Hoseok'un ağzındanYoongi'nin her sabah olduğu gibi kahvaltı tepsisini baş ucuma koymasıyla uyandığımda "Günaydın" diyebilmiştim uyku sersemliğiyle.
Uyandığımı fark edince aynı şekilde "Günaydın" demiş ardından "Bugün dersim var" dedi devam ederek. Ben de anlamam gerekeni anlayıp onaylarcasına başımı sallamıştım. Arka cebinden eski model bir telefon çıkarıp bana doğru uzattığında anlamsızca suratına bakınca "İçinde numaram var"demekle yetinmişti.
Ondan sonra da "Benim gitmem gerekiyor" diyerek Yoongi saate bakarak çantasını tek omzuna attı. Odadan çıkarken el sallayarak "Görüşürüz" demeyi de ihmal etmemişti.
Yürüyüşü, sevimlice konuşması dün geceki çocuğun o olduğuna inanmamı zorlaştırıyordu.
Fark etmeden de olsa, yaptığı şey karşılıklı bir savaşın başlangıcıydı. Ve ben Jung Hoseok'sam asla cevapsız kalmayacaktım.Tepsideki yemeği yemeyi es geçerek bana verilen telefonu alıp ezbere bildiğim numaraları tuşlamıştım.Uzun bir çalıştan sonra telefon açıldığında 'Alo' dedi tanıdık bir ses.
"Namjoon benim Hoseok. Yoongi gitti gelebilirsin." dediğimde arkadaşım ne demek istediğimi anlayarak "Tamam. Bir saate ordayım" diyip telefonu kapattı. Artık yapmam gereken tek şey oturup beklemekti.
Tam da bir saat sonra kapı çaldığında zorla da olsa yerimden kalkabilmiş duvarlardan destek alarak yürümeye çalışmıştım. Biliyordum ki Yoongi olsa bunlara gerek bile kalmayacaktı. Çünkü o, küçücük bedeniyle bir duvardan daha sağlamdı.
Nihayetinde kapıyı açabildiğimde Namjoon kolumdan tutarak salona geçmeme yardım etmişti. Beni koltuğa oturttuktan sonra kendisi de karşıma geçmişti. Kısıtlı zamandan dolayı olanları kısaca özetledikten sonra, elindeki dosyayı açarak sayfalarını karıştırıp konuşmaya başladı.
"Min Yoongi. Daegu'da doğmuş.Ailesi Daegu'nun sayılı zenginlerindenmiş fakat sonra dolandırılarak iflas etmiş. Anne babası ve abisi dört sene önce trafik kazasında ölmüş trafik kazası olduğu söyleniliyor ama ölüm raporlarının orijinaline ulaşamadık." dedi Namjoon. Onaylarcasına başımı sallayıp devam etmesi için bekledim.
Flashback
Namjoon'u kıyafetleri bahane ederek nihayetinde Yoongi'nin evine getirebilmiştim. Vedalaşmak için ayağa kalktığımda Yoongi'nin uzaklaşmasını fırsat bilerek 'Min Yoongi' diye fısıldadım kulağına. Daha fazla bir şey söylemeye gerek kalmadan anladığını belli edercesine başını sallamıştı.
"Güzel sanatlar lisesinde okuyormuş. 7 yaşındayken piyano kursuna gitmiş ve lisede yarışmalarda birinci seçilmiş. Fakat lisesinin son yılı okuldan ayrılmış. Sonraki sene sınavlara girerek tıp bölümünü kazanmış. Fakat amcası Min Han Sung onu özel bir üniversiteye yazdırmış. Şuan özel bir üniversitede 3. senesini okuyor. Notlarından da belli olduğu gibi bölüm birincisi" dedi elindeki dosyadan çizdiği yeri göstererek.
"Bursunu amcası karşılıyor. Bunun yanında her ay da çocuğun banka hesabına her ay para gönderiyor" dediğinde neden para istemediğini daha iyi anlamıştım.
Elindeki dosyayı bana doğru uzatıp arkasına yaslandı. Sayfaları karıştırdıktan sonra "Bu bende kalsın" dediğimde önce tehlikeli olabileceğini söylese de ısrarlarım üzerine kısa sürede ikna olmuştu bile.
"Neden bu çocuğu bu kadar araştırıyorsun Hoseok?" dedi Namjoon şüpheci bakışlarını üstümde dolaştırırken. "Bi nedeni yok. Tanımak için" deyip kestirip attığımda. Gülerek kafasını sallamış "İkna oldum" demişti ironi yaptığını belli edercesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mi casa | sope [düzenlendi]
Hayran Kurgu'bu ayrılmamız hem gidiş hem kalıştır ikimiz için; sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle, ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle' #2 SOPE (24.11.19) #1 SOPE (06.12.19)