"Sana söylemiştim demek istemezdim dostum ama, sana söylemiştim." Aptal Jungkook ve en az onun kadar aptal olan Jimin'le fakültenin kafeteryasında ders saatimizin gelmesini bekliyorduk. En yakın arkadaşlarımdan(!) problemimi çözmeleri için yardım istiyordum fakat onların tek yaptığı, benimle dalga geçmekti.
"Hala inanamıyorum," dedi Jimin sırıtmaya devam ederken. "Senin de bir gün aşık olacağın aklımın ucundan dahi geçmezdi."
Haksız olduğunu söyleyemezdim, kimseyle ciddi bir ilişki yaşamayı bırakın, bugüne kadar birine karşı yoğun hislerim bile olmamıştı. Fakat şimdi, her şey değişmişti ve ben aşıktım. Ben gerçekten Lalisa'ya aşıktım ve tek istediğim, onunla olmaktı. Nasıl kapıldığımı, ona nasıl bu denli bağlandığımı bilmiyordum. Beni kendi etkisine almıştı, adeta büyülemişti ve o kızdan kurtuluşum yok gibi görünüyordu.
"Hepsi senin yüzünden oldu, aptal! Eğer sen o kızın altındayken Yoongi'nin adıyla inlemeseydin, ben Lisa'yla tanışmayacaktım bile!"
Jimin utançla başını öne eğdiğinde, Jungkook sinir bozucu kahkahalarını atmaya devam ediyordu. Onlardan tavsiye isterken ne düşünüyordum acaba, sadece Tanrı bilirdi.
"Jimin'le uğraşmayı kes," dedi Jungkook gülüşlerini zorlukla bastırırken. "Bugün bahsettiğimiz acınası aşk hikayesi seninki, onunkiyle daha sonra dalga geçeriz." Jimin dirseğini sertçe Jungkook'un karnına geçirdiğinde, o bundan hiç etkilenmişe benzemedi.
"Anlamadığım şey, Lisa senin planını nasıl öğrendi?" Bilmiyordum, büyük ihtimalle aptal kuzenim Jennie bir şeyler duyup ona yetiştirmişti ama şimdilik, bu düşünmem gereken son konu bile değildi.
"Bu önemli değil, Jungkook. Önemli olan onun güvenini nasıl tekrardan kazanacağım. Ah, bana asla inanmıyor! Onu sevdiğimi nasıl anlamaz? Tanrım, çıldıracağım."
Han Nehrinde yaptığımız konuşma gözlerimin önüne gelirken, iç çekmeme engel olamadım. Gözlerinde gördüğüm kırgınlığı, bana olan öfkesini unutabilmem mümkün değildi. Haklıydı, bana kızmakta ve benden nefret etmekte sonuna kadar haklıydı belki ama ben bencil bir pisliktim ve onu geri istiyordum. Onunla tekrar konuşmak, ona her çirkin şey diyerek seslendiğimde kızarmış yanaklarını izlemek, onu tekrardan öpebilmek istiyordum. Beni sevmesini istiyordum, tıpkı benim onu sevdiğim gibi.
"Yarın sizin şu sikik apartman toplantınız vardı, değil mi?" Ah, o meseleyi tamamen unutmuştum. Bayan Min hala umutsuzca oy toplayıp, beni apartmandan göndermeye çalışıyordu. Yaptıklarının birer saçmalıktan ibaret olduğunun farkında olmaması ise oldukça komikti. Sadece başımı sallayarak onu onayladığımda, yumruk yaptığı elini çenesine yaslayarak kısa bir süre düşündü.
"Ona yarın aşkını itiraf et, herkesin gözü önünde." Gözlerim söyledikleriyle istemsizce irileşirken, şaşkınlığımı fark etmiş olacak ki konuşmaya devam etti. "Cesur ve aşık Romeo sahneye çıkar, herkes onu izlerken sevdiği kızın gözlerinin içine bakarken aşkını itiraf eder..."
"Ben de izlemeye gelebilir miyim?" Jimin heyecanla sorduğunda, başımı sağa sola salladım. Gerçekten dünya üzerindeki en aptal iki insanla arkadaş olmayı nasıl başarabilmiştim?
"Sizden mantıklı bir fikir beklemek benim hatam." Onaylamazca homurdandığımda, Jungkook kaşlarını çatarak bana baktı.
"Her gününü başka bir kızla geçirdin ama hala onları çözemedin mi gerçekten? Dostum, kızlar böyle şeylere bayılır." Utangaç falan değildim, ona olan hislerimi başkalarının yanında söylemeye çekinecek biri de değildim fakat işe yarar mıydı bilmiyordum çünkü, Lisa farklıydı. O tanıdığım hiçbir kıza benzemiyordu. Yine de denemeye değer diye düşündüm, Lisa için değerdi, her şey.
"Tamam," dedim sadece omuz silkerken. Ne olacaktı, benden hala nefret etmeye devam edecek miydi bilmiyordum ama pes etmeye niyetim yoktu. Hayatım boyunca ilk defa birine karşı böyle hissediyordum ve bu yeni kazandığım duyguyu kaybetmek istemiyordum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bu bölüm Taehyung'a hala güvenmeyenlere gelsin, anlayın artık adam aşık yahu! :')
