Olaylı geçen saldırı gecesinin sonrasındaki bir hafta boyunca tüm okul, öğrencilerden öğretmenlere herkes aynı olayı konuşmuştu ve Ingrid birilerinin sorularına cevap vermekten bıkmış, o geceyi tekrar tekrar anlatmaktan sıkılmıştı, bu sebeple genelde bir ya da iki cümlelik cevaplar vererek geçiştiriyordu milleti.
Robert Gordon Hogwarts'tan seherbazlar tarafından alındıktan sonra Bakanlık'a götürülmüş ve sonraki gün mahkemeye çıkarılmıştı. Biraz ısrarın ardından başından beri Voldemort'a kendi isteğiyle hizmet ettiğini itiraf etmiş ve Azkaban'a gönderilmişti. Ingrid bir hafta boyunca her gün gelen mektuplara cevap olarak anne babasını iyi olduğuna ve korkmadığına ikna etmeye çalışmıştı, ne kadar başardığını bilmiyordu elbette. Ingrid'in tüm arkadaşları korkmuş ve koca bir hafta hiçbir adımında onu yalnız bırakmamak için ellerinden geleni yapmışlardı, ancak Ingrid hiçkimsenin Sirius Black kadar çabaladığını söyleyemezdi. Çocuk tüm derslerde Ingrid'in yanına oturuyor, yüzü azıcık düşse onu güldürmek için türlü espriler yapıyordu ve bu işe de yarıyordu. Saldırının ertesi günü, sırf Ingrid'i dalgın gördüğü ve onu kötü düşüncelerinden uzaklaştırmak istediği için Biçim Değiştirme dersinde kargaşa çıkarmış ve McGonagall'dan bir haftalık bir ceza yemişti. Ancak bu Sirius için önemli değildi, o zaten cezalara alışkındı ve Ingrid'in yüzünde gördüğü neşeli gülümseme her şeye değerdi.
Aradan geçen bu bir haftada Ingrid de Sirius onu her gördüğünde kasten sinirlendirse de çocuğu terslemekten vazgeçmişti artık. Biraz daha iyi anlaştıkları görülüyordu, çünkü Ingrid Sirius'un kendisi için ne kadar korktuğunu görmüştü. Ertesi gün baş başa oturup ona olanları anlattığında çocuk beklediğinden de çok sinirlendirmiş, Robert Gordon'a küfürler yağdırmış, gerekli güvenliği sağlayamadıkları için Hogwarts profesörleriyle bile kavga etmeyi düşünmüş ama Ingrid'in sakinleştirme çabalarıyla biraz olsun durulmuştu. Ardından Ingrid'e sıkıca sarılmış ve kız artık şikayet etse bile beş dakika boyunca ondan ayrılmamıştı. Hatta bu sırada Robert Gordon gibi ünlü bir büyücüyü alt ettiği için kıza övgüler yağdırmıştı. İşin garibi, buna Ingrid de şaşırıyordu ancak şanslı olduğu da bir gerçekti. Artık Ingrid ve Sirius'un aralarında adı konulmamış bir ilişki vardı.
"Günaydın, Bryne. Hazır mısın?" Ingrid önüne oturup ona doğru dönen Sirius'a bakarken kaşlarını çattı. Sıralar tekliydi ve Ingrid'in arkasında Joan, onun sağında Ted ve onun önünde de Ivy vardı. James, Peter ve Remus da Sirius'un etrafındaki sıralara yerleşirken, Ingrid'in gözünden James'in Lily'nin hemen arkasındaki sıraya yerleşmesi kaçmadı.
"Neye hazır mıyım?" Sirius tek kaşını kaldırdı.
"Unutmuş olamazsın."
"Neyi?"
"Düello kulübünü elbette!"
"Ah, tabi ya." Ingrid güldü. "O zaman yenilmeye hazır ol."
"Öyle mi dersin? Oysaki ben hiç olmadığım kadar iddialıyım." Ingrid başını salladı.
"Elbette, kendine güvenen bir rakibimin olması güzel. Zaferimi daha da anlamlı kılar." Sirius'un kaşları muziplikle kalktı.
"Haftasonu için bana bir randevu verirken bunları sana hatırlatacağım."
"Hah, tabi. Ama şimdilik müsaade et, seni yendiğimde senden ne isteyeceğimi düşünmem gerek." Sirius'un yüzünde çapkın bir gülümseme belirdi.
"Benden bir randevu isteyebilirsin." Ingrid güldü ancak bir şey demedi ve Sirius göz kırpıp önüne döndü. O sırada içeri giren McGonagall'la oturdukları sırada dikleştiler ve kadının otoriter sesiyle dersi dinlemeye başladılar. Ingrid derste bazen dalıyor ve hemen önünde oturan Sirius'un dalgalı saçlarını izlerken buluyordu kendisini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bryne & Black
FantastikSlytherin'li bir kız, Sirius Black ve karanlığın yükselişe geçtiği yıllarda Hogwarts'ta verilen bir mücadele.