Kıpkırmızı Hogwarts Expresi, her gördüğünde olduğu gibi bu sene de ilk bakışta kalbini tekletmişti Ingrid'in.
Beş senedir bu istasyona ailesi bırakıyor olsa da, bu sabah acil bir işleri çıktığı için istasyona tek başıma gitmesini önermişlerdi. Ingrid ne işlerinin çıktığını bilmese de üstelemeyip, omuz silkmiş ve kendini Muggle otobüsüne atmıştı. Evleri bir Muggle mahallesindeydi, bu nedenle Muggle araçlarının nasıl kullanıldığına hakimdi.
Bu sene altıncı sınıfa başlayacaktı ve SBD'leri gayet yüksekti. Geçen sene girmeyi başardığı Slug Klübü İksir dersindeki başarısını kanıtlıyordu ve aynı onun gibi Karanlık Sanatlara Karşı Savunma derslerinde de oldukça iyiydi. Altıncı sınıfının zor olacağının farkındaydı, bu nedenle bu sene biraz daha uslu durup daha fazla ders çalışacağına dair söz vermişti kendisine. Evet, aslında çok yaramaz biri sayılmazdı ancak geçen sene evden tam üç çığırtkan almış ve birkaç kere de cezaya kalmıştı. Ingrid şanssız bir kızdı, ne zaman arkadaşlarıyla ceza alacak bir şey yapsalar arkadaşları bir şekilde kendilerini kurtarırlardı ancak Ingrid yaptığı muzipliklere kendini öylesine kaptırırdı ki, her seferinde bir öğretmene ya da Filch'e yakalanırdı. Arkadaşları birkaç kez cezalarda yalnız kalmasın diye gerçekleri itiraf etseler de bu artık Ingrid'in kaderi sayılırdı.
İstasyona erken geldiğini fark edince hızlıca trene bindi ve 321 numaralı vagona eşyalarını yerleştirdi. Tam tekrar aşağı inecekti ki, vagonun önünden hızla geçen bir kıza çarptı. Birbirlerinden özür dilerken dikkatli bakınca onun Hufflepuff binasındaki beşinci sınıfa geçen Elle olduğunu anladı.
''Elle?'' Kız kaşlarını kaldırdı, ardından Ingrid'i tanıdı ve birbirlerine kısaca sarıldılar.
''Ingrid? Üzgünüm, seni tanıyamadım. Tatilde çok değişmişsin.'' Ingrid sırıttı.
''Evet, daha da bronzlaştım. Sen de saçlarını kestirmişsin.'' Eskiden beline kadar uzanan sarı saçları şimdi omuzlarındaydı. Başını sallarken evet, diye onayladı. Ardından birkaç cümle daha konuşup birbirlerine tatillerini özetlediler ve Elle arkadaşlarının yanına ilerlerken Ingrid de aşağı inip Joan ile Greta'yı beklemeye başladı. Joan Crawford ve Greta Huxley Ingrid'in bu okuldaki en yakın arkadaşlarıydı. Genelde Ted ve Ivy'yi de alır, beşi birlikte takılırlardı ama Greta ve Joan onun için daha özellerdi çünkü onlarla birinci sınıftan beri arkadaşlardı ve hatta aynı binadalardı. Ted ve Ivy ise Ravenclaw'dalardı ve aralarında hiç kimsenin-kendilerinin bile-çözemediği garip bir ilişki vardı. Onlarla arkadaşlıkları ikinci senelerinde, aynı hafta farklı sebeplerle cezaya kaldıklarında başlamıştı. Üçüncü sınıfta Greta ve Ivy'nin birbirleriyle tahmin ettiklerinden daha uyumlu oldukları ortaya çıkınca beş arkadaş birlikte daha fazla zaman geçirmeye başlamış, ilk Hogsmeade gezilerini birlikte yapmışlardı.
Ingrid etrafa bakınırken birinci sınıf olduğu belli olan bir kıza çarparak geçen ve geçerken de kendisine göz kırpan Dave'e gözlerini devirdi ve başını çevirdi. Binalarında Ingrid ve arkadaşlarından pek de haz etmeyen ve her fırsatta onlarla uğraşan onlarca kişiden biriydi Dave de. Safkan takıntılı Dave Hudson, asil bir ailenin kızı olan Slytherin'li Ingrid Bryne'ın Ravenclaw'daki Muggle doğumlu Ivy River'la ve bir melez olduğu için asla binalarına yakıştıramadığı Joan Crawford ile nasıl arkadaşlık ettiğine hala akıl erdiremiyordu.
Etrafa bakınmaya devam ederken perondan arka arkaya giren Ted ve Joan'ı gördü gözleri, ardından ellerini kaldırdı ve onlar da Ingrid'i görünce ona doğru gelmeye başladılar. Ingrid onları o kadar özlemişti ki, ikisine birden sarıldı.
''Siz olmadan üç ay sıkıcı bir cehennem gibiydi!'' Pekala, bu doğru değildi çünkü genç kızın tatili gayet güzel geçmişti. Esmer teni daha sağlıklı bir bronzluğa ulaşmıştı, hafif kabarık, dalgalı-kıvırcık saçları ise parlıyordu. Ancak Ingrid arkadaşlarını güldürmek için bir şeyleri abartmayı severdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bryne & Black
FantasíaSlytherin'li bir kız, Sirius Black ve karanlığın yükselişe geçtiği yıllarda Hogwarts'ta verilen bir mücadele.