Beyni yanacak gibi hissediyordu.
Ingrid elindeki çatalı sıkı sıkı tutmuş, tabağındaki yemekle oynarken karşısındaki Joan ona hararetle bir şeyler anlatıyordu ancak Ingrid ne hakkında konuştuğunu bile bilmiyordu. Kafasının içinde binbir türlü şey dönüyordu. Ona o zamana kadar anlamsız gelen her şey sanki şekil buluyordu düşündükçe. James'e Çatalak ve Sirius'a Patiayak demeleri, patronuslarının çatal boynuzlu geyik, köpek ve kurt olması... Durup durup gözlerinin önüne geliyordu o gece.
Gözlerini tabağından ayırdı ve etrafa bir bakış attı, Sirius Black ve arkadaşları Gryffindor masasında yoktu. Ingrid bakışlarını bu sefer Slytherin masasına çevirdi ve ardından Greta'yı gördü. Masanın en ucunda oturuyordu, görünen o ki o da Ingrid'le aynı durumdaydı, yemeğini yemiyor, sadece oyalanıyordu. Ingrid birkaç saniye ona baktı, Greta sonunda sıkılmış olmalı ki, çatalını tabağına bıraktı ve hemen yanında oturan Avery'ye dönüp bir şeyler mırıldandı, ardından masadan kalktı ve hızlı adımlarla kapıya döndü. Ingrid'in düşünceleri bir anda yön değiştirirken hızla Joan'a döndü.
"Greta'yla konuşacağım."
"Ne? Nereden çıktı şimdi bu?"
"Son bir kez şansımı denemem gerek! Onu yalnız yakalamışken... Sen gelme, tek konuşacağım." Ardından çocuğun tek kelime bile etmesine müsaade etmeden aceleyle masadan kalktı ve Greta'nın peşine takıldı. Kızı koridorda sakin adımlarla yürürken görünce koştu ve yanına vardığında Greta irkildi, ardından soru sorarcasına baktı eski arkadaşına.
"Ne var?"
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Ingrid, artık sıkıldım." Ingrid sakin kalmak için zorluyordu kendisini.
"Bu son. Lütfen, sadece birkaç dakika istiyorum senden." Greta biraz bekledi, ardından yürümeye başladı.
"Tamam, boş bir sınıf bulalım." Ingrid başını salladı ve birlikte Sihir Tarihi sınıfına girdiler. Ingrid kapıyı kapatırken Greta masalardan birine oturmuştu bile. Ingrid de geçip karşısına oturdu, artık ayakları yere değmiyordu. Etkileyici bir konuşma olmasını istiyordu ancak Ingrid'in hitabeti pek başarılı sayılmazdı. Aklına geleni söylerdi o. Mecburen şimdi de öyle yapacaktı.
"İksir dersini bırakmışsın. Notların iyiydi." Greta omzunu silkti.
"İksir'i hiçbir zaman sevmedim. Ailem istiyordu."
"Yani..." Ingrid'in sesi çekingendi. "Artık ailenin isteklerine karşı gelebiliyorsun, ha?" Greta umursamazca dudak büktü.
"Üç ay sonra reşit olacağım. Doğum günümü unutmadıysan, eğer." Ingrid gözlerini kıstı. Neydi şimdi bu ima?
"Ben senin gibi değilim. Arkadaşlarıma önem veririm." Greta kaşlarını kaldırırken güldü.
"Ben önem vermiyor muyum?"
"Veriyor musun? Ivy Muggle doğumlu diye burada olmayı hak etmediğini düşünüyor ve onunla konuşmuyorsun, beni ise yok sayıyorsun! Babamın hayatı hakkında endişelenirken bir zamanlar en yakın arkadaşım olan kızı en azından bana destek olurken görmek isterdim!" Ingrid'in sesi istemsizce yüksek çıkmıştı ve bu da sınıfın önünden geçen James'i durdurmuştu. Çocuk kapıya yaklaşıp içeriyi dinlerken, Ingrid ve Greta'nın ondan haberi yoktu.
Greta kaşlarını çattı, Ingrid'in onun gözlerinde görmeye pek de alışkın olmadığı bir bakışı vardı.
"Biliyor musun, artık rol yapmaktan ve bir şeyleri saklamaktan çok sıkıldım! Madem bu son konuşmamız, o zaman ne düşündüğümü açıkça söyleyeceğim: Baban başına gelen her şeyi hak ediyordu!" Ingrid'in nefesi kesildi ve ciğerlerinden içeri yakıcı bir soğuk hava dalgası yayıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bryne & Black
FantasySlytherin'li bir kız, Sirius Black ve karanlığın yükselişe geçtiği yıllarda Hogwarts'ta verilen bir mücadele.