. Şaşırmakta haklıydı da, çünkü ben de öyleydim. Kendimden böyle bir atağı asla beklemiyordum.

Kısa süren şaşkınlığı hemen yerini arsız bir sırıtışa bırakırken ellerini tekrardan belime yerleştirdi. "Seni sinirlendirmek çok basit," dedi keyifle. "Bu arada, öfkelendiğinde olduğundan daha da çirkin bir kıza dönüştüğünü biliyor muydun?"

Bedenim alev alevdi ama yüzüm, eminim ki daha beter bir haldeydi. Cehennemde yanıyormuş gibi hissediyordum ve öyle bir utanç sarmıştı ki beni, şu an olduğum yerde heyecandan bayılabilirdim. Ama elbette, bunu belli etmemeliydim, edemezdim.

"Bana çirkin demekten vazgeç."

"Asla."

"Tanrı aşkına, neden?" dedim titrek bir nefes alırken. Belimi usul usul okşamaya başlayan parmaklarını görmezden gelmeye çalışıyordum. Dirseklerinin üzerinde hafifçe doğrularak esmer yüzünü benim ateş almış yüzüme yaklaştırdığında sertçe yutkundum.

"Sadece," dedi bakışları dudaklarımda gezinirken. "Seni sinirlendirmek hoşuma gidiyor."

Cevap veremedim çünkü benimde bakışlarım çoktan onun gül kurusu rengindeki dudaklarına kitlenmişti bile. Tanrım, ben ne yapıyordum? Biz, ne yapıyorduk? Ben ne zamandan beri bu kadar cesurdum ve ne zamandan beri, onu bu denli arzuluyordum? Evet, onu oldukça uzun bir zamandır seviyordum ama artık duygularım öyle bir hale gelmişti ki, sadece sevmek yetmiyordu benim için. Her an ona dokunmak, onu öpmek istiyordum. Onu gerçekten çok istiyordum, her anlamda.

Daha fazla bekleyemeyerek öpüşmeyi başlatan taraf ilk kez ben oldum. Bunu bekleyen dudakları anında aralanıp bana karşılık vermeye başladığında, boşta kalan ve heyecandan titreyen ellerimi göğsüne yerleştirdim. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, her öpüşmemizde hala aynı etkiyi yaşamaya devam ediyordum ve bunu asla alışamayacağımı da biliyordum. Midem kasılıyordu ve onun belimden yavaşça kalçalarıma doğru ilerleyen parmaklarıda işleri benim için daha da zorlaştırıyordu.

Nefes dahi almadan öpüşmeye devam ediyorduk ve soluklarımızın kesilmesi ikimizinde umrunda değil gibiydi. Kalçamdaki ellerinden biri yavaşça tişörtümün içinde bir yol izlemeye başlamışken—

Gürültülü bir şekilde zemine düşen telefonun sesi irkilerek birbirimizden ayrılmamıza sebep olduğunda, gülmemek için kendini zor tutan bir Jennie ve şokla bize bakan bir Jisoo beklediğim, görmek istediğim son sahne bile değildi.

Bu bizim ikinci basılışımızdı ve bu sefer, yanlış anlaşılma bahanesini kullanamayacak bir pozisyondaydım. Kim Jisoo, kesinlikle beni öldürecekti.

Üzülerek söylüyorum ki, finale sadece birkaç bölüm kaldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Üzülerek söylüyorum ki, finale sadece birkaç bölüm kaldı...

Sınır;
Vote, +210
Yorum, +120

apartment fourHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin