bölüm 23 | hope

1.9K 221 76
                                    


! Geçiş bölümüdür umarım beğenirsiniz. İyi okumalar❤️

"Hyung! Hadi biraz daha iç!" dedi Jungkook uyandığıma pişman edecek kadar tiz bir sesle.

"Siktir git doydum diyorum!" diyerek elindeki kaşığı iterek geriye yaslandım.

Dumanların etkisi yüzünden bilincimi kaybetmemin ardından iki gün sonunda uyanabilmiş, nihayetinde normal odaya alınmıştım. Bunun ne kadar iyi bir şey olduğu tartışılırdı tabi.

Refakatçı olarak sıra sıra kalan arkadaşlarım sürekli bir şeyler yemem konusunda beni ikna etmeye çalışırken, ziyaret saatlerinde hepsi bir araya gelerek kaos ortamı oluşturuyordu.

Okuldan tanıdığım bir kaç kişi de ziyaretime geliyordu. Fakat beklediğim kişi gelmiyordu. Günler geçmişti gitmesinin ardından.

Kapının açılma sesiyle heyecanla gelene bakıyor ve gelen kim olursa olsun hayal kırıklığıyla yeniden başımı yastığa koyuyordum. Ne aptalım değil mi? Asla gelmeyecek birini hala bekliyorum.

Sevgilim, o kapıyı açan sen olmayacaksın değil mi hiç? Oysa ben senin için evimin ışıklarını açık bırakırım hep. Hiç gelmeyeceğin yerin anahtarı hala sende, orası senin evin; benim kalbim. Senin evin.

"Yoongi, Jungkook haklı ye biraz" dedi en sessizliğini koruyan Namjoon. Gerçi en az onun kadar da sessiz olan birisi vardı. Taehyung. Günlerdir ağzını açmıyor tek kelime etmiyordu. Söylenenlere göre Jungkook ve o kurtarmıştı beni yangının arasından.

Abisinin yokluğunu görünce de her geçen gün biraz daha içine kapanıyordu. Daha önce gördüğüm Taehyung'la alakası yoktu.

"Hyung, biraz Taehyung'la konuşsam?" dedim sadece Namjoon'un duyabileceği bir sesle. Ne dediğimi anlarcasına başını salladığında "Seokjin! Lavabo'ya gideceğim" dedi sert bir sesle. Birilerini kandırma bakımından fazlasıyla acemi olduğunu belli ederek.

"Ee? Bundan bana ne?" dedi elindeki kaşığı kaseye bırakarak. "Beni götür yerini bilmiyorum" dedi bileğini kavrayıp kapıya doğru sürükleyerek.

İkisi odadan çıkınca gözümle Jimin'e kapıyı ve ardından Taehyung'u gösterdiğimde uzun uğraşlar sonucunda anladığını belli edercesine "Hadi kantine gidelim Kook" dedi Jungkook'un koluna girerek.

Nihayetinde herkes odadan çıktığında yerimden doğrulup elimi yatağın boşta kalan yerine patlayarak "Tae, gel yanıma" dedim gülümseye çalışarak. Dediğimi yaparak yanıma gelmesine rağmen gözlerini yerden çekmedi bir süre.

Dolan gözlerini saklayarak başını eğdiğinde ensesinden çekerek omzuma yasladım. Omzumu ıslatan göz yaşları git gide artarken dolan gözlerimi sımsıkı kapatarak süzülmeye hazır olan göz yaşlarımı serbest bıraktım. Vücudumdan atmam gereken zehirli bir sıvı gibiydi göz yaşlarım. Onu ne kadar tutarsam o kadar ölüme yaklaştırıyordu beni.

"Taehyung" dedim omzumdan kalkmasını sağlarken. "Güçlü olmalıyız" dedim zorla da olsa yüzüne bakarak.

O yaşadıklarından bihaber küçük bir çocuktu sadece. "Gülümse biraz" dedim zorla gülümseyerek. "O gelecek. Biliyorum"

"Gelecek değil mi?" dedi fısıltıyla.

"Her zaman geldi. Biliyorsun"

mi casa | sope [düzenlendi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin