Merhaba bu daha önce yazdığım kendi çapımda hikayenin yine kendi çapımda güncellenmiş versiyonudur. Tamamen eğlence ve kafa dağıtma amaçlıdır, iyi okumalar.
Yağmur hızlanmaya başladığında ben henüz okulumdan çıkıyordum. Ve şaşırılmayacak bir şekilde yanımda şemsiye yoktu. Zaten ne zaman şemsiye alsam da yağmur yağmazdı. Ah canım Antalya...
Küçük küçük yağmur damlacıklarının yüzüme düşmesine izin vererek yürümeye başladım. Zaten sanırım başka da çarem yoktu. Etrafıma bakındım. Çevremde bir sürü mutlu insan vardı ama bunların hiçbiri benim arkadaşım değildi. Zira toplasanız iki elin parmağını geçmeyecek kadar tanıdığım insan var denebilirdi.
Benim adım Nehir. 18 yaşındayım. Lise son sınıfım. İnsanlardan uzak hatta çok uzak bir yaşam tercih ettim. Bu yüzden bir tane bile arkadaşım yok. Pardon yanlış oldu sanırım, bir tane bile düzgün arkadaşım yok. Çünkü her ne kadar yanımdan gitmesini söylesem de bir türlü peşimi bırakmayan Hande adlı bir canavar vardı. Başında da dediğim gibi ne kadar gitmesini söylesem de gitmiyordu, bu yüzden bende artık bir şey demiyordum yanımda olmasına. Aslında bakarsanız Hande de olmasaydı sanırım yalnızlıktan ölürdüm. Sanırım değil.. evet evet yalnızlıktan ölürdüm.
Annem yok. Yani ben küçükken kaybolduğunu söylemişti babam. Her ne kadar kayboldu dese de o yaşımda ben bile bunun farkındaydım, bizi terk ettiğinin hep farkındaydım. Ama babamla ne zaman bu konuda konuşmaya başlasak yolunda gitmeyen bir şeyler oluyordu. Ve bu şeyler benim hiç hoşuma gitmiyordu. Zaten artık aramıyordum da annemi çünkü mükemmel bir babaya sahiptim. Babam süper kahraman gibiydi benim için. Tamam herkesin babası süper kahramandır ama benimki ayrıydı anlayın işte.
Aslına bakarsanız küçükken bir sürü arkadaşım vardı. Babamın varlıklı olmasından kaynaklanıyordu sanırım bu. Paranın elde edemeyeceği şey maalesef yok. Her ne kadar aksi iddia edilse de para bu hayatta şarttı.
Küçükken mutluydum çünkü çocuktum. Büyüdükçe sorunlarım artmıştı. Ve bir gün sarışın bir cadaloz benimle arkadaşlarımın yanında annemden konuşmaya başlamıştı. Anneme 'Sürtük!' demişti. 'O sizi başkası için bıraktı.' demişti. Sürtük kelimesi ne demek bilmiyordum ama bunu biliyordum. Yani annemin bizi başkası için terk etiğini biliyordum ama başkasından duymak acı vericiydi, sinir bozucuydu. Üstelik arkadaşlarımın yanında.
Bu yüzden o kızı parktaki kaydırağın merdivenine kadar saçından sürükleyip merdivenlerden çıkarıp kaydırağın en tepesinden sallandırmıştım. Eh o zamandan belliymiş böyle olacağım. Şimdi hatırlayınca...sadece gülüp geçiyorum ama bir kez daha böyle bir şey dese yine yapardım diye tahmin ediyorum. Bazı şeyler değişmiyor demek ki zamanla.
Şu an bu durum canımı çok acıtmıyor ama o zaman için sadece o kıza da biraz üzülmüyor değilim. Onun aile sorunları benden daha fazlaydı. Yine de herhangi bir şey dememiştim çünkü ben böyle büyütülmüştüm. Çocuklar büyüklerinden ne görürse onu yapardı.
