Ocak ayının son pazar günü gökyüzü masmaviydi ve tek bir bulut bile yoktu. Güneş yerdeki karlardan yansıdıkça öğrencilerin gözünü alıyordu ancak tek bir kişi bile mutsuz değildi bu durumdan. Ingrid, hemen önünde el ele yürüyen Ted ve Ivy'nin ayak izlerini takip ediyordu, karların altındaki buzlar yüzünden kayıp düşmemek için Joan'la kol kola girmişlerdi.
"Şimdi, siz Üç Süpürge'ye gideceksiniz, değil mi?" Ivy başını salladı.
"Siz ne yapacaksınız?"
"Biraz açık havada dolaşırız herhalde, haftalardır şatoda tıkılıp kaldık. Değil mi?" Ted, Joan'un onu onaylaması için arkasını döndüğünde Ingrid'in kolunda dalgın dalgın yürüyen Joan hiçbir şey fark etmemişti. Önce Ted ve Ivy, arkasından da Ingrid durunca hızını alamayan Joan biraz öne doğru savruldu ve sonunda farkına varıp şaşkınca baktı arkadaşlarına.
"Bir şey mi dediniz?"
"Neyin var senin?" Joan derin bir nefes alıp etrafına bakındı ve sonra kolunu Ingrid'den kurtarıp ellerini ceplerine soktu. Sanki önemsiz bir konu hakkında tartışıyormuş gibi rahatça cevapladı kızın sorusunu.
"Riley'yle kavga ettik. O yüzden kafam dağıldı biraz. Önemli değil." Ingrid omuzlarını silkerken nasılsa barışacaklarını düşündüğü için önemsemedi ancak Ivy merak etmişti.
"Neden?" Joan bir anda sinirlenmiş gibiydi.
"O Richard Carter denen çocuk yüzünden! Sen de bir ara yakındın onunla, değil mi?" Ted de elini Ivy'den çekerken Joan'a onay verdi.
"Evet! Birbirlerinin diplerinden ayrılmıyorlardı." Ted'in ani çıkışıyla şaşırdı kızlar. Ivy irice açılmış gözleriyle baktı onlara.
"Saçmalamayın. Richard'la sadece arkadaştık, o çok iyi biri." Joan yüzünü buruşturdu.
"Değil. Güzel kızları ağına düşürmeye çalışan salağın teki sadece." Ardından Ted'e döndü. "Sene sonunda Gryffindor'u mağlup etmelisiniz. Kupayı o çocuğun elinde görmeye katlanamam." Ingrid gözlerini devirdi.
"Sizce de biraz saçmalamıyor musunuz? Olmayan şeyler yüzünden kuruntu yapıp hem kendinizi, hem de sevgililerinizi üzüyorsunuz sanki." Joan Ingrid'e döndüğünde hala sinirliydi.
"Senden anlamanı beklemiyorum. Bu güne kadar ciddi sayılabilecek tek bir ilişkin oldu, o da bir ay sürdü zaten." Ingrid gözlerini pörtletip ona susması için işaret ederken yanındaki Ivy tiz bir sesle isyan etti.
"Ne? Bir ay boyunca sevgilin vardı ve benim haberim yoktu, öyle mi?" Joan, şimdi kendisine ateş saçan gözlerle bakan Ingrid'den gözlerini kaçırırken yanlarından geçen ve köye giden öğrencilere yardım dilenircesine bakıyordu. Ardından Ingrid ona şaşkınlıkla bakan Ivy'ye döndü.
"Söz veriyorum, anlatacağım. Ama önce Lily'nin yanına uğrayalım, tamam mı?" Ivy derin bir nefes aldı ve Ingrid'e yaramaz bir çocuğa bakar gibi baktıktan sonra başını salladı.
"Pekala, hadi gidelim. Siz de ne yaparsanız yapın." Ivy ve Ingrid kol kola girdikten sonra hediyelerini sıkı sıkı tutarak Üç Süpürge'ye doğru ilerlediler. Arkalarından bakan Ted ve Joan arasından sessizliği ilk bozan Ted oldu.
"Ingrid'in bir sevgilisi mi olmuştu?" Joan başını salladı.
"Ciddi değildi. Tanrım... Sevgilimle küstüm ve en yakın arkadaşım akşam canıma okuyacak. Bu durumdan kurtulmak için bir çözümün var mı?" Ted etrafa bakınırken gördüğü tabelayla sırıttı.
"Riley'yi bilmem ama, Ingrid'in sinirlerini yatıştıracak olan şeyi biliyorum. Gel benimle." Ve birlikte Zonko'nun Şaka Dükkanı'na doğru ilerlediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bryne & Black
FantasíaSlytherin'li bir kız, Sirius Black ve karanlığın yükselişe geçtiği yıllarda Hogwarts'ta verilen bir mücadele.