Altıncı yılının ilk günü Ingrid Bryne için tek kelimeyle yorucu olarak özetlenebilirdi. Büyük Salon'dan içeri girip Joan'la karşı karşıya oturduklarında bile o kadar açtı ki gözü hiçbir şeyi görmüyordu, ancak yemeye bile enerjisi yoktu. Neden böyle olduğunu anlayamamıştı, ancak içinde kötü bir his vardı.
''Greta yine ortalarda yok.'' Ingrid etrafına bakındıktan sonra başını salladı. Onun cevap vermediğini gören Joan'sa devam etti.
''Bu akşam onunla konuşacak mısın?'' Ingrid esnedi.
''Evet, ödevlerimi yaptıktan sonra uyumazsam ve bulursam elbette. Resmen tüm gün bizden kaçtı. Anlayamıyorum, yazın sık sık mektuplaştık. Aramızda hiçbir sorun yok gibiydi.'' Joan da başını salladı ve devam etti yemeğine. Ingrid boş midesini doldururken gözleri Gryffindor masasına gitti ve Sirius Black'i buldu. Arkadaşlarıyla bir şeye kahkaha atıyordu. Ingrid neden ona bakma ihtiyacı duyduğunu anlayamadan geri önüne döndü.
''İlk günden iki ödevim var. İki ödev!'' Ingrid yüzünü buruştururken Joan sırıttı.
''Ağlama. Aynı ödevler benim de başımda. Üstelik Flitwick'in ödevi on beş dakikalık iş.'' Ingrid omuzlarını silkerken aklına gelen şeyle Joan'a baktı.
''Amortentia'da neyi eksik yaptığımıza da bakalım mutlaka. Gerçi Slughorn bu sene iksiri iki defa baştan sona çalışacağımızı söyledi ama olsun, eksikleri ne kadar erken kapatırsak o kadar iyi.'' Joan başını salladı hevesle, ardından yemeğini yemeye devam etti.
Yemeklerini bitirdikten sonra zindanlardaki ortak salonlarına giden ikili, Greta'yı orada da bulamayınca çalışma masalarından birine yan yana oturdular ve kendilerini dış dünyaya kapatarak ödevlerini bitirdiler. Ingrid kendisini öyle kaptırmıştı ki, yatakhaneye gidene kadar gözlerini üzerinde gezdiren Dave Hudson'ı bile fark etmemişti.
***
Gece Greta'yı beklediği için dirense de, göz kapakları daha fazla dayanamamıştı Ingrid'in. Sabah uyandığında kızı yatağında buldu ve bu onun uykusunu açmaya yetti. Saate baktıktan sonra biraz erken uyansa da bunun iyi bir saat olduğunu fark etti ve yatağından inip Greta'nın yatağının yanına çöktü, ardından kızı omuzlarından dürtmeye başladı.
"Greta. Greta! Uyan, çabuk." Greta gözlerini zorlukla araladı, saate baktı ve şaşkınlıkla Ingrid'e döndü.
"Ne oluyor?"
"Uyan hadi. Kahvaltıya biraz erken inelim, konuşmamız gerek." Greta durgunlaştı, hala uykusu vardı.
"Ne hakkında?" Ingrid sert bir bakış atsa da kısık sesle konuşmaya devam etti.
"Burda olmaz. Hadi, kalk ve hemen hazırlan." Greta ofladı ve isteksizce başını salladı. Ingrid yüzünü yıkadıktan ve kitaplarını çantasına koyduktan sonra formasını da giydi ve perçemlerini açıkta bırakarak kabarık saçlarını tepesinde sıkı bir topuz yaptı. Havalar hala sıcaktı. Üstelik bugün Karanlık Sanatlara Karşı Savunma vardı ve dersleri uygulamalı işlediklerinde açık saçlar sorun yaratabiliyordu. Ingrid bunu geçen sene Ted onu büyüyle saçlarından duvara astığında birinci elden deneyimlemişti. O olayın üzerine bir hafta Ted'le konuşmamıştı ve onu affetmesi Ted'e bayağı pahalıya mal olmuştu. Bunları düşünürken aynada kendi kendine gülümsedi genç kız. Bu okulda iyisiyle, kötüsüyle çok fazla anısı olacaktı ve mezun olduğunda hiçbirini unutmayacaktı. Gerçi, unutmaya vakti kalmadan Ölüm Yiyenler tarafından öldürülebilirdi de. Bir an gülümsemesi solsa da, bunu başka bir zaman dert etmeye karar verdi ve çantasını omzuna geçirip odadan çıkarken Greta'ya seslendi.
''Ortak salonda bekliyorum seni, çabuk ol.'' Greta başını salladı ve önceki günden beri devam eden soğukluğunu kesmeden hazırlanmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bryne & Black
FantasySlytherin'li bir kız, Sirius Black ve karanlığın yükselişe geçtiği yıllarda Hogwarts'ta verilen bir mücadele.