Tüm gece sinirden gözüme uyku bile girmemişti. Anlayamıyordum. Neden böyle bir şey yapmıştı? Ne yapmaya çalışıyordu?Gün aydınlanmaya başladığında bile hala elimdeki dosyalara bakıyordum. Ne yapacağımı bilmiyor bağırıp çağırmak istiyordum.
Kapının açılma sesiyle uyandığını anlamış kafamı ellerim arasından kaldırarak arkama yaslandım.Yavaş yavaş yürürken "Günaydın Yoongi, okula gitmedin mi?" dediğinde kendini yanımdaki koltuğa bıraktı. O sırada gözü dosyaya çarptığımda " Sen..." diyebilmişti sadece.
Ne diyebilirdi ki?
Gözlerimi dosyadan çekip gözlerine sabitlediğinde ifadesizce suratına baktım. "Yoongi yanlış anladın. Sadece hakkında bilgi almak istemiştim."dediğinde daha çok sinirlenmiştim. Yapacağı mantıklı bir açıklama yoktu.
Onu dinlemek istiyor muydum onu bile bilmiyordum. "Bir haftadır yardıma muhtaç olduğun için yanımda kaldın ve iyileştikten hemen sonra gideceksin. Buna hakkın olduğunu mu sanıyorsun sen?" dedim sinirle.
İşte o zaman gözlerindeki ışık sönmüş, güneş ışığını kesmişti.
Sinirle söylediğim sözler bariz bir şekilde kalbini kırmıştı ama bunu umursayacak kadar sağlıklı düşünemiyordum. Sinirle kalkarak mutfağa ilerledim. Dolaptan çıkardığım birkaç malzemeyle Hoseok'un kahvaltısını hazırladım.
Ne kadar sinirli olsam da benim yardımıma ihtiyacı vardı. Ve ben de duygularımı bir kenara bırakarak ona yardım edecektim. Bir doktorun yabancısı olduğu hastasıyla ilgilendiği gibi.
Hazırladığım kahvaltı tepsisini elime alarak salona geçtim. Karşısındaki masaya bıraktığımda tek kaşını kaldırarak bana baktı. Umursamadan yüzüne bakmayıp banyoya ilerledim. Kısa bir duşun ardından hazırlanıp adeta kendimi dışarı attım.
Daha kendisini tanımadan onu koşulsuzca evime almıştım buna rağmen böyle bir şey yapması fazlasıyla güvenimi kırmıştı. Merak ettiğim başka bir şey de hakkımda bu kadar bilgiye neden bu kadar gerek duyduğuydu.
Arabaya bindiğimden beri nereye gideceğimi bilmeden sadece sürüyordum. Kafam allak bullaktı. En sonunda Seokjin'e gitmeye karar verdiğimde arabayı oraya doğru sürdüm.
Büyük ihtimalle neden canımın sıkkın olduğunu öğrenmek için bir sürü soru soracaktı ama Seokjin'e ve onun dizlerine başımı koymaya ihtiyacım vardı.Kısa bir sürenin ardından evin önünde durduğumda arabayı durdurup kapıya doğru ilerledim.
Kapıyı çaldığımda uzun bi ara geçmeden Seokjin gülümseyerek kapıyı açtı. "Yoongi-aah hoşgeldin" dediğinde keyfim yerinde olmadığımdan başımı sallamakla yetinip içeri girdim. Salona geçtiğimde önce onun koltuğa oturmasını beklemiştim. Kendisi koltuktaki yerine aldığında ben de yanına oturup, bir şey söyleme ihtiyacı duymadan başımı dizlerine koydum.
"Kediciğin morali bozukmuş"dedi Seokjin başımı dizlerine koyduğumda. Biliyordu. Ne zaman moralim bozuk olsa tek kaçışım başımı dizlerine koymaktı. "Neyin var Yoongi" dedi saçlarımı okşarken. Ne diyebilirdim ki? Hoseok'u ona anlatmamıştım. Eğer anlatsaydım tanımadığım birisini evime aldığım için azar yiyebilirdim ve şuan bunu kaldıracak güçte değildim.
"Yorgunum biraz" dedim kestirerek. Şuan gerçekten konuşmak istemiyordum. "Yalan söylüyorsun....Hoseok'la ilgili mi?" dedi. Afallayarak başımı hafifçe kaldırdım "Ne alaka?" dediğimde omuz silkelerek saçlarımı okşamaya devam etti.
Tüm gece uyumamanın vermiş olduğu yorgunluk yavaş yavaş kendini belli ettiğinde buna karşı koyamayarak gözlerimi kapattım.
✨
Akşama doğru şiddetli bir baş ağrısıyla uyandığımda ilk önce nerede olduğumu anlayamamış etrafıma bakarak Seokjin'in evinde olduğumu anlayabilmiştim. "Sonunda uyanabildin" dedi Seokjin elinde bira şişesiyle yanımdaki koltuğa otururken.
Bir şey demeyip hafifçe yerimden doğruldum.Bana doğru uzattığı şişeyi elime aldıktan sonra hafifçe havaya kaldırarak "şerefe" dememe engel olamamış ardından hafifçe gülümsemiştim. Seokjin anlamadığını belli edercesine bana baktığında 'önemli değil' anlamında başımı sallayarak verdiği biradan birkaç yudum alıp geri kendisine verdim.
"Başım çok ağrıyor" dediğimde başımı ellerimin arasına aldım. Bazen baş ağrılarım çekilmez oluyordu. Seokjin ayağa kalkıp odasından hap getirerek ardından önüme bir bardak su koyduğunda aklıma Hoseok'a ilaç vermediğim gelmişti.
Sinirim hala geçmemesine rağmen onu merak etmiştim. Şu an ne yapıyordu? İlaçlarını içmiş miydi? "Ne olduğunu hala söylemedin Yoongi" dedi düşüncelerimden arınmamı sağlayarak. Öğrenme konusunda bazen fazla ısrarcı oluyordu. O sırada duvardaki saat gözüme çarptığında "Geç oldu eve gitsem iyi olacak" dedim ayağa kalkarken. İlk başta itiraz etse de ardından kapıya doğru bana eşlik etmişti.
"Daha sonra anlatacaksın Yoongi, kaçışın yok" dedi kapıdan çıkacakken. Başımı istemeyerek de olsa onaylarcasına sallayıp arabaya doğru ilerledim. Ardından arabayı çalıştırarak istemeyerek de olsa eve doğru sürmüştüm. Onu görmek istiyor muydum onu bile bilmiyordum.
Kısa süre sonra evin önüne geldiğimde arabayı durdurdum. Derin bir nefes alarak arabadan çıkıp kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda Hoseok'u koltukta uyuyakalmış bir şekilde görmüştüm. Biraz daha yaklaştığımda o elinde o fotoğrafın olduğunu gördüm. O çocuk her kimse gerçekten önemli biriydi.
Gözlerimi fotoğraftan çektiğinde masadaki yemekleri farkettim. Hazırladığım kahvaltıdan yememiş büyük ihtimal ilaçlarını içmemişti. Her ne kadar iyileşmiş olsa da ilaçlarını içmemesi kendisi için tehlikeli olabilirdi.
Masadaki tepsiyi alarak mutfağa bıraktıktan sonra kendimi diğer koltuğa attım. Koltuğun rahatsızlığına artık alıştığım için kolay bir şekilde uykuya dalmıştım.Devam edecek...
Sizi seviyorum❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi casa | sope [düzenlendi]
Fanfiction'bu ayrılmamız hem gidiş hem kalıştır ikimiz için; sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle, ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle' #2 SOPE (24.11.19) #1 SOPE (06.12.19)