1977 yılının 14 Şubat gününün İksir dersi ile başlamasına sadece beş dakika kalmıştı. Ingrid acele acele Büyük Salon'dan çıkarken tepesinde kalpler taşıyan minik periler uçuşuyordu. Okulun birkaç koridoru boyunca ökse otları yeşeriyordu ve altı öpüşen sevgililerle doluydu. Ingrid onların yanından geçti ve kitaplarını göğsüne bastırarak kalabalığın arasından zindanlara indi
"Ingrid! Bekle beni!" Ingrid arkasını döndüğünde nefes nefese kalmış, ona doğru koşan Ivy'yi gördü. Başını merakla yana eğerken ona baktı. Kız yanına ulaştığında bir elini Ingrid'in omzuna, bir elini göğsüne koydu ve nefeslenmeye çalıştı.
"Ne bu hal?"
"Derse... Geç kaldık..." Ingrid güldü.
"Sorun değil, Slughorn bizi azarlamaz. Hem ilk defa geç kaldığını görüyorum, ne oldu?" Ingrid kahvaltıda okuduğu gazeteye fazla daldığı için saati unutmuştu ancak Ivy çok dakik bir insandı.
"Uyanamadım. Dün gece... Geç yattım."
"Tamam, hadi gidelim. Son girenler biz olacağız." Ivy biraz kendine gelmişti, iki kız hızlı adımlarla zindan koridorlarında ilerlediler ve İksir sınıfına geldiklerinde kapıyı yavaşça aralayıp içeriye ilk adımını atan Ivy oldu.
"Özür dileriz, profesör. Girebilir miyiz?" Slughorn kızlara bir bakış atıp hafifçe gülümsedi.
"Elbette, bayanlar. İçeri buyurun."
"Teşekkürler." Ivy seri adımlarla sevgilisinin onun için ayırdığı sandalyeye otururken Ingrid arkasından sınıfa girdi. Tek boş yer Sirius Black'in ve Remus Lupin'in yanıydı, Ingrid onun bunu bilerek yapıp yapmadığını bilmiyordu ancak gidip oraya oturdu ve çantasından kalemini çıkarırken kitabını masaya koydu.
"Bugün, sizler için birçok iksir getirdim, kimilerini önceki yıllarda gördünüz ve hatta hazırladınız, kimilerini ise yeni yeni tanıyorsunuz." Asasını şöyle bir salladı ve kazanların kapakları havalandılar, kazanların yanlarına, masaya düştüler usulca.
"Sizce bu önümdeki iksirin adı ne?" Ingrid iç çekti ve sınıfın geri kalanıyla birlikte ortadaki kazanlardan birinin içine baktı. İksir, birçok iksir gibi renksizdi. Birkaç saniye herkes düşündü, sonra tereddütlü eller kalkmaya başladı. Ingrid, yanındaki Sirius'un da elini kaldırdığını gördü ancak onunla ilgilenmedi. Garip olan, Sirius'un yanına oturdu oturalı çocuğun onunla uğraşmamasıydı. Belki aklı başına gelmişti, belki de ona karşı ilgisini kaybetmişti.
"Bayan Evans?" Kızıl saçlı kız gülümseyerek cevap verdi.
"Huzur Sıvısı'na benziyor, efendim."
"Mükemmel! Doğru bildiniz Bayan Evans. Huzur Sıvısı, adı üstünde, huzur verir. İçen kişiyi kaygı ve stresten uzaklaştırır. Peki, Huzur Sıvısı'nın en önemli bileşeni nedir?" Bu seferen hızlı Ingrid oldu.
"Bayan Bryne?"
"Aytozu'dur efendim. Aytozu çeşitli renklerde bulunabilir, ayrıca Aytonuzu'nun en önemli etkisi, kişinin duygusal dengesini kazanmasına yardımcı oluşudur."
"Harika, Bayan Bryne. Gryffindor ve Slytherin'e onar puan. Şimdi, gelelim buna. Sizce bu iksir nedir?" Ingrid çamurumsu sıvıyı görür görmez ne olduğunu anlamıştı ancak sözü Caleb Gladstone kaptı.
"Çok Özlü İksir, efendim. İçen kişiyi bir saat için bir başka kişinin görünümüne ulaştırır."
"Çok güzel, çok güzel. On puan da Hufflepuff'a gelsin bakalım. Burada iki iksirimiz daha kaldı, herhalde onların ne olduğunu bana Bay Wallace söyleyebilir." Slughorn'un sonlara doğru biraz olsun sertleşen sesiyle tüm sınıf gibi Ingrid de Ted'e döndü. Tüm ilgisi Ivy'nin üzerinde olan çocuk önüne döndü, hiç utanmışa benzemiyordu. İksirlere bir bakış attı ve hafifçe gülümseyerek cevap verdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bryne & Black
FantasySlytherin'li bir kız, Sirius Black ve karanlığın yükselişe geçtiği yıllarda Hogwarts'ta verilen bir mücadele.