24. Bölüm: Quidditch Maçı

2.2K 193 58
                                    

Ocak ayının bitmesine bir hafta kala, altıncı sınıflar Şubat ayında başlayacak olan Cisimlenme derslerinin ve ilk Quidditch maçının heyecanını yaşıyorlardı. Ingrid, bu dönemin geçtikleri dönemden bile zor olacağını daha ilk günden anlamıştı. En başarılı olduğu ders olan Karanlık Sanatlara Savunma'da bile daha zor sözsüz büyülere geçmişlerdi ve Ingrid eskiden birçok sözsüz büyüyü iki ya da üç denemede yaparken, şimdi bunlara birkaç gün çalışmak zorunda kalıyordu ve bu durum canını sıkıyordu. Ancak onu heyecanlandıran bir şey daha vardı, o da kendi kendine çalışmaya başladığı Patronus büyüsünde artık asasının ucundan şekli şemali tam belli olmasa da gümüşi parıltılar çıkarabiliyor olmasıydı. Profesör Quinn'e laf arasında bunu söylediğinde kadın bir sonraki derse kadar sıkı sıkıya çalışmasını tembihlemiş, yakın bir zamanda cismani bir patronusa sahip olacağını düşündüğünü belirtmişti.

Ingrid üzerini değiştirip bir yanağına gümüş-yeşil, diğer yanağına mavi-bronz renkli çizgiler çektikten sonra atkısını ve paltosunu alıp Büyük Salon'a doğru yola koyuldu. Arkadaşlarıyla orada buluşacak, Ted'e iyi oynaması için baskı kuracak ve kahvaltının ardından dönemin ilk maçı olan Gryffindor-Ravenclaw maçını izlemek için sahaya gidecekti. Sirius Black'le girdikleri iddiadan sonra bu maç onun için fazla önemli olmaya başlamıştı, her ne kadar huzursuzca verdiği sözü tutmamayı düşünse bile.

"Günaydın, Bryne? Nasılsın?" Ingrid yüzünde hafif bir gülümsemeyle Büyük Salon'a girerken aniden karşısına çıkan Sirius'la duraksadı ve çocuğun çarpık gülümsemesine baktı. 

"Gayet iyiyim, Black. Yapacağın ödevleri şimdiden hazırladım bile. Müsait bir zamanımda sana gönderirim." Sirius'la böylesine zararsızca atışmak Ingrid'in hoşuna gidiyordu, yüzündeki gülümsemenin genişlemesine engel olamadı. İkisini de birbirine böyle gülerken gören bir insan onların sevgili olduğunu düşünebilirdi. 

"Ben de ilk randevumuz için hazırlanıyordum. Bilirsin, ilk randevular önemlidir. Belki sonunda bir öpücük bile alabilirim, ne dersin?" Ingrid artık iyiden iyiye gülüyordu.

"Bir randevumuz olmayacağı için, boşuna hayal kurmamanı tavsiye ederim. Benden nasıl özür dileyeceğini buldun mu?" Sirius gözlerinin içine gülerek bakarken derin bir nefes aldı ve ellerini rahatça pantolonunun ceplerine soktu.

"Bugün maçı ben sunacağım. Maç bittiğinde Gryffindor yenilirse herkes dağılmadan önce senden geçen dönem yaptıklarım için özür dileyeceğim. Ama Ravenclaw yenilirse-"

"Öyle bir şey olmayacak." Ingrid bu ihtimali düşündüğünde bile kendisini bir çıkmazda hissediyordu. "Maçtan sonra görüşmek üzere." Ardından Sirius'u geçti ve çocuk sırıtarak arkasından bakarken gidip Ravenclaw masasında oturan Joan ve Ivy'nin karşısına oturdu.

Sirius yüzündeki gülümsemeyi silmeden Gryffindor masasına oturduğunda James hemen yanındaki Richard Carter'la maçta izleyecekleri taktik hakkında konuşuyordu. Onun bu halini gören Remus ne olduğunu sorarcasına baktı, bu sırada James de Sirius'a dönmüştü.

"Bu maçı alsanız iyi olur abi," dedi sesinin tonuna pek aldırmadan. "Bryne'la önemli bir iddaya girdim." James ve diğerleri gülerken onlara yakın oturan ve bu yüzden konuşmalarını duyan Lily gözlerini devirdi. Marlene ve Mary ise Lily'nin tepkisine güldüler. 

"Elimden geleni yaparım, Pati." James cevabını verdikten sonra Lily'ye yandan bir bakış attı. Kız bir yandan Gelecek Postası'na göz atıyor, bir yandan da kahvaltısını yapıyordu. Okuduğu haberle elindeki çatalı bıraktı ve masadaki gazetenin üzerine eğildi.

"Şuna bakın," diye seslendi Mary ve Marlene'e. "Bir seherbaz kayıpmış, hem de neredeyse üç haftadır. Robert Gordon diye biri. Nedense adı çok tanıdık geliyor. Yüzü de..." Robert Gordon ismini duyan Sirius ışık hızıyla Lily'ye döndü.

Bryne & BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin