giddy girl

5.2K 628 258
                                    

Taehyung'ın keskin bakışları altındayken, nefes almak dahi zordu. O lavabodayken yerdeki kivileri toplamıştım ve tam kapının önüne gelip evden tüymeyi düşündüğümde, buna engel olarak beni tekrar oturma odasına sürüklemişti. Ve şimdi de karşımda öylece oturuyor, gözünü bile kırpmadan beni izliyordu.

Şu an aklından neler geçtiğini sadece Tanrı bilirdi fakat, iyi şeyler düşünmediğini anlamak da pek zor değildi. Odada sadece nefes alış seslerimiz duyuluyor, arada bu sessiz ortama benim sertçe yutkunuşlarım eşlik ediyordu. Madem konuşmayacaktı, ne diye gitmeme izin vermemişti ki?

"Jennie sana benim hakkımda başka ne anlattı?" Sessiz geçen dakikaların ardından sonunda konuştuğunda, buz gibi sesi tüylerimi diken diken etti.

"Hiçbir şey."

Taehyung'ın bakışları yüzümde gezinmeye devam ederken, yalan söylediğim bariz bir şekilde ortadaydı ama Taehyung ilginç bir şekilde üstelemedi. Sadece, anlamanı çözemediğim bakışlarıyla gözlerimin içine bakmaya devam etti. Rahatsızlıkla yerimde kıpırdanırken sordum. "Neden bana öyle bakıyorsun?"

"Hiç," dedi omuz silkerken. "Sadece senden intikamımı nasıl alabilirim, onu düşünüyordum." Dürüstlüğü gülümsememe sebep olduğunda, oturduğum yerden kalktım. "Peki o zaman," dedim kapıya doğru yürürken. "Sen düşünmeye devam et, ben eve gidiyorum."

Hızlıca yerinden kalkıp önüme geçtiğinde şaşkınlıkla ona baktım. Ne yapmaya çalışıyordu bu çocuk? "Neden gitmeme izin vermiyorsun Taehyung?" Bıkkınlıkla sorduğum soru alayla gülmesine sebep oldu. "Gitmene izin vermiyorum çünkü hala bana o sihirli 12 kelimeyi söylemedin."

Bu çocuk yine bir şeyler saçmalıyordu ve ben yine, hiçbir şey anlayamıyordum. Kaşlarım istemsizce havalanırken dudaklarımdan sadece bir "Ne?" kelimesi döküldü.

"Çok. Özür. Dilerim. Taehyung. Senin. Gibi. Mükemmel. Bir. Varlığa. Kendimi. Nasıl. Affettirebilirim?" Parmaklarıyla kelimeleri tek tek sayarken, bir aptala anlatır gibi tane tane konuştu.

"O sihirli(!) kelimeleri benden asla duyamayacaksın, Taehyung." dedim geçmeye çalışırken ama ellerini kollarıma sabitleyerek adım atmamı engelliyordu. "Keyfin bilir," dedi umursamazca omuz silktiğinde. "O zaman oldukça uzun bir süre daha beraberiz."

Dudaklarımdan histerik bir gülüş döküldüğünde, kolumu parmaklarının arasından kurtarmaya çalıştım ama tutuşu güçlüydü, ondan kurtulabilmem mümkün değildi. Çırpınışlarıma Taehyung sessizce gülmeye başladığında, beni de kendiyle birlikte daha az önce kalkmış olduğum koltuklara geri götürdü.

Fazla yakındık. Bugün ikinci kez olmaması gereken bir yakınlığın içindeydik. Onun umrunda bile değildi, o sadece beni sinir etmeye çalışıyor ve kendi eğlencesine bakıyordu peki ya ben? Zavallı kalbim onun kokusuna bu kadar yakından şahit olmayı daha fazla kaldıramazdı.

"Beş yaşında falan mısın," dedim sinirle onun gözlerinin içine bakarken. "Bıraksana beni." Söylediklerim umrunda bile değildi, sadece gülümsemeye devam ediyor ve imkanı varmış gibi bana daha fazla yaklaşıyordu. Tanrım, bu manyak benden ne istiyordu?

"Seni bırakmamı istiyorsan, sihirli kelimeleri söylemelisin Lalisa." Ah, deli olacaktım şimdi. Eğer benden istediğini yaparsam, uzun uğraşlar sonucu biraz da olsa toparlayabildiğim gururum tekrardan yerle bir olacaktı.

"Benimde sihirli bir kelimem var, Taehyung. Duymak ister misin?" Taehyung daha ben söylemeden ne diyeceğimi anlamış olacak ki, suratını çoktan buruşturmuştu bile. İtiraf etmem gerek ki, şu an gerçekten fazla sevimli görünüyordu. Ne kadar kaba ve pislik biri olduğunu bilmesem, bu masum görüntüsü karşısında eriyebilirdim.

"Ben de seni nasıl susturabileceğimi biliyorum, Lalisa. Görmek ister misin?" Konuşurken gözlerinin dudaklarımda gezinmesinden, neyi ima ettiğini gayet açık bir şekilde anlamıştım. Sıkıntıyla derin bir nefes aldığımda, bakışlarının hala dudaklarımda olması bütün vücudumun titremesine sebep oldu. Her ne kadar kalbim tam tersini diliyor olsa da, beynim ona tamamen karşı çıkıyordu. Beni bir kez daha öpüp, alay etmesine izin veremezdim.

"Söyleyeceğim," dedim yenilgiyi kabullenirken. Dudaklarına geniş bir gülümseme yerleşirken bir cevap vermeden bana bakmaya devam etti. Eğer beni öpmekle tehdit etmiyor olsaydı, onun ağzına çoktan kivileri tıkıştırmıştım ama biliyordum ki bu sefer, beni kesinlikle sağ bırakmazdı.

"Çok özür dilerim Taehyung. Senin gibi mükemmel bir varlığa kendimi nasıl affettirebilirim?" Öyle nefret dolu çıkmıştı ki sesim, Taehyung'ın kahkahalara boğulması sadece birkaç saniyesini almıştı. Kolumdaki ellerini çekerken benden uzaklaşmış, sırtını koltuğa yaslamış gülmeye devam ediyordu. Aferin, Lisa dedim içimden. Ona gerçekten güzel bir malzeme verdin.

"Demek kendini affettirmek istiyorsun Lalisa," dedi gülüşlerinin arasından. "O zaman yarın akşam saat 8'de kapının önünde ol." Korkmadım dersem, bu koca bir yalan olurdu. Neden böyle bir şey istiyordu ki? Beni daha rahat öldürebilmek için kimsenin olmadığı ıssız bir yere mi götürecekti?

"Bu bir çıkma teklifi mi?" dedim gerginliğimi belli etmemek adına alayla ona bakarken. Gözünü kırparak yarım ağız sırıttı. "Sayılır."

Bir dakika, ben mi yanlış duyuyordum yoksa Taehyung gerçekten de beni bir yere mi götürecekti? Bu hareketleri çok fazla şüpheliydi ama ona sorsam dahi cevap vermeyeceğini bildiğimden, bu sefer gitmeme engel olmaması adına hızlıca kapıya ilerledim. Garip bir heyecan sarmıştı beni ve Taehyung'ın arkamdan "Görüşürüz, çirkin şey." diye bağırışına karşılık verememiştim bile.

Kim Taehyung gerçekten ne yapacağı belli olmayan bir adamdı ve beni her fırsatta sersemletiyordu.

Kim Taehyung gerçekten ne yapacağı belli olmayan bir adamdı ve beni her fırsatta sersemletiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sınır;
Vote, +140
Yorum, +80

apartment fourHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin