Ingrid, kuzeni Will'in koluna girmiş, atkısını yeniden burnuna kadar çekmiş hızlı adımlarla yürürken, dünyada ailesinden birinin yanında hissettiği kadar hiçbir yerde güvende hissetmediğini düşündü. Will'i görünce aslında tüm hafta dersler, cezalar ve arkadaşlarının yardımıyla unuttuğu dertleri geri dönmüştü ancak en azından şimdi işi aslını astarını öğrenme fırsatı vardı. Onlar yürümeye devam ederken bir an arkasından bir ses duyar gibi oldu, sanki biri burnunu çekmişti. Olduğu yerde durdu ve arkasını dönüp etrafına bakındı.
''Ne oldu?'' Ingrid bakışlarını yere indirdi, rüzgar nedeniyle ayak izleri bozulsa da başka ayak izi yoktu. Yüzünü buruşturdu, nasıl olabilirdi ki zaten?
''Bir şey duyar gibi oldum, boş ver. Slughorn'a ya da başka bir öğretmene yakalanmaktan öyle korkuyorum ki, paranoyak oldum iyice.'' Will kaşlarını çattı.
''Neden ki, cezalı mısın? Hem biz nereye gidiyoruz?'' Ingrid başını salladı.
''Evet. Gelmemem gerekiyordu normalde. Domuz Kafası iyi olur diye düşündüm, Üç Süpürge çok kalabalıktır.'' Will de onayladı ve iki kuzen hiç konuşmadan acele adımlarla Domuz Kafası'na girdiler.
İçeride, şöminenin yakınında oturan bir cadaloz ve iki yaşlı büyücüden başka kimse yoktu. Ingrid en köşedeki masaya geçip paltosundan, şapkasından ve atkısından kurtulurken Will uzun gümüş sakallı barmenden iki kaymak birası aldı ve hemen karşısına kuruldu. Ardından Ingrid arkasından gelen bir gıcırtı duyar gibi oldu, hemen arkasını döndü ancak kimse yoktu. Yeniden önüne döndü ve Will oturur oturmaz heyecanlı bir sesle sordu.
''Anlat.'' Will sıkıntıyla nefeslendi ve o da paltosunu çıkarırken konuştu.
''Anlatılacak çok şey var. Nereden başlayacağımı bilmiyorum.''
''En başından. Babam nereye, kimin peşinden gitti? Ondan en son ne zaman haber aldınız, ne diyordu?'' Will yutkundu.
''Pekala. Bakanlık uzun bir süredir yavaş yavaş ele geçirilmeye çalışılıyor. Biliyorsun, Voldemort'un destekçileri tarafından. Bunun en çok farkında olanlar da Seherbaz Bürosu'ndakiler, onları kandırmak daha zor. Ama hepsinin işi başından aşkın olduğu için uğraşmaya pek fırsat bulamıyorlar.'' Ingrid masaya yaslanmış derin bir dikkatle dinlerken kalbinin atışlarının hızlandığını fark etti.
''Eylül'ün başlarında Daire Başkanı babana bir görev verdi. Zor bir görev. Christopher Hudson, Voldemort'un en büyük destekçilerinden biri. Çok güçlü bir büyücü-''
''Bekle, Hudson mı?''
''Evet. Dave Hudson'ın büyük amcası.'' Ingrid'in yüzü buruşurken Will devam etti.
''Dediğim gibi Christopher Hudson çok güçlü bir büyücü ve Voldemort'un tarafında. Her nedense, seherbazlar onun çok önemli bir sır sakladığını düşünüyorlar. Voldemort'u nasıl yenebileceklerini bildiği söyleniyor. Casuslarımızdan biri Hudson'ın Romanya'da görüldüğünü duymuş. Onu takip etme ve yakalama görevi de babana verildi. Dairedeki en tecrübeli seherbazlardan biri o. Tüm bunlardan haberimin olmasının sebebi işin içine Uluslararası Sihirsel İşbirliği Dairesi'nin de sokulması. Romanya'daki büyücüler ve cadılarla iletişime geçtik, dikkatli olmaları ve babana yardım etmeleri için. İlk başta baban düzenli aralıklarla iyi olduğunun işaretini gönderiyordu. Seherbazlar, aralarında baykuşa ya da şömineye dayanmayan bir haberleşme ağına sahipler. Ne olduğundan emin değilim. Ben de onlar aracılığıyla duyuyordum.'' Ingrid derin bir nefes aldı. Heyecanını biraz bastırsa da birazdan duyacağı şeyler hoşuna gitmeyecekti, biliyordu.
''Peki, sonra ne oldu?''
''Ya biri gammazladı, ya da Hudson farkına vardı. Babandan uzun bir süre haber alamadık. Şimdi iki söylenti var. Kimileri öldürüldüğünü söylüyor, kimileriyse Hudson ve diğer Ölüm Yiyenler'in elinde işkence gördüğünü. Bakanlık içten içe kaynıyor. Artık kimse kimseye güvenmiyor, Ingrid. Hogwarts profesörlerinin bir kısmının olanlardan haberi var elbette, Quinn gibi. Ve Dumbledore da biliyor, elbette. Hatta kimileri seherbazların emirleri artık ondan aldığını iddia ediyor. '' Ingrid'in gözleri dolarken yutkundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bryne & Black
FantasySlytherin'li bir kız, Sirius Black ve karanlığın yükselişe geçtiği yıllarda Hogwarts'ta verilen bir mücadele.