O kızı oradan sallandırdıktan sonra bütün arkadaşlarım çığırarak kaçmıştı. Altımdaki yelloz da ağlamaya başlamıştı, asla unutamam. Çok eğlenceliydi aslında ta ki babam gelinceye kadar. O yellozun arkadaşları babama ispiklemişlerdi beni. Aslına bakarsanız iyi olmuş çünkü o kızı oradan aşağı atmayı bile planlıyordum babam gelmeseydi. Çocuk mocuktuk ama boş değildik biz de. Her neyse işte o günden sonra hiç arkadaş istemedim. Hep kendi içime saklandım. Çünkü eğer bir arkadaşım olursa, gün geçtikçe açıklarımı öğrenecek ve günün birinde bunu bana karşı kullanacaktı. Arkadaşlıklar böyleydi. Bunu küçük yaşta öğrenmek sadece bana hayatın sillesi olmuştu. Yoksa o silleyi elbet yerdim. Bunu biliyordum. İnsanlara güvenim annemle birlikte gitmişti.
Ve bir gün Hande gelmişti bizim evimize. Sanırım 8 yaşındaydım. Oyuncaklarımı istemişti de vermemiştim, legoya oturtmuştum onu. Orada da bir şeyler olmuş olabilir. Tabii o da ağlayarak annesine koşmuştu. Ben de katıla katıla gülmüştüm arkasından. Biraz yaramazmışım galiba küçükken.
Daha sonra annesiyle girmişlerdi içeri. İlk başta biraz korkmuştum. Sonra annesi -yani Zehra teyze- konuşmaya başlamıştı. O konuştukça diğer arkadaşlarımın anneleri gibi olmadığını fark ettim. Çünkü normalde hep azarlarlardı, kendi kızlarını över beni gömerlerdi. Benim işte bir annem olsaydı böyle erkek gibi büyümezmişim falan. Babama eş aramaya kalkan bile olmuştu bu yüzden.
Ama Zehra teyze hep bir içten konuşmuştu benimle. Sanki... Sanki annem gibiydi. O günden sonra Hande'yle de iyi anlaşmıştık. Biraz fazla soru sorardı ya da ne biliyim, çok konuşurdu ama yine de severdim onu. Gün geçtikçe her şeyimi bilir hale gelmişti ben de onunkileri. Mesela onun da babası yoktu, o da eksikti tıpkı benim gibi. Beni bir tek o anlıyordu.
Aşk hayatım da hep karmakarışık olmuştur. Arkadaş bulmaktaki şansımı (!) oraya da sıçratmışım ne yazık ki. Aslında ihtiyacım da yoktu, bir süre sonra tamamıyla ilişkimi kestim. Hayatımda var olan tek erkek oldukça fonksiyoneldi. Yeri geldiğinde annem yeri geldiğinde erkek arkadaşım bile olabiliyordu, bu da bana yetiyordu. Fazlasında asla gözüm olmadı.
Akrabalarımızla da aramız kötüydü. Bir keresinde babam eve öyle bir gelmişti ki ona bir şey olduğu çok belliydi. Bana bile sarılmadan ofisine çıkmıştı. Durum o kadar kötüydü. Ve bir süre sonra anladım ki kuzenim yüzünden şirketimiz batmıştı. Borç içindeydik. Emek emek inşa ettiği her şey yerle bir olmuştu bir gecede.
İşler bir süre kötü gitti tabii. Babam benimle ilgilenmez olmuştu, önceden geldiğinde dadımın işi biterdi ama artık sadece o ilgileniyordu benimle. O olmadığında da sürekli Handelere yollardı babam. Ben de giderdim çünkü onu üzmek istemezdim, üzülmesine dayanamazdım. Aylar hatta belki de bir yıl kadar zaman geçtikten sonra taşınacağımızı öğrenmiştim. Tabi ki Zehra teyzeler de bizi yalnız bırakmamışlardı. Bu durum çok tuhaftı çünkü daha önce hiç iki ailenin birlikte taşındığını duymamıştım. Tamam dost falandık ama biraz tuhaftı gerçekten.
Bizimle birlikte onlarda gelmişlerdi Antalya'ya. Çünkü babama bir söz söylemiş Hande'nin babası, çok sonradan öğrenecektim babamın da o söze bu kadar sadık kaldığını: 'Eğer bir gün, olur da bir gün ben olmazsam sen bakacaksın karıma ve kızıma Levent.'
Babam da asla ihanet etmedi kadim dostuna. Çünkü dostluklar bambaşkaydı, ölene kadar değildi. Öldükten sonra da dost kalmışlardı. Biz de bir nevi Hande ile geleneği sürdürmüştük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nehirler Boyunca I
Novela JuvenilAnlaşamayan iki insanın yaptığı anlaşma ne kadar sağlam olabilir ki? Bu yolun sonu nereye gider bilemiyordum ama Nehirler Boyunca koşmaktan farksızdı..