Bryne & Black

40. Bölüm: Kutlama

Merhaba. Sizi uzun bir süre beklettiğim için özür dilerim, ama derslerime ve işlerime odaklanırken hikayeye ayırmak için zaman bulamadığımı fark ettim, bu yüzden dönem bitene kadar hiçbir şey yazamadım. Muhtemelen finale bir ya da iki bölüm kaldı, ne zaman yazabilirim bilmiyorum ama dönem başlamadan en azından bir bölüm yazmaya çalışacağım, umarım becerebilirim. İyi okumalar.

***

Haziran ayına geldiklerinde Ingrid o sene içinde yaşadığı tüm kötü olayları unutmuş gibiydi. Mayıs gibi eriyen karlar ve bir anda yeşillenen Hogwarts arazisi her nekadar kapalı havaları sevse de ruh halini değiştirmişti. İşin içine çok sevdiği sevgilisi de girince, güneşli mayıs ve haziran günleri Hogwarts'ta güzel geçiyordu. Saldırı gecesi hakkında son kez paskalya haftası bittiğinde konuşmuştu Ingrid, Robert Gordon'ın animagus olduğu için Hogwarts'a girebildiğini söylemişti Sirius'a. O ise bu merakını sonunda giderebilmiş olmanın verdiği rahatlıkla Gordon'ın oldukça zekice bir hamle yaptığını söylemişti. Gerçekten de öyleydi.

Joan sevgilisiyle mutluydu ve birlikte güzel zaman geçiryorlardı. Riley'nin büyükannesinin ölüm haberi bir süre Riley'yi çok üzse de Ingrid yaşamak kadar ölmenin de doğal ve hatta gerekli olduğunu bildiği için bu duruma o kadar da üzülmemişti. Elbette bunu Riley'ye söylememişti. Doğrusu, o da bu yaz ziyaretlerine gelecek olan büyükannesi ölse çok üzülürdü.

Ted ve Ivy sık sık kavga edip küsseler bile, artık kimse onların kavgalarını ciddiye almıyordu çünkü iki gün sonra barışıyorlardı. Ingrid de bu süre içinde onlarla yüz göz olmamayı öğrenmişti. Ingrid paskalyadan sonra bir kez ceza almıştı. Bir gece ortak salonda Dave Hudson ve Tina Wang Ingrid'le can sıkıcı bir şekilde uğraştıktan sonra Ingrid daha fazla dayanamamış ikisine de uğursuzluk büyüsü yapmıştı. Birçok şeye katlanabilirdi ama doğum gününden iki hafta önce yüzünde siğiller çıkarmaya çalışan Tina Wang'e büyüsünü aynen gönderirken sabrının sonuna gelmişti. O gece çıkan seslere gelen Joan da olaya karışınca Ingrid tüm haftaiçi derslerden sonra kütüphanede pek de kullanılmayan kitapların tozunu almakla uğraşmıştı, hem de büyü kullanmadan. Joan'un durumu ise çok daha kötüydü, Filch ona tuvaletleri temizletmişti. Gerçi çocuk kaşla göz arasında büyü kullanmıştı ama Ingrid yine de onun adına üzülmüştü.

7 Haziran 1977 günü güneşli bir havaya ev sahipliği yapıyordu.

Okulun bitmesine birkaç hafta kalmıştı ve aslında bunun için üzülüyordu. Arkadaşlarıyla ve Sirius'la yaz boyu belki birkaç kez görüşebilecekti. Sık sık mektuplaşacaklardı gerçi, ama yüz yüze görüşmenin, birlikte zaman geçirmenin yerini tutmazdı hiçbir şey. Dürüst olmak gerekirse, Sirius'la cuma geceleri astronomi kulesine çıkıp saatlerce konuşmayı, haftasonları çalışmaktan sıkılınca mutfağa gidip kıtlıktan çıkmış gibi yemek yemeyi, Quidditch oynamayı, gölün kenarındaki söğüt ağacının altında oturmayı ve onunla yaptığı birçok şeyi özleyecekti. Ve elbette, arkadaşlarıyla geçirdiği her dakikayı da. Ancak onlarla ayrılmayı daha önceden de tecrübe etmişti. Sirius'la sık sık tartışsalar bile küslükleri uzun sürmüyordu ve genelde yan yana geldikten beş dakika sonra bol kahkahalı sohbetler başlatıyorlardı. Ya da bol öpüşmeli. Son detay aklına geldiğinde Ingrid yanaklarının ısındığını hissedip başını sağa sola salladı ve dikkatini topladı.

Yoğun bir gün geçiriyordu. Sabahki bir saatlik Sihir Tarihi dersinin ardından iki saatlik Biçim Değiştirme'nin son saatindeydi. Öğleden sonra ise Karanlık Sanatlara Karşı Savunma vardı. En sevdiği ve Düello Kulübü sayesinde yeteneklerini geliştirdiği ders. Düello Kulübü Ingrid'in okul faaliyetleri arasında derslerden bile daha çok sevdiği yegane şeydi. Karanlık Sanatlara Karşı Savuma genellikle pratik işlenen bir ders olsa da, bazen uzun makale ödevleri ve okuma içerikli dersleri de olabiliyordu. Düello Kulübü ise seherbaz olmak isteyen Ingrid için biçilmiş kaftandı.