"Bara gitmeyeceğim Jimin." dedim bıkınca mutfağa girerken. O sırada Seokjin Jimin'in elinden telefonu alarak ısrar etmeye başladığında"Seokjin arabama dikkat et, görüşürüz" diyerek telefonu kapattım.
Telefonla uğraşan Hoseok'a selam vererek sandalyeye oturduğumda "Barları sevmez misin?" dedi gözlerini telefondan ayırmayarak."Bilirsin ya, fazla boğucu oluyor"
"Bilmiyorum. Hiç gitmedim" dediğinde şaşkınlığımı belli edercesine bakarken "Neden bu kadar şaşırdın?" dedi gülerek.
" Pek öyle birisi durmuyorsun"
"Her gece barlarda gezen birisine mi benziyorum." dedi tek kaşını kaldırarak
Adeta fısıldarcasına "Evet." dediğimde ufak bir kahkaha atarak "İnan barlarda gezecek kadar kendime zaman ayıramadım" dedi mutfaktan çıkıp salona doğru ilerlerken. O sıra hemen arkasından ben de ayağa kalkıp "Hoseok!" dedim onu takip ederek.
Aniden durup arkasını döndüğünde "Benimle gitmeye ne dersin?" dedim tatlı olduğunu düşündüğüm bir gülüşle. Ellerini cebine koyarak bana doğru gelirken "Sevmediğini söylemiştin" dediğinde "Seninle olursa severim" dedim aynı ifadeyle. Cevabım memnun etmiş olacak ki "Birkaç saat sonra çıkarız" diyerek koltuklardan birine oturdu.
✨
"Jimin bara gideceğim. Bana giyecek şeyler bulmalısın" dedim Hoseok'un yokluğundan yararlanıp Jimin'i arayarak.
"Bara mı? Gelecek misin?" dedi Jimin heyecanla. "Hoseok'la gidiyoruz." dediğimde isyan edercesine söylendi üçü bir ağızdan.
Sahi bunlar üçü bir arada mı geziyordu her zaman? Bir alana iki bedava promosyon ürün gibilerdi adeta."Off... lütfen. Konum atacağım giyecek bir şeyler getir. Benimkiler o kadar uygun değil" dediğimde onaylarcasına ses çıkardığında zafer kazanmış olmanın mutluluğuyla telefonu kapattım. Kısa bir bekleyişin ardından zile üst üste basılmasıyla gelenin Jungkook olduğunu anlayarak kapıyı açtım.
Hepsi zorla da olsa bana sarılarak içeri geçtiklerinde boş koltuklara oturdular. Ne kadar belli etmesem de onları daha iki gün önce görmeme rağmen fazlasıyla özlemiştim.
Jungkook köşede duran fotoğraf çerçevelerine bakarak gülümsediğinde sessizce arkasından gitmiş baktığı yöne bakmıştım.Taehyung ve Yeontan'ın olduğu fotoğraf çerçevesi tahminlerimi doğru çıkarmıştı.Omzunu patpatlayarak gülümsediğimde diğerlerinin yanına geçip Jimin'in getirdiği eşyaları alarak odaya geçtim. Sıra sıra giydiğim kıyafetlere çeşitli bahane üretmelerine rağmen garip bir şekilde şikayet etmeden her kıyafeti tek tek denedim. İyi görünmek istiyordum. En çok da Onun yanına yakışmak. Son olarak üzerime giydiğim beyaz şifon gömlek herkesten onay alınca altına siyah dar bir pantolonla kombinlediğimizde buna karar kıldık.
✨
Birkaç saat sonra aynadan kendime son bir kere göz gezdirdikten sonra gömleğin ilk iki düğmesini açarak odadan çıktım.
Aşağı indiğimde Hoseok'u da hazır şekilde gördüm. Üzerine giydiği metal detaylı siyah saten gömleği kırmızı saçlarıyla yine çok kusursuz gözüküyordu .
Onun yanına yakışmak istememin sebebi de bu zaten. O her zaman her şekilde kusursuz olabiliyordu. Yüzü o kadar güzeldi ki beynimin en ücra köşelerine bile kazımak istiyordum her bir santimini.
Ezberlemek, unutmamak, unutamamak.
Yaklaşık yarım saat sonra Jimin'in tavsiye ettiği mekana gelmiş kimliklerimizi göstererek içeriye girmiştik. Dans edenlerin aralarından geçerek sakin bir yere oturmuştuk.
Gergindim, bu fikri ben vermiştim ve Hoseok'un eğlenmesini istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi casa | sope [düzenlendi]
Fanfiction'bu ayrılmamız hem gidiş hem kalıştır ikimiz için; sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle, ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle' #2 SOPE (24.11.19) #1 SOPE (06.12.19)