3. GÜN
Tuzlu havayı içime çektikçe rahatlıyordum. Hava soğuktu ama beni kendime getirmişti. Hastaneden çıkar çıkmaz deniz kenarındaki bir kafeye gelmiştik.
"Daha iyi misin?"
"İyiyim. Teşekkür ederim Luke. Yanımda olduğun için."
"Asıl ben sana teşekkür ederim. Bana kardeşimin intikamını alma fırsatı verdiğin için. Belki katil aynı kişi değil ama katil katildir değil mi?" dedi gülerek. Anlaşılan bu gergin ortamı dağıtmaya çalışıyordu.
Artık herşey daha kolay olacaktı. Luke ve ben herşeyin üstesinden gelebilirdik. Üzülmek ve ağlamak yoktu. Kader bizi bir araya getirmiş ve bize bir fırsat vermişti. Bizde bu fırsatı elimizden geldiği kadar iyi değerlendirecektik.
"Planımız ne? Umarım çok çılgın birşey değildir." Luke'un sözleri beni daha da heycanlandırmıştı. Bakışlarımı ona çevirerek gülümsedim. Bu iş çok eğlenceli olacaktı.
***
"Sen aklını mı kaçırdın?!"
"Bunu yapmak zorundayız Luke. Başka bir fikrin varsa söyle."
"Bir fikrim yok ama.."
"O zaman sus ve acele et. Daha çok işimiz var!"
Luke'un arkamdan oflamasını duyabiliyordum. Mağazadan çıktığımızdan beri yakınıp duruyordu. Oysaki bunu isteyen oydu. Aslında o kadar çılgınca bir plan değildi. Alt tarafı kılık değiştirip bara gidecektik. Ardından korumaları atlatıp bar sahibinin odasına girecek ve onu konuşturmaya çalışacaktık. Bu kadar basitti.
Ben bunları düşünürken eve gelmiştik bile. Luke'a döndüm.
"20 dakika içinde hazırlan ve aşağı in. Bu arada peruğunu takmayı unutma!"
Luke bıkkın bir şekilde onayladı ve arkasını dönüp apartmana girdi. Bende kendi apartmanıma yöneldim. Bu gece kusursuz olmalıydı.
***
5 dakikadır Luke'u bekliyordum. Hala hazırlanamamış mıydı? Umarım bu işi becerirdik. Bunu Angela'ya borçluydum. O da kız kardeşine. Biraz sonra binanın kapısı açıldı. Luke sarı kafasını kapıdan çıkararak bana baktı.
"Buna emin misin?"
"Hiç bu kadar emin olmamıştım. Hadi çık."
Luke tamamen dışarı çıktığında kaşlarımı havaya kaldırdım. Gerçekten havalı olmuştu. Siyah pantalon, siyah tişört ve de siyah deri ceket... Sadece peruğu sarıydı.
"Birşey demeyecek misin Maria? Bu arada sende harika görünüyorsun. Saçını sarıya boyamalısın."
"Sağol. Sende iyi görünüyorsun. Hadi gidelim artık. Saat 10:34."
Luke ve ben arabaya ilerledik. Benim arabam olmadığı için Luke ile gidiyordum. Zaten böyle olması daha iyiydi. Bu işte beraberdik.
Arabanın camından yansımamı görünce bir kez daha afalladım. Sarı saçlar ve deri bir elbise. Angela beni bu halde görse 'Çok seksi olmuşsun bebeğim.' derdi ve popoma bir şaplak atmayı ihmal etmezdi. Zaten herşey onun içindi. Bütün bunlara onun için katlanıyordum. Hemde kendi vicdanım için.
***
Luke arabayı durdurduğunda derin bir nefes alarak aşağı indim. Neden hep dönüp dolaşıp buraya geliyordum ki? Terra Blues.