~Yorumlarınızı benden esirgemeyin lütfen. Vereceğiniz tepkileri çok merak ediyorum .
İyi okumalar♡~
Hoseok'u sakinleştirene kadar çok uğraşmıştım. Ama cidden ben de çok kötü olmuştum. Zaten kötü bir haldeydik hepimiz, bir türlü toparlanamıyorduk. Hayatımızın ne zaman düzeleceğini çok merak ediyordum. Saçma şeyler arasında boğulmaktan bıkmıştım artık. Eski mutlu hayatıma kavuşmak istiyordum.
Hoseok'tan faydalanacak gibi olmak daha da sinirimi bozuyordu. Biz onunla çok yakın arkadaştık ama şu an ona ihanet ediyor gibiydim. Arkasından iş çevirmeyi ben de istemezdim ama yapacak başka bir şeyim de yok gibiydi.
Bir anda tüm düşünceler beynimden silinip gitmişti. Bürodan zorla da olsa ayrıldığımda çaresizce Yoongi ve Hoseok'u düşünürken, şimdi beynimde kurnaz tilkiler dolanıyordu. İçimdeki şeytan hırsla kulağıma bir şeyler fısıldıyor, melek de buna destek veriyordu. Resmen ikisi aralarında anlaşmış gibilerdi ve üstüne benim düşünmeme gerek de yoktu.
Namjoon'u görmeliydim.
Bunun için Hoseok işime belki yarayabilirdi ama o şu an zaten kötü bir haldeyken ondan faydalanmak istemiyordum. Namjoon sıkı korumalarla korunuyor olmalıydı. Yanına dava sorumluları hariç kimse giremiyordu. Onun kocası olduğum gerçeğini hiçe sayıyorlardı. Sanki Namjoon'un hiçbir şeyi değilmişim gibi beni görmezden geliyorlardı ve bu oldukça sinir bozucu bir şeydi. Ama bilmiyorlardı ben istediğimi yapardım, kimse beni engelleyemezdi. Karşılarında Kim Seokjin vardı.
Hızlıca saate baktım, 5 sularıydı. Yapacağım şey Başkomiser'e gidip görüşme yasağının kaldırılması için yalvarmaktı. Oldukça masum görünüp, tek amacımın biricik kocamı görmek olduğunu hissettirmem gerekiyordu. İyi rol yapabilen biriydim, bu durumda zaten soğukkanlı olmak zordu o yüzden aciz görünmek benim için çok kolaydı.
Her şey çok ani gerçekleşmişti. Bir anda kendimi Başkomiser'in odasında bulduğumda zaten harap bir görüntüde olduğumdan daha fazla harap görünmeye ihtiyaç duymadım. "Otur, Kim." diyerek önündeki sandalyeyi gösterdiğinde başımı eğip sandalyeye geçtim. "Sorun nedir?" diye sordu önündeki dosyayı yavaşça kapatıp gözlüklerinin üstünden bana bakarken. "Şimdi şöyle efendim." diye biraz doğruldum. Sesim titriyordu ki bu benim yaptığım bir şey değildi, rol yapmama hiç gerek olmadığını söylemiştim.
"Biliyorsunuz ki, eşim tutuklandı veya tutuklanmak üzere ki zaten tutuklanacak gibi. Benim size gelme sebebim ise görüş yasağının kaldırılması." derken gözlerini dikkatle açıp bana baktı ve burnunun ucuna düşen gözlüklerini düzeltti. Bana 'Sen ciddi misin?' der gibi bir bakışı vardı ve hiç de dediğimi yapacak gibi durmuyordu. Ama diyeceklerim daha bitmemişti elbet. "Neden böyle değişik bir şeyi istiyorsun Kim?" diye sordu pek de ciddi olmayarak. Onun taşak geçeceği bir konu için buraya gelmemiştim ve ben istediğimi elde etmeden gitmezdim. İnsan psikolojisi hakkında çok şey biliyordum, öncelikle karşınızdakine direk istediğiniz şeyi söylemeliydiniz, böylece siz duygu sömürüsü yaparken ikisini birbirine karıştıracak ve sonuç sizin istediğiniz gibi olacaktı. Bu kadar ince düşüneceğimi elbette kimse tahmin etmezdi.
"Bay Bang." diye başladım konuşmaya. "Ben, onun bir suçlu olduğunu ve pislik herifin teki olduğunu kendime çok kez hatırlattım. Zorladım kendimi onu düşünmemek için. Beynim inandı buna ve bıraktı onu belki, ama kalbim rahat durmuyor ki. Onu unutmaya çalışıp bir yerlere gezmeye gitsem, kalbim onun da burada olması gerektiğiyle çarpıyor. Evde otururken sürekli aklıma geliyor ve özlüyorum onu. Bizim küçük bir kızımız var, her gün o da onu sorunca kahroluyorum. Evet o pislik adamın teki ve çok kötü bir suçlu ama ayrıca kalbimin de tek sahibi. Onu istiyorum, onu özlüyorum ama bu konuda yapacak bir şeyim yok. O cezasını çekmeli ve ben size bunu yapmayın demiyorum, sadece görüş yasağını kaldırmanızı istiyorum. Kalbim ona kavuşmadan rahat olmayacak belki, artık beynimi de zorlamaya başladı çünkü. Ben onu çok seviyorum efendim, aşığım ben ona. Nasıl bir adam olursa olsun aşkın önüne geçemem. İsterim ben de ondan vazgeçip, onsuz yaşamak ama ben onun kokusuna hasretim şimdiden. Uzun zamanlar orada olacak, düzenli görmem gerek. Onsuz yaşayamam ki ben, yaşayabilsem hiç kurcalamazdım ama olmuyor. Onsuz olmuyor, yapamıyorum. Siz nefessiz yaşayabiliyor musunuz? Siz öyle yaşayabilirseniz ancak ben de Namjoon'suz yaşayabilirim. En azından onu görebilsem, bana yeter."
Derin bir nefes alıp bir şeyler daha söylemeye başlayacakken bir elini havaya kaldırıp beni durdurdu. "Bu kadarı yeter, Kim." dedi ve ayağa kalktı. Meraklı bakışlarla onu süzerken birkaç adamı içeriye çağırdı ve gözlerini benim üstüme dikerek konuşmaya başladı. "Kim Namjoon için görüş yasağı devam edecek." dedi gözlerini kısarak. Polisler, durup dururken bunu niye söyledi şimdi diye bakarken amacıma ulaşamadığım için lanetler yağdırıyordum."Kocası ve gerekirse kızı hariç." dedi Başkomiser derince nefes vererek. Olayı idrak ettiğimde hem ağlıyor hem gülüyordum. Gözlerimdeki yaşlar istemsizce akarken içimde binbir canlı taklalar atıyordu. Başkomiser hızlıca tebessüm ederek omuz silktiğinde ayaklarına kapanmamak için zor tutuyordum kendimi. "Aşırı uzun olmamak şartıyla bir odada istediği kadar kalabilirler." dedi tekrar. Bu kadar izin vereceğini bilmiyordum ki bu kanunlarda olmayan bir şeydi neredeyse ama şu an neyin ne olduğu beni ilgilendirmiyordu, Namjoon'u görecektim.
Karşımızdaki polisler şok içinde bana bakarlarken Başkomiser Bang dışarı çıkmalarını söyledi. Ben ağlayarak ona teşekkür ederken kalkıp yanıma geldi ve önümdeki sandalyeye oturdu. Bir eliyle omzumu sıvazladı. "Aşkına sahip çık Kim." dedi buruk bir gülümsemeyle. "O adam elbette ki bir gün oradan çıkacak, o zamana kadar sakla aşkını. Zafer günü geldiğinde istediğiniz kadar an yaşayabileceksiniz. O günleri düşünüp ayakta dur."Benim bir şey dememe fırsat vermeden yerine geçti ve "Çıkabilirsin, onu görmek için sabırsızlandığını biliyorum." diyerek önündeki dosyalarla uğraşmaya devam etti. Önünde eğilip teşekkür ettikten sonra aceleyle çıktım odadan. Bana nasıl bu kadar iyi davrandığını hala anlamış değildim ama beni normalde de tanırdı, saflığımdan emin olmuş olmalıydı ki ben onun karşısında tüm gerçek düşüncelerimle konuşmuştum. İşin sadece onu özlediğim kısımlarını tüm gerçekliğiyle anlatmıştım.
Dışarı çıktığımda polisler kapıda beni bekliyordu. Bir odaya doğru yönlendirdiler, Namjoon'la orada konuşacaktım. Heyecandan elim ayağım birbirine girmişti. Saniyeler ve insanlar yavaşlamış gibi hissediyordum ama aslında her şey normaldi. Sadece benim kalbim gereğinden fazla çarpıyordu o kadar.
Çok kısa bir süre sonra, sevdiğim adamı yeniden görebilecektim.
♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧
Selamlar, bu bölümü büyük bir heyecanla yazdım sanırım. Sonraki bölümde kavuşacakları için ben bile burada havalara uçuyorum. Çok fazla içime işledi.
Diğer bölüm çok kısa bir zamanda gelecek, Namjin sahnesine hazır olun!
Görüşmek üzere
😍😚😘😙
💚💛💜💙
👋👋👋👋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burglar love ¦ namjin
FanfictionBir hırs uğruna aldığı kararlar, hayatını çok boğucu yollara sürüklerken ister istemez o da kayboluyordu. Kendisinin düzenli zannettiği ama oldukça dağınık olan hayatının içerisinde yolunu bulamaz olmuştu artık. Sırlar üzerindeki koyu perde yok olan...