34 : to : 34

343 59 47
                                    

Yine geldiim, umarım bu şirin bölümü beğenirsiniz :)

İyi okumalar 💜

¦

Namjoon da işten çıktıktan sonra kafeye gelmişti ve neredeyse tüm günümüzü çocuklarla beraber geçirmiştik. Sonrasında eve de hep birlikte gidip dairelerimize geçtik ve bu kadar güzel bir gün yaşamamıza izin verdiği için Tanrı'ya şükrettik.

Soojin'i uyuttuktan sonra salonda oturan ve telefonuyla uğraşan Namjoon'un yanına gittim ve arkadan kollarımı boynuna dolayarak çenemi omzuna yasladım. "Ne yapıyorsun hayatım~?" diye sordum burnumu boynuna sürterek. Başını bana döndürdü ve dudaklarımızı birleştirip gülümsedi.

"Hiç, güzelim. Öyle takılıyordum Twitter'da." diyerek tekrar bir öpücük kondurdu ve birbirimizi izledik bir süre. Cidden çok, çok yakışıklıydı.

"Gerçek olduğuna inanamıyorum bazen biliyor musun?" dedi gülümseyerek. "O kadar, o kadar güzelsin ki; gerçek olmama ihtimalinden bile korkuyorum."

Dudaklarımızın arasında sadece santimler vardı ve bu hissi seviyordum. "Gerçek olmasaydım bu denli güzel sevebilir miydim seni?" dedim tebessümle. Aramızdaki santimleri sıfıra indirip uzun soluklu bir öpücük bıraktım dudaklarına. "Gerçek olmasaydım bu kadar güzel öpebilir miydim ki seni?"

Öpüşmemiz derin bir hal alıp tekrardan birbirimizde kavrulurken derin sözler söylemeyi de ihmal etmiyorduk. Birbirimize olan sevgimiz asla bir kalıba sığdırılamazdı. Her gün istisnasız böyle sahnelerle karşı karşıya kalıyor ve doyasıya öpüyorduk birbirimizi.

Dudaklarımızı birbirinden ayırdım ve "Bir şey konuşmamız gerek Joon." diyerek koltukta yanına geçtim. "Soojin'le ilgili."

"Soojin'le mi?" diye sordu kaşlarını çatarak. "Ne oldu ki?"

"Yani ben de bilemiyorum tam olarak ne olduğunu. Ama sanırım Soojin Aja'dan hoşlandığını düşünüyor. Bugün aşk hakkında bir şeylerden bahsediyordular kafede ve o da Aja'dan bahsetti. Aşk oyununu onunla oynamak istermiş gibi bir şey dedi."

Namjoon ellerimi avuçları içerisine aldı ve gülümsedi. "Takıldığın şeye bak hayatım." dedi sıcacık bakışıyla. "Kızımız daha 5 buçuk yaşında. Neyin ne olduğunu bilmez ki. Öylesine demiştir onu da, Aja'yla çok yakın arkadaşlar çünkü."

Başımı onaylarcasına salladım. "Öyle ama..." dedim tereddütle. "Yine de kafamı kurcalıyor, bilemiyorum."

Namjoon beni kendine çekip sıkıca sarıldı ve hafifçe saçlarımı okşamaya başladı. "Hem bir düşünsene." dedi, muzipçe çıkan sesini hissedebiliyordum. "Bir gelinimiz olsa fena mı olurdu?"

Başımı yüzüne doğru kaldırıp göğsüne hafif bir yumruk attım ve "Namjoon!" dedim sitemli sesimle. "Tamam tamam." diyerek kafamı yeniden göğsüne gömdü ve sıkıca sarılarak gülmeye devam etti.

~~~~

Sabah tüm çocukları bizim daireye çağırmış ve kahvaltıya davet etmiştim. Hoseok, ben ve Jimin kahvaltıyı hazırlıyorduk. Namjoon birkaç eksiği almak için dışarı çıkmıştı ve Tae'yle Kook da Soojin'le oyun oynuyordu. Böyle mutlu bir aile tablomuz olması, beni içten içe heyecanlandırıyordu.

Aklıma Yoongi geldiğinde yüzümdeki gülüş istemsizce solmuştu. Tabakları masaya dizerken Tanrı'nın neden Yoongi'yi bizden aldığını düşünüyordum. O da yanımızda olsaydı, şimdi çok güzel olabilirdi. Hepimiz gerçekten mutlu olabilirdik belki de, ama birimiz eksikti ve bu çok can yakıyordu.

Düşüncelerimi umursamamaya çalışarak mutfağa geri girdim ve yaptığımız krepleri havada çevirmeye çalışan Jimin'le karşılaştım. "Jimin ne yapıyo-" dememe kalmadan şap diye yere düşen krep hamuruna ikimiz de değişik gözlerle bakıyorduk.

Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Kapıya yaslanıp Jimin'i izleyen Hoseok'un kıkırtısını da işittiğimde daha da çok gülüyordum.

Jimin yere düşmüş krebe mutsuz bir şekilde bakıyordu. Ben onu temizlerken bir yandan da gülüyordum. "Jimin, ne yapıyordun öyle?" diye sordum kıkırdamalarımın arasından.

"Krebi şefler gibi çevirecektim." dedi kollarını kavuşturarak. "Hoseok Hyung öyle şeflere hep hayran olduğunu söyledi ve ben de yapmayı denedim işte. Ama olmadı, hepsi krebin suçu! Neden dönmüyorsun ki havada, kötü krep!"

Dudaklarını büzerek sitemli bir şekilde krebe laf saydırırken ben de yerdeki şeyleri temizlemiştim bile. "Evet hepsi krebin suçu Jimin." dedi Hoseok tek kaşını kaldırıp gülümseyerek. "Tavada çeviremeyen sen değildin öyle değil mi?"

Jimin yere sert adımlarla basarak yürümeye başladı. Ağlayacak gibi olduğunu fark etmiştim. Kapının dibinde olan Hoseok'un yanından hızlıca geçerek mutfaktan çıktı ve içerideki kapının sertçe kapanışını duydum. Hoseok gözlerini kocaman açmış bir şekilde bana bakıyordu.

"Ne oldu şimdi?" diye sordu şaşırarak. Omuz silktim hafifçe, "Ne olacak? Kırdın kırdın." dedim yeni bir krep hamurunu tavaya dökerken. Hoseok hızlı adımlarla Jimin'in kapandığı odanın kapısının dibine gitmişti. Jimin'in çıkması için ettiği yakarışları duyabiliyordum.

Sonunda o Jimin'i ikna edip gönlünü almayı başardığında ve Namjoon da eve geldiğinde hep birlikte masanın etrafına dizilmiştik. "Kurt gibi açım!" diye bağırdı Taehyung ve hemen kreplere uzandı.

Jimin Taehyung'un eline hafifçe vurduğunda gözlerini irice açıp elini geri çekti. "Ne oluyor ya?" diye sordu sitemli bir sesle. "O krepleri ben Hoseok Hyung'a özel yaptım, renkli ve süslü olanlar onun." dedi Jimin ve hemen krepleri Hoseok'un tabağına yerleştirdi.

Taehyung yan yan Jungkook'a bakıyordu ve somurtarak konuşmaya başladı. "Bana şöyle krep yapmadın be Kook!" diye sitem edip önüne aldığı kreplere yumuldu.

Hepimiz gülerek kahvaltı etmeye devam ettik, sohbetlerdeki komik konular ve kahkahalar havada uçuşuyordu. Buraya gelirken bu kadar mutlu olacağımı tahmin edemezdim, ama olmuştu. Sadece kaçmıştık ama, kaçarken mutluluğa yakalanmıştık.

¦

Oldukça kısa olduğunu biliyorum ama zaten kitabın tüm bölümleri böyleydi, sırıtmaz diye düşünüyorum.

Diğer bölüm final :)
💜

burglar love ¦ namjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin