bölüm 32| breath

2.2K 197 89
                                    

Geç oldu ama güzel bir bölüm oldu bence. Başlanmadan önce en fazla birkaç bölüm sonra kitabın final yapacağının üzülerek söylüyorum.
O yüzden çok duygusalım bu kitabı çok özleyeceğim sanırım.

Lafı fazla uzatmak istemiyorum iyi okumalar💜

@min1453 Doğum günün kutlu olsun ❤️

Günler geçmişti Hoseok'un nefes alamayışından; ona asırlar gibi gelen günler.

Gözünü ayırmıyordu içerde uyuyan eşinden bir saniyeliğine bile. Korkuyordu, olur da bir tepki verirse onu kaçırırım diye, evet gözlerini kırpmaktan bile korkuyordu. Günlerdir ağzına tek bir lokma almadığından yorgun düşen bedenini ayakta tutabilmek adına aldığı serumlarla yetiniyordu.

Her gün belirli saatlerde heyecanla odaya giriyor, fakat eşinin yanına oturduğu zaman başını yere eğip tek kelime bile edemiyordu. Dokunmak istiyor, dokunamıyordu. Çünkü ne zaman bunu istese Seokjin'in dedikleri yankılanıyordu kafasının içinde "Ona ne kadar zarar verdiğini görmüyor musun?" Haklıydı da. Ve Hoseok bu haklılığın altında ezildiğini hissediyordu adeta.

Sıradan geçen bir günlerdendi, yine kendini bu odada bulmuştu Hoseok. Sessizce oturuyordu eşinin yanıbaşında.
Kaçamak bakışlarla içeriyi izleyen Seokjin'in de gözünden kaçmamıştı bu sessizlik. O da günlerdir hastanedeydi, arkadaşlarının yanında abilik görevini yapıyor, güçlü imajını korumaya çalışıyordu.

Günler sonra monotonluğu bozan şey Hoseok'un eğdiği başını korkakça kaldırarak özlem duyduğu surata gözlerini sabitlemesiydi. Ona bakmaya doyamıyor, baktıkça güzel şiirler yazmak istiyordu güzel eşine. Kapanmış ufak gözleriyle küçük bir prense benzetmişti baş ucunda duran Hoseok. Bu fikir onu güldürdüğünde eş zamanlı olarak gözlerinin dolmasına da sebep olmuştu. Silmeye bile tenezzül etmediği gözyaşı usul usul yanaklarından kaydı. Ciğerlerinde hissettiği sancılı ağrı çekilmez bir hal aldı onun için. Yeniden.

Uzun süre sonra cesaretini topladı, konuşmak için kuruyan dudaklarını araladı. Fakat onu durduran şey içeri giren hemşirenin zamanın bittiğini söylemesiydi. İtiraz etmeden sessizce yerinden kalktı kapıdan dışarı çıkarken aniden yerinde kalakaldı. Sebebi de eşinden gelen cılız bir öksürük sesiydi.

Geldiği yere tekrar geçerek elleri arasına aldı eşinin elini. Sesini çıkaramamıştı ama beyninde çığlıklar yükseliyordu. İçeriye giren doktorlar bir yandan hastayla ilgilenirken eşinin yanında kalmak isteyen Hoseok'u dışarı çıkarmakla uğraşıyorlardı.

Dışarıdakiler de koşar adımlarla içeriye giren doktorlar sayesinde bu hareketliliği farkettiklerinde korkuyla pencerenin önüne ilerlemişlerdi.

O an akıllarında iyi bir şey yoktu. Korkuyla içeridekileri anlamaya  çalışırken dışarı çıkarılan Hoseok'a döndü bakışları.

