^41^

3K 153 99
                                    


Yoongi'nin Ağzından

Gelen ışıkla rahatsızca gözlerimi araladım. Kendim istemeden uyanmıştım. Harika! Güne güzel bir şekilde başladım.

Elimi yatağın soluna attığımda sadece soğuk çarşafla karşılaşmam kafamı yastıktan kaldırmama sebep olmuştu.

Eunha yoktu.

Bacaklarımı yataktan sarkıtıp, kafamı kaşırken iyice kendime gelmeye çalıştım. Aklıma gelen fikirle kalkıp tuvaletin kapısını tıklattım. İçeriden ses gelmeyince güzel başlayan günüm daha da renklenmişti.

Oflayarak odadan çıkıp eve göz gezdirmeye başladım. Adımlarım beni istemsizce mutfağa götürürken Eunha'nın kahvaltıyı hazırlamış olduğunu umdum.

Beklediğim şey kesinlikle boş bir mutfak değildi. Kaşlarım çatılırken adını birkaç kez bağırdım.

Çıt yoktu.

Odaya çıkıp telefonumu alarak hemen onu aradım. Çalıyordu ama açmıyordu.

Vücudum iyice gerilirken derin bir nefes alıp verdim. Hızla dolabın kapağını açıp pijamalarım yerine siyah bir eşofmanla aynı renkte bir tişört giydim.

Salona gittiğimde onu bir kez daha arama ihtiyacı hissettim. Eğer yine açmazsa dışarıya çıkıp ona bakacaktım.

Elim tam tuşa basacakken kapıdan gelen kilit sesiyle hemen girişe gittim.

Eunha'yı elindeki alışveriş poşetleriyle görünce büyük bir nefes verdim ve ona dik dik bakmaya başladım.

O içeriye girip hemen poşetleri yere koydu.
"Ah! Yoongi uyanmışsın bakıyorsun öyle yardım etsene azıcık aşkım." Diye söylenmeye başladı.

Hala kıpırdamadan ona bakmaya devam ederken benim bu halimi fark etmemişti bile.

"Ay mutfak bir boştu bir boştu. Ben de hemenn çıktım çok güzel şeyler aldım. Harika bir kahvaltı hazırlıcam. Ama ilk önce, hadi şunları taşımama yardım etsene."

Ona dikkatle bakarken çenemin kasıldığını hissettim. Başını poşetlerden kaldırıp bana çevirdiğinde sonunda beni ve kızgın bakışlarımı fark edebilmişti.

"Yoongi? Ne oldu bitanem?" diye meraklı bir ifadeyle bana yaklaştığında elimi kaldırıp onu durdurdum.

"İnsan bir haber verir değil mi?! Seni evde göremeyince ne kadar endişelendim haberin var mı?!" Sesim düşündüğümden daha da sesli çıkarken hala bana bön bön bakıyordu.

Ağzını araladığında hemen sözünü kestim.
"Küçücük çocuk bile akıl edebilir bunu! Uyandırıp haber vermek bu kadar mı zor?!"

Gözleri bir süre gözlerimde oyalandı. Ben ise hala derin derin soluyordum.

"Uyandırıcaktım zaten ama geceden yorgun olduğunu bildiğim için kıyamadım. " dedi dişlerinin arasından.

Gözleri yerdeydi. Bana kaldırdığında hafif açılan ağzımla karşılaştı.

Sonra birden bileğimden tutup beni çekiştirmeye başladı. İstemsizce "Nereye?" diye sordum.

"Gel işte?" dedi sinirlice. Ve odaya, odamıza girdik.

Soru sorar gözlerle ona baktığımda, kafasıyla yatağın benim kısmımda olan komidini işaret etti. Yatağın çevresini ölümcül gibi gelen bir yavaşlıkla geçerken, gözlerim gri komidinin üstündeki kağıt parçasıyla buluştu. Bunu nasıl görmemiştim ben?!

Elime alıp kağıdı okudum;
"Günaydınn aşkım. Uyanır uyanmaz seni  güzel bir şekilde doyurmak isterdim ama mutfak tam anlamıyla bomboş. Ben bir şeyler almaya çıkıyorum haberin olsun. Zaten ben gelene kadar uyanmazsın ama olsun. Malum bir saniye yokluğumu fark et, ağlıyıverirsin koca bebek gibi;) Neyse benim bu koca bebeği doyurmak için artık çıkmam lazım. Her yerinden öptümmm:*"

Bu seferde gözüm yazının altındaki orantısız bir şekilde çizilmiş kalbe gitti. Parmağımı üzerinde gezdirdikten sonra hemen Eunha'ya döndüm.

Gözleri bendeyken ağzımı açmamla, benim ona yaptığım gibi o da aynısını yaptı ve elini kaldırdı.

"Ben kahvaltıyı hazırlıyorum. Acıktım" Deyip hızlıca odadan çıktı.

İçimden kendime binlerce kez söverken, nasıl gönlünü alabileceğimi düşündüm. Aklıma hiç bir şey gelmezken aklıma o geldi ve mutfağa geçmeye karar verdim.

Masa harika gözüküyordu. Kaşarlı sucuklu yumurtadan, tereyağlı ve bağlı ekmeğe kadar.

Hemen yemeğe oturdum ve iştahla yemeğe başladım. Her lokmamda yemeği beğendiğime dair mırıltılar çıkarıyordum.

Aramızdaki sessizlik artarken, o hala tabağındaki yumurtayla oynamaya devam ediyordu.

"Eunha?" diye seslendim ağzımdaki peynir biter bitmez. Bana bakmamıştı bile.

"Ben gerçekten çok üzgünüm. Öyle bağırmamalıydım. Üstelik not bile bırakmışsın. Sadece... sadece seni göremeyince endişelendim. Aramama da cevap vermeyince, başına bir şey geldi zannettim."

Gözleri hala tabaktaydı.

"Bundan nefret ediyorum." demesiyle kaşlarım çatılıverdi. Neyden nefret ediyordu?

" Birden bire ateşlenip, sinirleniyorsun ve öfkeni benden çıkartıyorsun. Ve bu olaylar önemsiz şeyler oluyor. Boşu boşuna hem kendini hem de beni yıpratıp yoruyorsun." dedi sakince.

Gözlerimi kapatıp biraz düşündüm. Dediklerinde haklıydı. Her kelimesine kadar.

"Özür dilerim. B-ben daha bu konu hakkında daha dikkatli olucağım. Yani kendimi kontrol etme bakımından." deyip ona baktım.

Sonunda o güzel gözleri benimkiyle buluşmuştu.

Dudakları hafifçe kıvrılırken konuştu." İştahla yediğin yemeğin ardından kalan bulaşık ağzınla seni ciddiye alamıyorum Min Yoongi."

Hemen masanın üstündeki peçeteyi alıp ağzımı sildim.

"Ağzını silmeyi bile beceremiyorsun." derken sandalyesinden kalkıp yanıma geldi.

Elimdeki peçeteyi alıp birden kucağıma oturtu. Yaptığı şeyin şokuyla ağzım açık bir şekilde ona bakarken, peçeteyi sinir bozucu bir yavaşlıkla dudağımın kenarına sürüyordu.
"Kuru kuru çıkmıyor." diye fısıldadığında boynuma çarpan sıcak nefesi ile tüylerimin diken diken olduğunu hissettim.

İlk önce dudağımın üstünü, sonra ise kenarını yaladı. Ben de ağzımı açıp dillerimizi buluşturduğumda kendini bana bastırmasıyla boğuk bir inleme bıraktım.

Dili çenemden boynumu takip ederken, kafamı geriye atarak ona yer açmıştım. Bir elim kalçasında, bir elim ise göğsündeyken, o boynumu olabilecek en sert şekilde öpüp emiyordu. Arada emdiği yerleri dişlerken, sonradan adeta diliyle üzerlerine masaj yapıyordu. Oda inlemelerimle dolarken gözlerimi kapattım.

Aniden kucağımdan kalkmasıyla hissettiğim boşlukla şaşkınca ona baktım. Beni çok fena kıvama getirip, küçük Yoongi'yi uyandırmışken hiç bir şey olmamış gibi çekip gidiyordu.

"Leke çıktı merak etme." deyip sofradakileri kaldırmaya başlayınca hafif sırıtışını gördüm.

Aklınca benden intikam almıştı. Hem de çok pis bir şekilde.

Ben de ona sırıtırken, hala yaptığının şokundaydım. Onu böyle vahşi ve ateşli görmek beni baya şaşırtmıştı.

Önüme döndüğümde gözlerim pantolonumdaki şişkinliğe kaydı. Büyük bir oflamanın ardından söylediği şeyle ona döndüm.

"Akşam Jungkooklara gidiyoruz unutma. Gitmeden yeni evleri için bir şey alalım." dedi masanın üstünü silerken.

"Çıkarız bir ara." diye yanıtladım gözlerine bakmaya çalışırken, ki buna bile izin vermiyordu. Bir iç geçirerek sandalyeden kalktım.

Anlaşılan gece uzun olucaktı.

***************************************
Vote lamayı unutmayınn:*
Vee yorumu daa:*

MINE°MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin