¦
"O Mantar'ı yakalayacağım dediysem yakalayacağım!" Sinirle ellerimi masaya vurdum. Korkup biraz uzaklaşan yeni yetmeler, uzaktan bizi izliyorlardı.
"Hey, dostum. Bu kadar sinirlenmemelisin. Sonuçta bir hırsız. Elbette yakalaya-" Sinirle Hoseok'un sözünü kestim. "Anlamıyorsun Hoseok, anlamıyorsun. O hırsızı yakalayabilirsem tüm Kore Halkı beni konuşur, ne kadar iyi bir polis olduğumdan bahsederler, herkes beni över -"
"Tamam ama ne önemi var ki bunun!" Artık o da sinirlenmeye başlamıştı. "Aşırı kariyer sevdandan bıktım! Evet çok iyi bir polissin, mesleğinde çok iyisin tamam ama bunu tüm Kore'ye göstermek istemendeki amaç ne?! Kendi halinde yaşayamıyor musun?!"
Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirdim. "Beni anlayan bir kişi çıksa şaşardım zaten." Kendi kendime söylenip montumu aldım ve kapıyı çarparak oradan çıktım. Hoseok arkamdan bağırıyordu.
"Hey Hyung! Nereye?! Hey! Sana diyorum!"
Onu takmadan hızla ilerlemeye devam ettim. Montumu sırtıma geçirip, kapüşonlumu kafama hızlıca kapattım. "Lanet olsun ki bu hayatta tanrı bana kendi sorunlarımı kendi çözmemi öğretti." Anlamıyorlardı, anlamayacaklardı. Tüm Kore'de duyulmak çok mükemmel bir şeydi. Herkesin beni konuşması harika bir şey olurdu. Ve ben bunun olmasını istiyordum. Neyi anlayamıyorlar ki bunda? İşte ben de bunu hiç anlamıyorum. En azından gereksiz yere işime burnunu sokmasalar ya? Olmaz mı? Bir kere beni rahat bıraksalar?
Adımlarımı yavaşlatıp daha sakin yürümeye başladım. Büronun önünden arabamı alıp çıkmadığım için şimdi yürümek zorundayım. Eğer Hoseok'un yanına dönersem bütün karizmam bozulur. En iyisi bir kafeye gitmek. Güzel bir nescafe içmek çok iyi olurdu. Şu kendini çok zeki sanan Mantar'ı alt edebilecek her şeyi düşünmeye vaktim de olur hem.
Kafenin kapısını açıp içeri girdim. Burayı ilk defa görüyordum, sanırım yeni açılmıştı.Bir masaya oturdum. Hemen arkamdan bir garson da gelmişti. Yeni açıldığı için tenha bir yerdi. "Ne alırsınız efendim?" Sesi sevecen bir şekilde çıkan garsona döndüm. Yüzü çok tanıdık geliyordu ama, çıkaramamıştım. "Ben bir latte alayım."
Gülerek yanımdan uzaklaşan garsona dikkatlice bakıyor, hala nereden çıkardığımı anlamaya çalışıyordum. Kahveyi getirip masaya bıraktı. Arkasını dönüp giderken ona seslendim.
"Hey, sen! Bir bakar mısın?" Arkasını dönüp şaşkın gözlerle yüzüme baktı. "Ben mi?" diye sordu. "Evet sen, bir gelir misin buraya?" dedim hızlıca. Yavaş adımlarla yanıma doğru yürüdü. Sanırım üstümdeki polis armasından korkmuştu.
"Adın ne senin?"
"Şey, Jungkook efendim, ama siz neden -"
"Seni bir yerden tanıyormuş gibi hissettim, ama hala çıkaramıyorum."
Birazcık düşündükten sonra aklıma gelen görüntüyle gözlerim ışıldadı. Çocuk hala karşımda tereddütle duruyordu. "Aha! Hatırladım! Seni, verdiğim bir seminerde görmüştüm. Öğrenci misin sen?" dedim heyecanla.
Çocuğun yüzünde bir anda oluşan rahatlama, yüzümü güldürmeye yetmişti. Cidden, polis olduğum için ona bir şey yapacağımı sanıyordu. "Evet efendim, ben de sanırım sizi bir seminerde görmüştüm. Çok fazla seminere katıldığım için hatırlamamış olmam normal sanırım. "
"Ah, neydi? Jeon Jungkook'tu öyle değil mi?"
"Oh, evet. İsmim Jeon Jungkook."
"Ben de Kim Seokjin." diyerek elimi uzattım. Mutlulukla elimi sıktı ve gülümsedi. "Tanıştığımıza memnun oldum efendim." dedi. Çocuk çok sevimliydi, cidden bir anlık Mantar bile aklımdan çıkmıştı.
"Ben de memnun oldum, resmiyeti bırakıp bana Hyung diyebilirsin."
"Ah, peki Hyung -"
"Hey! Jungkook-ah! Sadece bir sipariş verecektin, ne kadar uzun sürdü böyle? "
İçeriden ellerini kurulayarak gelen bir çocuk çıktı. Jungkook'tan en fazla 2-3 yaş büyükmüş gibi duruyordu. "Şey Jiminie Hyung, bu Seokjin Hyung, sadece biraz konuşuyorduk. " dedi Kook.
"Oh, tanışıyor musunuz?"
"Aslında hayır, ama bir kere seminerde görüşmüştük, şimdi de tesadüf oldu."
Jungkook kısaca durumu açıkladıktan sonra bana döndü. "Seokjin Hyung , bu Jimin Hyung. Bu kafeyi beraber açtık -" derken içeriden büyük bir gürültü geldi. Jungkook gözlerini devirdi ve "Ah, bir de Taehyung Hyung var tabi." dedi.
Jimin içeri doğru yürümeye başladı, bir yandan da söyleniyordu."Taehyung! Yine ne yaptın?!"
Jungkook bana dönüp konuşmaya devam etti. "Taehyung Hyung, Jimin Hyung ve ben bu kafeyi açtık. Üniversiteler bittikten sonra iş bulamadık ve bir kafe açmaya karar verdik."
Kahvemden bir yudum aldım ve başımı salladım. "Bence gayet mükemmel bir fikir."
"Değil mi? Bence de! Aslında kafe için gerekli parayı toplamak zor oldu ama, sonunda başardık. " diyerek derin bir nefes verdi.
Kahvemden son yudumumu aldım ve ayağa kalktım. "O zaman hayırlı olsun! Ben şimdi gideyim, zaten sık sık geleceğim? Devamlı müşteriniz oldum artık." dedim ve gülümsedim.
Jungkook da bana kocaman gülümsedi.
"Görüşürüz Hyung!"
"Görüşürüz!"
♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧
Üstümdekilerden kurtulup daha rahat bir şeyler giymiştim sonunda. Eşofmanımın paçalarını çekiştirerek salona geçtim. Cidden, bu niye bu kadar kısa?
Bileklerim açıkta duruyor ve çok komik gözüküyor. Aman neyse, zaten evde tekim, ne olabilir ki? Siktir et. Televizyondan çok sevdiğim dizimi açtım ve izlemeye başladım. Evet, hırslı bir polis olabilirim ama, içimde çok pofidik bir insanım.
Tabii şu lanet olası Zehirli Mantar Bey olmasa. Onu yakaladığım zaman, gerçek akıllının kim olduğunu göstereceğim ona. Her soyduğu ev veya bankanın kenarına köşesine not bırakıyor kendini akıllı sanan yaratık.
Ne mi yazıyor? Ondan beklenilecek gibi saçma sapan şeyler. Yok biz onu hiç yakalayamazmışız da, kendimize çok güvenmemeliymişiz de, istese bize çok daha kötü şeyler yaşatabilirmiş de...
"Pff, sadece boş laf. O hiç bir şeyi beceremeyen gerizekalının teki. Yaptığı soygunlar büyük çaplı bile değil. Hem sık sık da yapmıyor. Yakalanmamasıyla ünlü sadece."
Ah, yine kendi kendime konuşmaya başladım. Bu mantar denen herif, cidden beyin ayarlarımı zorluyor ve sinirimi çok bozuyor!
¦
Selaaam, ve birinci bölüm!
Bir an önce Forbidden Love'ı bitirip buna yoğunlaşmak istiyorum.
Size bir haber vereyim şimdiden, Forbidden Love bittikten ve bu kurgu da yarısına geldikten sonra, bir tane Vmin kitabı yayımlayacağım. Şu an o kurgunun, adı, konusu ve hatta kitap kapağı bile hazır!
Bu kurgunun da olay zincirini ve finalini hazırladım. Ve bir haberim daha var, ama onu size söylememe daha var. Vmin kurguya başladığımda söyleyeceğim size.
Şu an gözlerim ağrıyor, uyuyacaktım ama bölümü tamamlayıp yayımlayayım, öyle uyurum dedim. Şimdi de uyumaya gidiyorum.
Hadi size de iyi geceler.
🌕🌑🌟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
burglar love ¦ namjin
FanfictionBir hırs uğruna aldığı kararlar, hayatını çok boğucu yollara sürüklerken ister istemez o da kayboluyordu. Kendisinin düzenli zannettiği ama oldukça dağınık olan hayatının içerisinde yolunu bulamaz olmuştu artık. Sırlar üzerindeki koyu perde yok olan...