Oof, bu kitaba bölüm atmayı özlemişim baya. Ama finalinin yakın olması, benim için çok üzücü :(
Büyük bir dikkatle ve özenle yazdım, umarım hoşunuza gider ve beklentilerinizi karşılayan bir bölüm olur.
¦
Yazarın Ağzından Anlatım:
Seokjin hızlıca ellerini ovuşturdu. Oldukça heyecanlıydı ama soğukkanlı olmalıydı. Bu işin hiç şakası yoktu ve en ufak bir hatasında kendisi de hapsi boylayabilirdi. Hoseok'un aramasını bekliyordu, daha doğrusu, çaldırıp kapatmasını.
Telefonunun sesiyle yerinden sıçradı. Başlamışlardı.
Karakola uzak ama fark edilmeyecek ve rahatça izleyebilecek bir noktadaydı. İçeriden seslerin geldiğini duyabiliyordu. Taehyung direkt harekete geçmişti.
Karakolun ortasında yere yatıp bağıran Taehyung, tüm polislere aynı anda farklı şeyler söylüyor ve ortalığı iyice karıştırıyordu. Dizini hızlıca tutup kendine çekti ve başında duran polislere yakınmaya devam etti. Herkesin dikkati dağılmışken çaktırmadan parmaklıkların kilit zilinin olduğu yere gitti Hoseok ve çaktırmadan düğmeye basıp hemen geri çekildi. Kırmızı ışıkların hepsinin söndüğünü görünce Taehyung'a bir işaret yaptı ve Taehyung olduğu yerde oturur pozisyona gelip gözüne kestirdiği adamı yanına çağırdı.
"Hey sen!" diye seslendi parmaklıkların kilidini taşıyan polise. Herkes Taehyung'a odaklandığı ve ondan kurtulmaya çalıştıkları için ne dediyse yapıyorlardı. Polis Taehyung'un yanına gelip diz çöktüğünde bıkkınca nefes verdi ve "Ne var?" diye sordu. Çapkınca ileri atılıp adamın saçlarıyla oynadı Taehyung ve bir elini adamın kemerine atıp yüzlerini yaklaştırdı. Adam hetero bile çıkabilirdi ama şu an bunu umursamıyordu.
Çoğu kişi yüzünü bu görüntüden çekmiş ve "Ne yani? Amacı bu muydu?" gibi şeyler mırıldanmaya başlamıştı. Taehyung'a yakın mesafede duran polisse afallamıştı ve ne yapacağını bilemez haldeydi. Taehyung bir çırpıda kemerinden anahtarı hissettirmeden aldığında içinden büyük bir zafer nidası kopardı. Dudaklarını büzerek baktı polise ve anahtarı kendi cebine atarken bir parmağıyla omzunda daireler çizmeye başladı.
"Böyle... Uluorta mı devam edeceğiz?" diye sordu çapkınca. Gülümsemekten başka bir şey yapmayan polise daha fazla katlanmadı ve hızlıca ayağa kalktı. "Aman, çok sıkıcısın sen. Vazgeçtim ben gidiyorum, herkese iyi işler."
Olayın şokunu atlatamamış polisler sonunda toparlayıp normal düzenlerine geri dönmüşlerdi. Bir polis parmaklıkların kilit zilinin kapalı olduğunu fark edince hızlıca geri açtı ve endişeyle anahtarları taşıyan polise seslendi. "Hyunwon! Anahtarlar sende değil mi?"
Hyunwon isimli polis kemerini kontrol etti ve hızlıca geri seslendi. "Evet! Buradalar tabii ki."dedi ve kemerini patpatladı. Tabii ki anahtarlar onda olacaktı. Taehyung'un koyduğu, gerçeğiyle birebir aynı olan ama bir vasfı olmayan anahtarlar.
Taehyung hızlıca karakoldan çıktığında yere koyduğu anahtarlara hızlı bir tekme savurdu. Tam da ilerideki Seokjin'in önüne düştüklerinde onu görmemiş gibi davranıp başını salladı ve ellerini cebine koyarak ayrıldı oradan. O, cesedi koydukları nehrin oraya gitmeliydi.
Seokjin anahtarları cebine koydu ve Hoseok'un açtığı kapıdan hızlıca içeri girdi. Buraya çoğunlukla görevli polisler girerdi ve Hoseok da burada bugün nöbetçiydi. Önlerine başka bir polis çıkması düşük bir ihtimaldi ama yine de temkinli ilerliyorlardı.
Hoseok telefonunu çıkarıp hızlıca Jimin'e mesaj attığında Jimin oturduğu yerden kalkmış ve karakola koşar adımlarla gitmişti. Hızlıca içeri girip şaşkın ama mutlu bakışlarını sundu ortaya. "Vay canına!" diye bağırıp etrafı izlerken tüm polisler içten içe ne yaptığını sorguluyordu.
"Her zaman polis olmak istemişimdir! İlk defa bir karakol görüyorum!"
Polisler anlamsız bakışlarını Jimin'in üzerinde gezdirirlerken o ise heyecanla bir polisin yanına yaklaşmış ve bağıra bağıra bir şeyler anlatmaya başlamıştı.
"Şimdi ben çok küçükken annemin polis bir sevgilisi varmış. Evet evet doğru duydunuz sevgilisi! Babam olacak şerefsiz bizi terk edip gittikten sonra başka adamlarla takılmaya başlamış. Ben o polis abiyi çok severmişim ve o zamandan beri hep polis olmayı istemişim. Ama gel gör ki şu anda tıp fakültesinde okuyorum ve doktor olmak üzere olan biri olarak artık hayalimin mesleğine de bir göz atmak istedim. Cidden burası çok havalı! Şu etrafa bir baksanıza! Bu ilin her yeri gözüküyor neredeyse! Telsizlerle birbirinizle haberleşiyorsunuz öyle değil mi? Ama anlamadığım birçok şey de söyleniyor, bizim hastanedeki telsizlerden gelen sesleri çok duydum da. Peki mesela 80 merkez 35 49 gibi şeyler söylediklerinde bu ne anlama geliyor? Ya da cızırtılı cızırtılı sesler geliyor, bu da hat değişiyor falan mı demek? Peki buradan tüm ilin haritası gerçekten de gözüküyor mu? Bu işin en büyük ve genel karakolu olduğunu duydum. Üst kıdemde büyük polisler buraya gelirmiş hep. Vay canına, üst kademeli kişilerle bir ortamda çalışmak ve o kişilerden biri olmak da oldukça havalı olmalı! Cidden doktor olmasaydım polis olacaktım! Bir nevi kardeş meslek sayılabiliriz."
Jimin nefessiz konuşurken herkes de nefessiz onu izliyordu. Tüm dikkati üzerine toplamıştı ve gülümsedi. Sonradan hızlıca anlatmaya devam ederken Seokjin ve Hoseok Namjoon'un kaldığı yere ulaşmışlardı bile. Hoseok önden gidip orada oturan adama bir şeyler söyledikten sonra adam başını sallamış ve oradan kalkıp gitmişti. Seokjin etrafı son kez kolaçan ettikten sonra anahtarı cebinden çıkardı ve hemen kilidi açtı. Namjoon hızlıca içeriden çıkıp Seokjin'e sıkıca sarıldığında Seokjin tüm bağları koparmak üzereydi. Sevgilisinin kollarında rahatlamak istiyordu ama şimdi sert durup devam etmeliydi.
O da sıkıca sarıldı ve hemen elinden tutup dışarıya doğru çekmeye başladı. Geldikleri kısmın yarısına kadar yürüdüklerinde elindeki çantayı açtı ve Namjoon'un yüzünü saklayabilecek uzun bir kapüşonlu verdi hemen. Hızlıca üstüne geçirdiğinde Namjoon'un asla takmayacağı takılar ve saçma şeyler vermeye devam ediyordu Seokjin. Bir bakıma dikkat çekmesi, bir bakıma da dikkat çekmemesi gerekliydi. Birkaç dakika orada bekleyip tüm planı Namjoon'un da öğrenmesini sağladıktan sonra, devam etmeye hazırlardı.
Seokjin önden çıkıp hızlıca Namjoon'un gitmesi gereken tarafın tersinden yürümeye başladı. Yolu uzatarak gidecekti ve herhangi bir bağları yokmuş gibi gözükecekti.
Seokjin'den birkaç dakika sonra Namjoon da oradan çıkmış ve gayet sakin bir şekilde yürümeye başlamıştı. Kendisi hakkında hiçbir şüphesi yoktu, kaçma veya kaçırma operasyonlarını en iyi başaran kendisi değil miydi? Yine de çocuklar çok iyi iş çıkarmışlardı.
Jimin'in konuşması devam ederken Namjoon ve Seokjin buluşacakları, cesedin olduğu nehre doğru yürüyorlardı. İşte asıl zorlu operasyon, şimdi başlayacaktı.
¦
Bu bölümü operasyon part 1 gibi düşünün. Bugün diğer bölüm de yüksek ihtimalle gelecek yani sizi çok bekletmeyeceğim.
Şu an kahkaha atmak için zor duruyorum çünkü Namjoon'un oradan kurtulması beni hem ağlatacak hem güldürecek şu an. Psikopata bağlamış falan olabilirim çünkü aynı anda hem ağlama hem gülme krizi geliyor bana. 'Çocuğum kurtuldu oradan, sevdiğiyle buluşacak.' diye düşündükçe içim çok ayrı hoş oluyor ve işte, saçmalıyorum böyle.
Sizce bölüm nasıldı? Benim en başından beri planladığım olay örgüsü bu şekildeydi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Hadi bakalım. Hepinizi seviyorum. Bugün sonraki bölümde görüşmek üzere!
💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burglar love ¦ namjin
FanfictionBir hırs uğruna aldığı kararlar, hayatını çok boğucu yollara sürüklerken ister istemez o da kayboluyordu. Kendisinin düzenli zannettiği ama oldukça dağınık olan hayatının içerisinde yolunu bulamaz olmuştu artık. Sırlar üzerindeki koyu perde yok olan...