Sirius Black'in berbat şakasının ardından bir hafta geçmişti ve dönemin ikinci Slug Kulübü toplantısı iki saat sonraydı. Ingrid'in son dersi Aritmansi'ydi, bu dersi yakın arkadaşlarından Ivy ve Lily dışında kimse almıyordu. Ingrid, eğer isterse Ted'in de bu derste çok başarılı olabileceğini düşünüyordu ancak o böyle sıkıcı dersleri sevmiyordu, onun yerine Simya gibi eşit zorlukta ancak ona daha ilgi çekici gelen dersi seçmişti. Joan ise öğleden sonra boştu. Ingrid onun kütüphanede olduğunu tahmin etti.
Lily ve Ivy'yle vedalaştıktan sonra önce ortak salona indi, ardından yatakhaneye gitti. Odada kendisinden başka kimse yoktu. İlerledi ve çantasını yere bıraktıktan sonra ağır hareketlerle soyundu ve temiz ve ütülü bir elbise bulmaya çalıştı. Genelde fazla dağınık olduğu için düzgün br kıyafet bulmak zor olurdu.
Uzun uğraşların sonunda yeşil, dizinin biraz altında biten bir elbise buldu, üzerine de uzun siyah bir ceket giydi. Ceketin kuşaklarını bağladığında üzerine çok yakıştığını gördü, iki sene önce büyük annesinin aldığı bir ceketti ve pek fazla giymezdi, bu sefer işine yaramıştı işte.
Ayakkabılarını da giydikten sonra saçlarından birer tutam aldı ama arkaya tutturmak için bir toka bulamadı, bunun üzerine komodinin üzerine biraz bakındı ve bulamayınca da komodinin üst çekmecesini açtı. Oradaydı işte, Diagon Yolu'nu son ziyaret ettiğinde aldığı bir kitabın, Joan'un ona kendisini affettirmek için aldığı bir kutu Yumrudoks tozunun-hala kullanmamıştı ve kimi kurban edeceğini de bilmiyordu- ve Lee'nin geçtikleri yaz verdiği sinsioskopla birlikte tarağının ve birkaç tokasının olduğu çekmecede en üstte duruyordu: Sirius Black'in ona hediye ettiği o harikulade çiçek.
Dudakları yukarı doğru kıvrıldı, yüzüne yumuşak bir ifade yerleşirken elini çiçeğe doğru uzattı ancak son anda vazgeçti. Sirius Black'e karşı hisleri olabilirdi, onu her gördüğünde ya da düşündüğünde-ya da bahsi geçtiğinde-kalbi hızlanıyor da olabilirdi ya da koridora, sınıflara her girip çıktığında gözleri onu bulmak için can atıyor olabilirdi ancak ona tavırlıydı. Hatta Ingrid onu kafasından ve kalbinden tamamen çıkarmak istiyordu. Başarabilirse tabi.
Gerçi neden başaramayacaktı ki? Sonuçta eskiden de Matthew Parker'dan hoşlanıyordu ancak ondan vazgeçebilmişti. Ama aynı şey değil, diye düşündü. O zamanlar çocuktu ve kabul edelim, onu etkileyen şey Matthew'in yakışıklılığı ve havalı bir Quidditch oyuncusu olmasıydı. Sirius da yakışıklı, dedi kendi kendine. Hatta Matt'ten bile daha yakışıklı ve havalı. Onu herkes beğeniyor. Ancak o, yıllardır Sirius Black'i son derece sıradan bulmuş, bu sene hoşlanmaya başlamıştı. Derin bir iç çekti. Eğlence anlayışı böyle berbat olan, sırf yapabiliyor diye insanları lanetleyip onları küçük düşürmekten zevk alan birinden nasıl hoşlanabilirdi?
Yüzünü buruştururken eline bir toka aldı ve çekmeceyi sertçe kapattıktan sonra yeniden aynanın karşısına geçip saçlarının birer tutamını arkasında birleştirdi. Gözlerinden yana dökülen buklelerle oynarken onları kulağının arkasına atmakla salık bırakmak arasında kalmıştı.
"Buklelerin gayet güzel, tatlım," dedi karşısındaki aynadaki görüntüsü ve ona sevimlice gülümsedi. Ingrid de güldü, büyülü aynaların böyle de güzel bir özellikleri vardı işte. Gerektiği zaman size tavsiye verebilir, hatta sizinle sohbet dahi edebilirlerdi. Ingrid son bir kez kendisine baktıktan sonra geri çekildi ve odadan çıktı. Ne özensiz, ne de fazla özenli duruyordu. Temiz ve şıktı, o da Ingrid'e yeterdi zaten.
İlk önce ortak salona gidecekti, Joan'u bulabilirse onunla birlikte yemek yerdi. Ya da Ivy ve Ted'in yanına otururdu. Sonrasında direkt Slughorn'un yanına gidecekti. Öğle arasında birinci sınıf bir Slytherin ona davetiyesini getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bryne & Black
FantasiaSlytherin'li bir kız, Sirius Black ve karanlığın yükselişe geçtiği yıllarda Hogwarts'ta verilen bir mücadele.