Herkes sorarcasına karşıdaki bedenine baktığında gözleri doldu genç adamın. Fakat farklı olan tek şey bu sefer mutluluktan olmasıydı. Namjoon tedirginlikle arkadaşının yanına ilerlediğinde yerdeki bakışlarını kaldırdı Hoseok. Ufak bir tebessümle arkadaşına baktığında "Ya-yaşıyor" dedi kekelemesine engel olamayarak.Oradaki herkes şükredercesine derin bir nefes aldığında birbirlerine sarıldı üç arkadaş abileri Seokjin'in kollarının altında.

O sırada Namjoon da görevini yaparak ensesinden çekip omzuna yasladığı arkadaşının sırtını patpatladı destek verdiğini belli edercesine. Omzunu ıslatan gözyaşları mutluluktan olduğunu bildiğinden onu da mutlu etmişti.

Ardından göz göze geldiği çocuğa ufak bir gülüş sundu. Her şeyin düzeleceğini söylediğinde bunu ona inanarak söylemişti. Onu inandıramasa bile.

Ortamdaki günlerdir süren gergin hava birkaç dakikalığına olsa bile uçup gitmişti. Arkadaşının omzundan başını kaldırarak yeniden camın önüne geçtiğinde genişçe gülümsedi.
"Bizi ayıramayacaklar sevgilim" dedi parmağındaki alyansına dokunarak.
Ardından başını cama yaslayarak gözlerini kapattı. Derin nefesler aldı bir süre. Aldığı nefesler ilk defa bu kadar anlamlı geliyordu.

"Bir süre sonra normal odaya alabiliriz" dedi odadan çıkan orta yaşlardaki doktor gülümseyerek. Hoseok gözleri kapalıyken duyduğu sözlere gülümsemekle yetindi. Fakat kalbi deli gibi çarpıyor, karın boşluğundaki kelebekler kanat çırpıyordu birer birer.

Birkaç saatlik kontrolün ardından normal odaya alınan Yoongi kısa bir süre de olsa olduğu yeri garipsemiş neden burada olduğunu bile sorgulamıştı.

Odaya giren tanıdık yüzler gülümsemesine sebep olduğunda her zaman görmek istediği o simayı görmesiyle kalbinin yeniden çarpmaya başladığını anlamıştı tam anlamıyla.

Fakat eskisinden çok daha solgundu sevdiği simanın sahibinin. Gözaltı torbaları belli olmuş saçları dağılmıştı. Gözleri eskisi gibi parlak bile değildi.

Güneş ışığını kesmişti.

İçeri giren arkadaşları heyecanla baş ucuna otururken getirdikleri çiçeklerin kokuları yayılmıştı bile odanın dört bir yanına. Hoseok sessizce izledi arkadaşlarına gülümseyen eşini. Bu kalbininin o kadar hızlı çarpmasına sebep olmuştu ki bir an çıkacağını bile düşünmüştü.

Gülümsemesiyle gülümsemişti; nefes almasıyla alması gibi. Uzaktan izlemek bile bu kadar heyecanlandırmışsa onu kim bilir sarılsa nasıl eriyecekti eşinin kollarıyla sardığı bedeni?

Gözleri eşinin gözlerini bulduğunda yatağın boş tarafına patpatladı yanına çağırmak amacıyla. Yaslandığı duvardan doğrularak sessizce gösterdiği yere oturdu.

Fakat hemen kısa bir süre sonra kendine verdiği sözü tutamayarak kolları arasına aldı eşini. Sımsıkı sarıldı. Onu kalbinim derinliklerine gömmek, onu her kötülükten korumak, ona gelebilecek her zararı engellemek istiyordu orada.

Özlemle içine çekti kokusunu, ciğerleri çiçeklendi bu güzel kokunun eşliğinde. Hıçkırık sesleri kulaklarına dolduğunda geriye çekilerek gözlerinden boncuk boncuk dökülen gözyaşlarına bastırdı dudaklarını.

Kendi gözlerinden akan gözyaşlarının farkına varamadan.

Devam edecek..

Sizi seviyorum ❤️

Sizi seviyorum ❤️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
mi casa | sope [düzenlendi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin