Hayat... Çok değişik geliyordu insana. Birkaç güne kadar çok mutluydum, şimdi ise her şey batmış gibi hissediyordum. İnsanlar böyle şeylerle karşılaşınca pes ederdi bazen ama ben direnmeye devam ediyordum hala. Pek bir gücüm olduğu söylenemezdi benliğimde, yine de kızım ve ailemiz için çabalamam gerekiyordu.
Hoseok'a normal bir şekilde davadan haberdar olmak istediğimi söylemiştim ve o da hiç şüphelenmeden her şeyi bana bildireceğini söylemişti. Sonuçta benim eşim olduğu için böyle durumlardan haberdar olmak istediğimi düşünüyordu ancak benim asıl amacım başkaydı. Onu oradan kurtalabilmek için tetikte bekliyordum.
Kendimle çok savaşmış, bir sürü şey düşünmüştüm. Bir türlü doğru yolu bulamamıştım. Bir avukatla uzun süre konuşmuştuk. Namjoon'un işlediği suçlara bakılırsa beraatinin verilmesinin neredeyse imkansız olduğunu, en azından müebbet yemesini engellememiz gerektiğini söylemişti. Suçu hafifletecek herhangi bir şey de sunamazdık ortaya. Eskiden ne kadar pislikler yaptığını biliyordum. Yaptığı tüm suçtan haberim vardı ve şu an cidden ümitsiz vakaydı. Onu oradan çıkarmak o kadar zordu ki, nakit ödemeyle çıkış kararı da alamazdık. Ne yapacağımı kestiremiyordum, bu gidişle kanunsuz yollara başvurabilirdim. Ne kadar yapmak istemesem de Namjoon için yapabileceğim başka bir çözüm yolu yoktu. Onu oradan kaçırmak tek çareydi.
Kendimde değildim, mantıklı düşünemiyordum. Lanet olsun, bir hırsızı nezarethaneden kaçırmak da neydi? Delirmek üzereydim, kafayı sıyıracaktım. Namjoon orada demir parmaklıklar arasında duruyordu ve ben de evimin mutfağında oturmuş harıl harıl düşünüyordum. Ne güç bir durumdaydık öyle değil mi? Kızımızın iki tane babası vardı ama ikisinin de şu an beyni yerinde değildi. Bir an önce tüm her şeyi halletmeli ve ailemizi eski düzene sokmalıydım. Biz evet ama, Soojin bunların hiçbirini hak etmiyordu.
Aniden çalan alarmla yerimden sıçradım. Soojin'in uyanma saatiydi. Ona biraz olsun iyi olduğumu göstermeli ve kreşe gitmesini sağlamalıydım. Yoksa ben kötü olduğum için gitmeyi reddediyordu her seferinde. Üzgün yüz ifademi silip attım ve onu uyandırmaya gittim. Hiç ikiletmeden kalktı ve tatlı tatlı esnedi. Uykuluydu ve o yüzden direk banyoya gidip elini yüzünü yıkamasını söyledim. Geri geldikten sonra uzun süre onu iyi olduğuma ikna etmekle uğraşmıştım. Beni bir türlü bırakmak istemiyordu. Sonunda onu ikna ettim ve kreşe yolladım. Gitmeden önce Namjoon'un nerede olduğu sormuştu, ben de işi olduğu için gece geç geliyor diye geçiştirmiştim onu. Baban hapishaneye düştü diyemezdim küçücük çocuğa.
Onu servisine bindirdikten sonra ben de hemen evden çıktım ve bizim büroya gittim. Hoseok'la konuşmam ve onun ağzından laf almam gerekiyordu. Hoseok'u da kandırdığım için kendimden nefret ediyordum ama bu durumda yapabilecek hiçbir şeyim yoktu. Hoseok ideallerinden vazgeçmeyen biriydi ve Namjoon hakkındaki planlarıma asla izin vermezdi. Aslında ben de onun gibiydim ama söz konusu aşık olduğum adam olunca her şey değişiyordu. Hoseok da zaten sevdiği adam için neler yapmamıştı ki? Beni anlayabilirdi belki ama yine de taviz vereceğini hiç sanmıyordum. Beni engellemeye çalışacaktır kesinlikle.
Hoseok'un odasına girdiğimde onu dosyalarla uğraşırken buldum. Başını kaldırıp hoşgeldin dedi ve işine devam etti. O hep sertti böyle, özellikle Yoongi'nin ölümünden sonra bir kere gülmez olmuş, hayata küsmüş ve sadece işine adamıştı kendini.
Ama bugün daha bir kötüydü. Ne olduğunu fark edemediğim için kendime kızıyordum. Kenardaki takvim yaprağını ve üzerinde yazan tarihi gördüğümde bir anda donup kaldım. Kalbime bir ağrı çökmüştü ve nefessiz kalmış gibi hissetmiştim. Bugün 21 Haziran'dı.
Hoseok'a dönmüş ve haline bakmıştım. Neden daha üzgün olduğunun sebebi belliydi. Bugün Yoongi'nin ölüm yıldönümüydü, tam bir yıl geçmişti o olay üzerinden. "Hoseok, Yoongi..." diye mırıldandım yavaşça. Nefes alamayacak gibi hissediyordum, Hoseok'un haliyse dayanılmayacak gibi olmalıydı. Ne diyeceğimi kestirememiştim. Hoseok elindeki dosyaları sertçe masanın üzerine bırakmış ve oturmuştu. Yumruk yaptığı elini ne kadar sıktığını görebiliyordum. Hala sert gözüküyordu ama ağlamak istediği o kadar barizdi ki, onu kucağıma yatırıp ağlamasını söylemek istiyordum. Ama böyle bir şeyi asla kabul etmezdi, bu kadar ketum birine böyle bir şeyi hayatta yaptıramazdım.
"Hoseok." dedim tekrardan. Bir şey demedi ilk başta. Nefes alışverişlerini kontrol etmeye çalışıyordu. Dudaklarını araladı yavaşça. "Biliyorum Hyung." dedi başını eğerek. "Hiç unutmadım ki."
Konuşunca rahatlayabileceğini düşündüm ve hiçbir şey demedim. Onun konuşmasını istiyordum, o ağlamazdı ama her şeyi içine atmamalıydı. Bu onu daha çok yıpratırdı. Neyi istediğimi anlamış gibi o da konuşmaya başlamıştı. "Hyung." dedi yavaşça. Sesindeki acılı tını kulaklarımdan hiç silinemeyecek gibiydi. "Ben, her gün acı çektim o yokken. Ama tahmin etmedim bugünün daha çok canımı acıtacağını. Tahmin etseydim dün öldürürdüm kendimi, en azından bugünün acısını çekmemek için. Ama en çok acıtan ne biliyor musun? O gün benim yerime onun ölmesi, onu kurtaramamam. Ve onu kurtaramadığım yetmiyormuş gibi benim de ölmemem acıtıyor. Ben de ölmeliydim o gün, ben de peşinden gitmeliydim onun. Ama olmadı, lanet olası doktorlar beni kurtardı ama onu kurtaramadılar."
Durdu, bir şey demedi uzun süre. İçinde kalan bir şeyler olduğunu biliyordum. Konuşurken ne kadar acıtsa da sonradan düzelirdi. Bu yüzden yarasına tuz bastım bolca. Çünkü tuz önce can yakardı ama çabucak iyileştirirdi. "Hoseok." dedim yeniden. "Şu ana kadar hiç anlatmadın bize. O olayı senden başka bilen kimse de yoktu. O gün, neler oldu?"
Derin derin nefesler alıyordu. Bunu anlatmanın onu ne kadar zorlayacağının farkındaydım. Ama anlattıkça rahatlayacaktı. 1 yıldır bunu bir sır gibi içinde saklamıştı. "Anlat." dedim uzun süre sessiz kaldığında. "Anlat ki rahatlayasın, anlat ki acın hafiflesin. Benimle paylaş Hoseok, artık söylemenin vakti gelmedi mi? Hepimiz senin için çok endişelenmiştik ama sen bir sır gibi saklamıştın. Sence daha fazla içinde tutmanı gerektirecek bir durum var mı?"
Başını hafifçe sallamıştı. "Haklısın Hyung." dedi yavaşça. "Artık anlatmalıyım."
♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧
Selam! Yeni bölümle geldim. Sanırım sahalara geri dönüyorum gibi bir şey olacak. Sık sık bölüm bekleyebilirsiniz artık.
Bundan sonraki bölüm ağlayabiliriz, yani en azından ağlamayacağınızın garantisini veremiyorum. Sizin için çabucak yazıp yayımlamak istiyorum!
Sizi seviyorum, görüşürüz
😍😚😘😙
💚💛💜💙
👋👋👋👋
![](https://img.wattpad.com/cover/173180078-288-k246162.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burglar love ¦ namjin
FanfictionBir hırs uğruna aldığı kararlar, hayatını çok boğucu yollara sürüklerken ister istemez o da kayboluyordu. Kendisinin düzenli zannettiği ama oldukça dağınık olan hayatının içerisinde yolunu bulamaz olmuştu artık. Sırlar üzerindeki koyu perde yok olan...