"Bu sefer hayal olmadığını biliyorum, hiçbir hayal bu kadar güzel olmaz. Bu sadece senin gerçekliğinin güzelliği"Dolan gözlerimi gözlerinden ayırmamıştım fakat ona dokunma cesareti gösteremiyordum. Çünkü biliyordum ki cayır cayır yanacaktı bedenim ateşi karşısında.
Karşımdaki beden de dokunmuyordu bana gözlerini birkaç saniye gözlerimden çekerek parmağımdaki yüzüğe baktığında yeniden gözlerimizi buluşturarak gülümsedi.
"Hala takıyorsun" dedi erkeksi ses tonuyla. İşte o zaman gözlerimdeki akmayı bekleyen gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. Sesi o kadar güzeldi ki günlerce bunun için ağlayabilirdim. Sesini o kadar özlemiştim ki imkanım olsa ona bile sarılabilirdim. O kadar güzeldi ki gülmek için en güzel sebebim olabilirdi.
"Hala seviyorum çünkü." dedim kısık bir sesle. O kadar kısık çıkmıştı ki sesim duymaması bile mümkündü.
Kollarını belime sararak sımsıkı sarıldığında iki yanımda duran ellerimi boynuna sarmak yerine göğsüne koyarak birleşen bedenlerimizi ayırdım.
"Neden gittin Hoseok? Neden koca bir ateşin ortasında beni tek başına bıraktın?"
Gözlerimden akarak kuruyan dudaklarımın üzerine süzülen gözyaşlarımı silmeye bile yeltenmemiştim bunları söylerken.
Gözlerimi gözlerinden ayırmak gibi bir aptallık yapmayacaktım. Güzel gözlerini öyle özlemiştim ki onları ayırma gibi bir cesaretim de yoktu zaten.
Fakat onu o kadar çok özlemiştim ki hesap sormaya bile gücüm yetmiyordu. Ayırdığım bedenlerimizi tek bir hamleyle yeniden birleştirince sımsıkı sarıldım boynuna. Yeteri kadar ayrı kalmıştı bu iki beden. Ve daha fazla ayrı kalacak gücüm de yoktu zaten. Burnumu gezdirdiğim boynu o kadar güzel kokuyordu ki dünyanın tüm çiçekleri toplansa dahi bu güzellikte olmazdı emindim bundan.
Gözyaşlarımın ıslattığı boynunu öperek yeniden geriye çekildiğimde dudaklarımızı birleştirdi usulca.
İçimi yakıp kavuran bu şey özlem değildi artık, dudaklarının sıcaklığıydı. Farkında vardığım bir diğer şey ise özlemek kelimesi yanına Hoseok'u aldığında çekilmez bir durum olduğuydu.
"O kadar zordu ki." dedi elleri arasına aldığı avuçlarıma dudaklarını bastırarak. "Çok özledim" dedim bitkinlikle. Sanki dışarıdan gelen en ufak darbe bedenimi paramparça edecek gibiydi.
"Evimize gidelim Hoseok." dedim ellerimi korkakça yüzündeki yara izlerinde gezdirerek.
Parmak uçlarıma yükselerek kaşının tam altındaki yaraya ufak bir öpücük kondurdum. Ardından dudağının altındakine de.
Zayıf bedenimi yeniden kendine çekerek sımsıkı sarıldı. Benim de ondan geri kalır yanım yoktu aslında. Hiç bırakmak istemiyor gibi sarılıyordum. Sanki mümkünmüş gibi daha çok çekmeye çalışıyordum kendime. Boğuk çıkan sesiyle zorla da olsa konuşmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi casa | sope [düzenlendi]
Fanfiction'bu ayrılmamız hem gidiş hem kalıştır ikimiz için; sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle, ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle' #2 SOPE (24.11.19) #1 SOPE (06.12.19)