Günler geçmesine rağmen Hoseok'la ilaçlarını içmesi konusunda uyarmalarım dışında konuşmamıştık. Bu yüzden sabahları erkenden çıkıp gece geç saatlere kadar eve gelmiyordum. Ah evet, Seokjinlere söz verdiğim bara bile gidebilmiştik.Günler sonra eve ilk defa erken gelmek zorunda kalmıştım. Belki yine konuşmaya çalışacak, özür dileyecekti ama ben hiç düşünmeden söylediğim sözlerimle onun kalbini kıracaktım.
Sıkıntıyla arabayı durdurdum ama inecek cesareti uzun bir süre geçtikten sonra bulabildiğimde dışarı çıktım. Yavaş adımlarla kapıya doğru ilerlediğimde sakin bir şekilde kapıyı açtım. Sanki adımlarım geri geri gidiyordu.
İçeri girdiğimde Hoseok'u her zaman gördüğüm yerde görememiştim. Ona defalarca gitmesiyle ilgili kalbini kırabilecek sözler söylemiştim. Acaba gitmiş miydi? Hiç haber vermeden mi? Böyle bir şey yapmazdı değil mi sonuçta sinirle söylemiştim. Kendisi de bunun farkındaydı. Umarım.
Mutfağa ve banyoya baktıktan sonra odaya girdiğimde burada olduğunu görmüştüm. Gitmemişti. Yatağa yatmış kalın yorganı sıkıca üzerine örtmüştü. Şaşırmıştım, hava soğuktu tamam ama bu denli üşüyecek bir soğuk yoktu.
Geldiğimi duyduğunda kafasını hafifçe kaldırıp bana baktı ardından tekrardan başını yastığa koydu. Gerçekten üşüyordu.Yavaş adımlarla yanına gittiğimde baş ucuna oturdum. Ellerimi alnına koyduğumda, elim çok soğuk olduğundan ateşi olup olmadığını tam olarak anlayamamıştım.
Ne yapacağımı bilmeyerek ellerimle başından tutmuştum. Hafifçe başını kaldırdığımda dudaklarımı alnına bastırdım.Teninin sıcaklığını dudaklarımda hissedince tedirginlikle geri çekilip gözlerine baktım.
"Siktir. Hoseok yanıyorsun" diyebilmiştim sadece. Gözlerimi gözlerine sabitlediğimde baygın gözlerle bana bakıyordu. Kendinde değildi ve büyük ihtimalle havale geçiyordu.Yataktan doğrulamasını sağlayarak tişörtünü çıkardıktan sonra banyoya doğru ilerleyip bir havluyu ıslatarak yeniden yanına gittim.
Eski yerimi alıp alnına ıslak bezi koyduktan sonra ilaçlarını da verdiğimde bir süre ateşinin düşmesini bekledim. Birkaç dakika sonra ateşini tekrardan ölçtüğümde bir fayda etmediğini görünce sıkıntıyla nefes vermiştim.
Yataktan doğrulamasını sağlayarak kolunu omzuma atıp elimi beline koyarak yavaş adımlarla banyoya ilerledim.
Banyonun kapısını açıp Hoseok'u içeri aldığımda duş başlığının altına kadar gelmesini sağlayarak suyu açtım.
Elim ayağıma dolaşmıştı. Kendinde değildi, ilaçlarını içmediği için bunlar olmuştu. Onunla günlerdir ilgilenmiyordum. "Hoseok.... bana bak" dedim yüzüne hafifçe vururken. Bir şey demeyerek suratıma bakmıştı. Soğukkanlılıkla işimi yapmaya çalışıyordum. Bir doktor adayıydım ve bunlara alışık olmalıydım.
İkimiz de akan suyun altında ıslanmıştık. Su benim için çok soğuktu fakat bunu umursamayacak kadar tedirgindim. Çıkıp Hoseok'a havlu getirmek için arkamı dönmüştüm ki belime sarılan eller duraksamamı sağladı.
Hareket edememiş arkamı dönenmemiştim. Dokunduğu yer uyuşmuş gibiydi. Beni kendine biraz daha çekerek sırtımı göğsüne yasladı.
Hiçbir şey yapamıyordum. İrkilmiştim.
Bedenimi etkisi altına alan bu his kendimden geçmeme sebep oluyordu. Burnunu yavaş hareketlerle boynumda gezdiriyordu. Sanki boynum o bunu yapsın diye şekillenmiş gibi buna uyum gösteriyordu.Bu his çok güzeldi.
"Çok güzel kokuyorsun Yoongi. Çok güzelsin. Çok. " dedi Hoseok başını boyun girintime soktuğunda boğuk bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi casa | sope [düzenlendi]
Fanfiction'bu ayrılmamız hem gidiş hem kalıştır ikimiz için; sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle, ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle' #2 SOPE (24.11.19) #1 SOPE (06.12.19)