"Ah, artık seni çok iyi anlıyorum Lili. Tanrım, o kadar iyi oynuyordu ki bir an ben bile inandım." Jisoo hala az önce Taehyung'ım yaptığı itirafın(?) etkisinden çıkamamıştı, tıpkı benim gibi.
O haklıydı, gerçekten Taehyung'ın sözleri ve bana olan bakışı kalbime öyle bir işlemişti ki, kendimi kısa bir süreliğine dahi olsa ona inanmaktan alıkoyamamıştım. Elbette bu sadece birkaç dakika sürmüş, Jisoo'nun yüzüme fırlattığı yastıkla gerçek dünyaya geri dönmüştüm.
"Jennie sende kalacak, değil mi?" Konuyu değiştirmek istediğimden bildiğim halde sorduğum soruya sadece başını sallamış, kendi yaptığı ve bir şaheser(!) olarak bahsettiği limonatasından bir yudum almıştı.
"Çok mutluyum Lisa, sonunda o dangalak heriften sonsuza dek kurtuluyorsun."
Jisoo, belki de benim aksime hayatının en mutlu gününü yaşıyordu. Benim ise hala bir yanım, onun gitmesini istemiyordu. Sevmekten öte, ona çok alışmıştım ve her gün gördüğüm adamı belki de bir daha asla göremeyeceğim gerçeği kalbimi acıtıyordu. Sessizliğimden Jisoo düşüncelerimi anlamış olacak ki, gözlerini devirerek oturduğu koltukta biraz daha yayıldı.
"Neden hala buradasın anlamıyorum? Gidip onunla biraz alay etsene." Jisoo'nun gerçekten sınırı yoktu ve bazen fikirleri öyle çabuk değişiyordu ki, ona ayak uydurmakta zorlanıyordum. Onunla asla konuşmamamı, yüzüne dahi bakmamamı söyleyen kız şimdi benden onun yanına gitmemi istiyordu. Ben ne kadar aptalsam, o da en az bir o kadar deliydi.
"Buna gerek var mı ki?" dedim tereddütle. Gözleri irileşirken başını hızlıca salladı.
"Tabiki de! Daha sana yaptıklarının bedelinin cezasını çekemeden buradan gidiyor, en azından azıcık onunla dalga geç de içimiz soğusun." Tanrım, o sadece deli değil, aynı zamanda acımasızdı.
Onu onaylayarak yerimden kalktım fakat elbette Jisoo'nun dediği gibi alay edeceğim falan yoktu, sadece vedalaşmak istiyordum. En azından onu son bir kez görmek istiyordum, fazla dramatik davranıyordum belki şu an ama elimde değildi. Olan biten her şeye rağmen, onu unutabilmiş değildim.
Evden çıkıp Taehyung'ın kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes alarak zile basacaktım ki, buna gerek kalmadan kapı anında açıldı. Böyle bir şeyi beklemediğim için paniklemiş, birkaç adım geriye gitmiştim. Taehyung'da beni burada görmeyi beklemiyor olacak ki, afallamış bir ifadeyle yüzüme baktı.
"Ben sadece, hoşça kal demek istemiştim." Hızlıca kurduğum cümleye gülümserken, umursamazca omuz silkti.
"Neden ki? Ben hiçbir yere gitmiyorum." Söyledikleri karşısında gözlerim irileşirken, o hala gülümseyerek bana bakmaya devam ediyordu.
"Ama oy verdik ve sen—"
Kahkahası sözlerimin yarıda kesilmesine sebep olduğunda, hala neden böyle davrandığı anlayamamıştım. Bu çocuk neden her şeyi alaya alıyordu? Bu kadar komik olan şey neydi?
"Tanrı aşkına, Lisa. Survivor adasında mıyız? Oy verdiniz diye beni gerçekten buradan göndereceğinizi düşünmüş olmanıza inanamıyorum."
Yapmış olduğu benzetme benimde kıkırdamama sebep oldu fakat sadece birkaç saniye içinde ifademi toparlamayı başardım. Aslında düşününce, söyledikleri oldukça mantıklı geliyordu kulağa. Cidden, oy topladık diye onun buradan gidecek hali yoktu ya. Ev sahibi Taehyung'dan bunu istemediği sürece, biz ne yapabilirdik ki? Hem bu, insan haklarına(?) bile aykırıydı.
"Gitmemi çok istediğini biliyorum ama üzgünüm Lisa, seni bırakıp gitmeye hiç niyetim yok." Ah, yine yapıyordu. Yeniden kalbimi eritecek cümleler kuruyordu ve ben ona tekrardan kapılmamak için kendimle büyük bir savaşın içerisine giriyordum.
"Neden bunu yapıyorsun Taehyung? Az önce toplantıda söylediklerin ve şimdi bu... Gerçekten, sıkılmadın mı artık beni kandırmaya çalışmaktan?"
Taehyung göz kapaklarını kısa bir an yumarak derin bir nefes aldı ve bana doğru birkaç adım atarak yaklaştı. Göz göze gelebilmek için başımı kaldırmamı gerekecek kadar yakındık şimdi ve bu tahmin edersiniz ki, beni anında heyecanlandırdı.
"Çok hata yaptım Lisa, bunu asla reddetmiyorum ama sana yemin ederim ki, artık ne oyun var ne de yalanlar. Bildiğim tek bir gerçek var, o da seni sevdiğim ve nasıl yapacağımı bilmiyorum ama, tekrardan bana güvenmeni bir şekilde sağlayacağım."
Ah, o kadar çok istiyordum ki söylediklerinin gerçek olmasını. O kadar çok inanmak istiyordum ki ona ama kalbimi fazlasıyla kırmıştı ve şimdi ne kadar istesem de, asla emin olamıyordum sözlerinden.
Ondan uzaklaştığımda yüzünde gördüğüme yemin dahi edebileceğim bir hüzün belirdi. Kafayı yemek üzereydim, kelimenin tam anlamıyla araftaydım ve ne yapacağımı, ne düşüneceğimi bilmiyordum. İkilemlerin arasında sıkışıp kalmıştım.
Hiçbir cevap vermeden kafa karışıklığıyla eve geri döndüğümde Tanrıdan tek dileğim, Taehyung'ın söylediklerinde dürüst olmasıydı.
🖤
Sınır;
Vote, +200
Yorum, +100
ŞİMDİ OKUDUĞUN
apartment four
Fanfictionlalisa manoban, aşık olduğu karşı komşusu kim taehyung hakkında tuhaf(?) dedikoduların çıkmasına sebep olur.