Sizin için hızlıca yeni bölüm hazırladım. Bölümler zaten kısa oluyor, o yüzden sık sık bölüm atmalıyım.
Bölümlerin kısa olmasının sebebi, kitabın en başından beri öyle olması. Saçma sapan bir düzen takıntım var :( Ama sık sık bölüm atarak bunu telafi edebiliyorumdur öyle değil mi?
Her neyse, iyi okumalar ♡
Ne yaptığım veya ne yapacağımı bile tamamen anlamadan arabaya binmiştim. Direksiyona uzun süre boş boş baktıktan sonra, önce Hoseok'un yanına gitmem gerektiğini fark ettim.
Hızlıca sürüp ofise vardığımda, konuya nasıl gireceğimi ve Hoseok'un nasıl tepki vereceğini tartıyordum. Malum konuyu biliyordu ama yine de ben gergindim. Büronun otoparkına arabayı hızlıca park ettim ve koşar adımlarla Hoseok'un ofisine girdim. Kapıyı tıklatmadan direk açıp içeri girdiğimde Hoseok elindeki dosyaları kenara bıraktı ve eliyle gözlüğünü burnunun ucundan itti.
"Buraya bu şekilde ve bu halde girdiğine göre, artık Namjoon'la ilgili konuşma vakti geldi Hyung?" dedi sorarcasına. Benim dışımda herkes zeki falan mıydı? Çok takılmadan başımı hızlıca salladım ve sandalyeye geçtim. "Öncelikle," diye direk daldım konuya. Hoseok elleriyle beni durdurup parmağıyla hafifçe sol üstteki duvarı gösterdi. Yani bu; kamera var, başka yerde konuşalım, demekti.
"Burası da sıktı, biraz dışarı mı çıksak Hyung?" diye sordu bir tekliften ziyade bir emir gibi. Başımı salladım ve o ceketini giyerken nereye gitmemiz gerektiğini düşündüm. Çocukların kafesine gidip her beraber oturup konuşsa mıydık? Herkesi aradan çıkarmış olurdum ve fikir alışverişi de yapardık. Yoksa önce Hoseok'la ayrı, sonra çocuklarla ayrı mı konuşmalıydım? Keşke Namjoon'a mail falan atabilseydim çünkü iletişime geçebildiğimiz tek şey onun notlarıydı. O da tek taraflı iletişime giriyordu zaten, alıcı mesajı almıştı ama geri bildirimi yoktu.
Namjoon bu konuda herhangibir şey söylemediği için kendimi riske atmak istemedim ve Hoseok nereye götürürse oraya gitmeye karar verdim. Ofisten gayet sakince çıktık, Hoseok'un oldukça rahat hareketleri vardı. Dikkat çekmememiz gerekiyordu sonuçta ofise gelen iki önemli polisin bir anda davranışları acele ve değişik bir hal alırsa bu dikkat çekebilirdi.
Direkt Hoseok'un arabasına binmiştik. Yolda pek bir şey sormaya çekindim çünkü gayet rahat bir şekilde arabayı sürüyordu. Yola nadir bakıyordum çünkü zaten nereye gittiğimizi anlamayacaktım . Beklediğimin aksine bir kafenin veya herhangibir yerin yerine, Hoseok'un evine gelmiştik.
Arabadan inince soran gözlerle Hoseok'un yüzüne bakmıştım ama o hiçbir şey demeden eve girmişti. Peşinden girdim ve uzun holü geçip oturma odasına geldik. Hızlıca bana döndü, "Hyung neler göreceğini ben de bilmiyorum. Şu ana kadar her şeyi yarı yarıya öğrenmiş olman gerek ama hala birçok şey var. O yüzden sakin ol, her şeyi Namjoon ayarladı ve göreceklerimin beni etkileyip etkilemeyeceğini veya ne derecede etkileyeceğini de bilmiyorum. Sadece bakıp göreceğiz." dedi.
Çekmecesini açıp altlardan zorla bir zarf çıkarttığını gördüm. Eline alıp hızlıca salladı, üzerindeki mührü çözerken bir yandan da konuşuyordu. "Bunu Namjoon bana verip 'Eğer yakalanırsam ve Seokjin yanına her şeyden haberdar olarak gelirse, bunu açın ve okuyun.' demişti. Şimdi vakti geldi ve dediğim gibi içinde ne var bilmiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burglar love ¦ namjin
FanfictionBir hırs uğruna aldığı kararlar, hayatını çok boğucu yollara sürüklerken ister istemez o da kayboluyordu. Kendisinin düzenli zannettiği ama oldukça dağınık olan hayatının içerisinde yolunu bulamaz olmuştu artık. Sırlar üzerindeki koyu perde yok olan...