bölüm 12 | he is real

2.7K 279 159
                                    



Her zaman olduğu gibi bugün de halsiz bir şekilde yatağımdan doğruldum. Sanırım evin sessizliğine git gide alışıyordum. Bu iyi bir şeydi.

Okula gitmek için hızla hazırlandıktan sonra çantamı sırtıma atarak arabaya ilerledim.
Uzun bir yolculuğun ardından okula ulaşmış kafeteryaya doğru adımlamıştım. Çocukların her zaman oturduğu yerde olduklarını tahmin ederek direk oraya yöneldim.

"Günaydın" dedikten sonra çantamı boş koltuğa atarak arkama yaslandım."Yılın platonik gelmiş" dedi Jimin masadan başını kaldırarak. Şişmiş gözleriyle yorgunluktan ölecek gibi duruyordu.

"Bu halin ne senin?" diye sorduğumda sinirle Jungkook'a bakıp "Birileri yüzünden uyuyamadım. Eve bi tane it getirmiş. Tüm gece boyunca havladı!" dedi kaşlarını çatarak.

Anlamsız bakışlarımı Jungkook'a çevirdiğimde sıkıntıyla bana baktı. "Köpek... Hoseok Hyung'un kardeşinin" dedi sıkıntıyla.

"Ne saçmalıyorsun Kookie?" dediğimde bir elini her gergin olduğunda yaptığı gibi ensesine götürdü. "Dün... kliniğe Hoseok Hyung'un kardeşi geldi. Öldüğünü sanıyormuş ben yaşadığını söyleyene kadar. Hiçbir şey anlamadım.....Yoongi Hyung sen biliyor musun?"  dediğinde adeta kanımın çekildiğini hissetmiştim.

Sakin davranmaya çalışıyordum ama bu imkansızdı. Adeta soğuk terler döküyordum. Yüzümün kireç gibi olduğuna emindim.
"Hayır. Hiçbir şey bilmiyorum" demiştim onlara ilk defa yalan söyleyerek.  Onlar da ilk başta garipseseler de üstelememiş konuyu değiştirmişlerdi.

"Sizi ilk maaşımla akşam bara götürüyorum" dedi Jungkook arkasına yaslanarak.

Jimin gülerek Jungkook'la yumruklarını tokuşturmakla yetinirken Seokjin başıyla onayladığında ben sessiz kalmayı tercih etmiştim.

"Yoongi sen de geliyorsun değil mi?"

Hala tek kelime edememişken Jimin'in sorusuyla tüm gözler bana döndüğünde başımı onaylarcasına sallamakla yetinmiştim.

Ders saati geldiğinde yanlarından ayrılarak dersliğe doğru ilerledim. Ders boyu her zaman yaptığım gibi not aldıktan sonra nihayetinde ders bitmişti. Eşyalarımı toplayıp aylak adımlarla diğerlerinin yanına gidecekken müdür yardımcısının seslenmesiyle durdum.

Arkamı dönerek bir şey demeden suratına bakmakla yetindim "Ofisime geçelim. Orada konuşuruz" dediğinde başımı onaylarcasına sallayıp onu takip etmeye başladım. Kendisi masa başına geçerken ben de boş sandalyelerden birisine oturdum.

"Yoongi.. lafı uzatmayacağım" dediğinde pek önemsememiştim. Büyük ihtimalle yine bağış hakkında konuşacaktı. "Dinliyorum Bay Choi" dedim arkama yaslanırken.

"Burs paran amcan tarafından hala yatırılmamış Yoongi, bir bilgin var mı?" dediğinde şaşırmıştım. Parayı çoktan vermiş olmalıydı. Amcam daha önce asla böyle birşey yapmamıştı. "Amcamla konuşacağım Bay Choi." demekle yetinmiştim sadece.

"Biraz acele et Yoongi" dediğinde başımı onaylarcasına sallayıp dışarı çıktım. Amcamın yatırdığı para olmazsa asla bu okulda okuyamazdım. Sakin bir yere geçerek telefonu elime aldığımda amcamı arayarak telefonu kulağıma yaklaştırdım. Uzun sürmeyen çalıştan sonra telefon açıldı.

"Alo... Yoongi?"

"Amca... burs parasını yatırmamışsın. Bu ne demek oluyor?" dedim direk lafa girerek.
"İşlerim hiç yolunda gitmiyor Yoongi. Tüm paramı şirketi kurtarmak için harcadım." dedi umutsuzca "Bunu sana kendim söylemek isterdim ama anlaşılan o ki çoktan duymuşsun." dedi yorgun olduğunu belli eden bir sesle

mi casa | sope [düzenlendi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin