Cidden kitabı az önce gördüm ve neden bölüm atmadığımı sorguladım. Artık final olmalı :')
İyi okumalar 💜
¦
1 ay sonra:
Buradaki hayatımız o kadar güzel gidiyordu ki, Kore'yi asla özlemeyeceğimi düşünüyordum. Tabii Jungkook, Jimin, Taehyung ve Hoseok orada yaşamıyor olsaydı. Onlardan uzakta olmak çok zor, ama burada o kadar rahatız ki...
Namjoon çabucak bir iş buldu, çalıştığı yer de çok iyi maaş veriyor. Zaten 3 kişi yaşıyoruz, benim çalışmamamı istedi o da. Ben de ısrar etmedim, günümü kızımla geçirmek daha güzel zaten.
Soojin seneye burada bir anaokuluna başlayacak ama şimdi ben evde olduğum için kreşe gitme gibi bir zorunluluğu da yok. Arkadaşlarını özlüyormuş ama bizimle olduğu için önemli olmadığını söyledi. Çok, çok güçlü bir kızımız var Namjoon'la.
Çamaşırları asmayı bitirip içeride resim yapan Soojin'i yanına gittim. Yanına oturup çizdiği şeye baktım. "Aa, bu bir ev mi Soo?" dedim çizdiklerini anlamaya çalışarak. "Hayır baba." dedi ve gözlerini devirdi. "Tabelaya bak, ne yazıyor?"
FFC yazıyordu. Gülümsemem hüzünlü bir hal alırken o ellerini çırptı ve "Burası tabii ki de süper üçlümüzün kafesi! Yani Taehyung Oppa, Jimin Oppa ve Jungkook Oppa'nın! Baksana, o üçüne kısa bir isim taktım. Taeminkook Oppalar!" dedi kahkaha atarak.
Ben de kendimi tutamayıp bir kahkaha attım. "Ne? Taeminkook Oppalar mı? Sanırım bunu duyduklarında çok sevecekler." dedim ve başını okşadım hızlıca.
Jungkook kendi bilgisayarının uygulamasını hackleyerek bizimle görüntülü konuşma ortamı ayarlamıştı. Normalde kayda geçmesi tehlikeli bir şeydi ama Kook bunu halletmişti ve rahatça konuşabiliyorduk.
"Baba, ne zaman gideceğiz onları görmeye? Ya da onlar gelmeyecek mi-" diye sorularını sürdürürken Soojin, birden telefonum çaldı ve "Bir dakika meleğim." diyerek telefonu elime aldım. Jimin arıyordu.
"Alo, Jimin?" diyerek seslendim, Jimin'in sesi sitemli geliyordu. "Hyung, nasıl olur da bizi ziyaret etmeyi unutursun? İnsan bir hayırlı olsuna gelirdi be. Hem yardımın da gerekli."
Dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. "Ne diyorsun Jimin?" dedim bulanık çıkan sesimle. "Ayh Hyung, sana da illa her şeyi ayrıntılı anlatacağız. Kafeye gelmelisin diyorum, Flower Friends Cafe yeni şubesini Fransa'nın güzel sokaklarında açtı!"
Arkada kahkaha sesleri ve Jimin'in gülüşünü duyarken şaşkınlıkla gözlerim büyümüştü. "Hadi Hyung, oyalanma. Sana konum atıyorum, o minik cadıyı da al ve gel çabuk!" diyerek kapadı telefonu Jimin. Soojin kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. "Ne oldu baba?" diye sordu şaşkınca.
Mutlulukla ona döndüm. "Hadi gel. Taeminkook Oppaları'na gidiyoruz!" diye bağırdım kendimi tutamayarak. Hala ne olduğunu tam olarak çözememişti ama ben onu hazırlayıp dışarı çıkarmıştım bile.
Konuma göre kafeyi birkaç sokak aşağıya açmışlardı. Kapıyı açıp içeri girdik ve Soojin koşarak ilerledi. Jimin içeriden başını uzattığında bizi görünce hemen geldi ve Soojin'i kucağına aldı. Diğerleri de yanıma gelip bana sarıldıklarında hepimiz kahkahalarla gülüyorduk. Bir aydır ayrıydık ve bu mükemmel bir kavuşma olmuştu.
"Ya beni bekleyin dedim pislikler-" diye söylenerek arkadan Hoseok çıktığında gözlerimi kocaman açtım. "Hoseok? Sen de mi buradasın?" diye bağırıp sıkıca sarıldım ona. Onun burada olacağını hiç tahmin etmemiştim.
O da bana sarıldı ve omuz silkti, "Orada tek başıma ne yapacaktım ki? Hem şu veletler de çok ısrar etti. Geleyim dedim." dedi hafifçe tebessüm ederek. Çıldıracak gibi hissediyordum, aniden karşılaştığım tanıdık yüzlerle çok fazla mutlu olmuştum. Ve buraya taşınmışlardı ki bu artık hep beraber olacağımız anlamına geliyordu.
Hep birlikte sandalyelere dizilip konuşmaya başlamıştık. Soojin Kook'la Tae'nin kucağındaydı. Jimin ve Hoseok da yan yana oturuyordu ve ben karşılarındaydım. Uzunca bir süre sohbet ettik ve hasret kaldığımız şeyleri giderdik.
"Pekala, nerede oturuyorsunuz siz?" diye sordum merakla. Taehyung hemen öne atladı, "Ben ve Kook senin yanındaki dairede, Hoseok Hyung ve Jimin Hyung da karşındaki dairede oturuyor. Yani hep dibinizde olacağız. Umarım Namjoon Hyung'la çok ses yapmıyorsunuzdur-" derken Jimin lafını böldü.
"Asıl siz Kook'la ses yapmazsınız diye umuyoruz. Yoksa geceleri hiçbirimize uyku yok." dedi ve hepimiz kahkahalara boğulduk. "Gece gece ne oyunu oynuyorsunuz ki?" diye sordu Soojin safça. O kadar öpüşme falan biliyor tabii ama seks bilmesini de bekleyemeyiz çocuktan.
"Onların özel bir oyunu var Jinie." dedi Hoseok, kendini gülmemek için zor tutarak. "Sadece geceleri oynanabilen bir oyun." dedi hızlıca ama Jungkook araya girdi ve "Aslında sadece geceleri oynanmıyor." dedi gülerek. "Ama biz en çok gece oynamayı seviyoruz."
Konuştukları şeyin saçmalığına daha fazla dayanamadım ve tam araya girecekken Soojin ellerini çırparak kahkaha attı. "Ben de oynamak istiyorum o oyunu! Neden gece oynanıyor ki, merak ettim."
Jimin Soojin'e döndü ve başını iki yana sallayıp onaylamaz sesler çıkardı. "Olmaz ama minik cadı." dedi kaşlarını çatarak. Çok ciddi bir şey anlatıyormuş gibi davranıyordu. "Bu oyun büyükler için. Ve onun bir yaş sınırı var. O sınır da... 20 yaş! 20 yaşına gelmeden oynayamazsın."
Soojin dudaklarını büzerek baktı ve "Pekala o zaman." dedi omuz silkerek. "20 yaşına girdiğim gün oynayacağım bu oyunu. O zamana kadar sabırla beklemeliyim." dedi ama "O kadar da aceleci olma ya," dedi Hoseok. "Biraz daha zaman geçebilir. Hem bu oyunu çok sevdiğin biriyle oynaman gerek."
"E babamla oynarım o zaman!" dedi Soojin ve tam su içerken öksürmeme engel olamadım. Durdurmaya çalışırken ellerimi iki yana salladım ve "Ha-ha-yır ya." dedim zorla konuşurken. Herkes kahkahalarla gülüyordu ve Taehyung konuştu bu sefer. Aslında sussalar daha iyi olacaktı.
"Bak şimdi, öyle sevdiğin biri değil. Babalarının birbirini sevdiği gibi birini sevmen gerek, o kişiyle oynayabilirsin." dedi ve Soojin anlar gibi başını salladı. "Haa, aşık olmam gerek yani. O zaman Aja Unnie'yle oynayabilirim."
Hepimiz aynı anda "Ne?" diyerek kaldığımıza en büyük şok bendeydi. Diğerleri bana "Aja kim?" diye sorduğunda yavaşça mırıldandım. "Bizim kaldığımız apartmanda çok yakın olduğu bir... Arkadaşı..?" dedim sakince.
"Anlaşılan sadece arkadaşı değil." dedi Kook, herhangi bir alayla dememişti bunu. "Bilmiyorum." diye mırıldandım. Aja'yla çok yakınlardı ve hep oyun oynarlardı. Ama o 8 yaşındaydı ve hep abla-kardeş gibi davrandıklarını düşünmüştüm oysaki.
Soojin'e ısrarla sorular yönetmeye başladığımızda çoğuna kaçamak cevaplar vererek geçti ve daha fazla uzatmadık. Ama bu konu benim beynimde hunharca dolaşıyordu, akşam Namjoon'la konuşmaya karar vermiştim.
¦
Cidden batırdım ya. Bölüm hiç ama hiç içime sinmedi. Bir şeyler yazdığım için atıyorum. Sizin düşünceleriniz nasıl?
Final sanırım 35. bölüm olacak, ama nasıl olacağı hakkında hiçbir fikrim yok :)
Görüşmek üzere 💜
Bir de;
Aperio size aşık galiba :) 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burglar love ¦ namjin
FanfictionBir hırs uğruna aldığı kararlar, hayatını çok boğucu yollara sürüklerken ister istemez o da kayboluyordu. Kendisinin düzenli zannettiği ama oldukça dağınık olan hayatının içerisinde yolunu bulamaz olmuştu artık. Sırlar üzerindeki koyu perde yok olan...