Keyifli okumalar.
Gün aydığı halde ruhumun ve zihnimin karanlık koridorlarında zincirlerle hapsedilmiştim. Beni oraya mahkum eden zincirleri kendim yaratmıştım, babamın dün gece söylediği gibi bazen bazı şeylerin sonunu hiç düşünmüyordum. Ve o düşünmediğim sonuçlar her seferinde beni mahkum ediyordu karanlığa.
Dün gece eve gelip her şeyi babama baştan sona anlatmıştım, daha önce kızmadığı kadar kızmıştı. Sinirlenmiş, söylenip durmuştu tüm gece, haklıydı. Olay yerine ekibini gönderdikten sonra Ömer Asaf beyi araştırmaları için talimat vermişti. Onun danışmanlığını yapmayı bırakmamı söylemişti. Babam gece uyumaya gittikten sonra annem babamın Ömer Asaf beyi magazinden tanıdığını ve sevmediğini söylemişti.
Acıdan inleyen her bir hücreme inat zorlukla doğruldum yataktan. Mert ile buluşacaktım bugün, hiçbir güç beni yatağa hapsedemezdi. Her şeyi dün gecede bırakma kararı almıştım, zaten onun danışmanlığını bırakacaktım ve onu bir daha görmeyecektim. Eğer dün bana bir şey olsaydı anne ve babam ne yapacaklardı? Dün olayları anlatırken ikisininde yüzünden geçen korku ve acı senaryoları fark etmiştim. Hatta ben gece uyurken sırasıyla ikisininde odama gelip saçlarımı okşayıp üstümü örttüklerini de fark etmiştim.
Hızlı bir şekilde hazırlanıp ayakta bir şeyler atıştırdıktan sonra babamın arabasının anahtarını alıp evden çıktım. Babam bugün izinli olduğu için onun arabasını almamı söylemişti, benim kendime araba almamanın nedeni ise tabi ki İstanbul trafiğiydi. İş yerim zaten evimize yakındı o yüzden beni zorlamıyordu arabasızlık.
İki buçuk saat süren yolculuktan sonra Ağvadaydım, Mertte gelmişti. Arabamı arabasının yanına park edip, inmeden bir süre aynada kendimi inceleyip çeki düzen verdikten sonra inmiştim. Kalbimin gümbürtüsü kulağımı sağır ederken evin kapısını çaldım, ev de evin konumu da çok güzeldi her geldiğimde büyülenmiş bir şekilde geri dönüyordum.
'' Günaydın. ''
Kapıyı açıp beni kolları arasına aldığı sırada çok çok zorlansam da bu cümleyi kurabilmiştim. Acaba o da duyuyor mudur göğüs kafesimin altında kendisi için çıldıran kalbimin sesini? Benden ayrılıp elimden tutarak beni salona yönlendirdi. Henüz kimse gelmemişti sanırım, salon boştu.
'' Nasılsın? ''
Beni üçlü koltuğa oturttuktan sonra kendisi de yanıma oturmuş yüzüme gülümseyerek bakıyordu ve hala elimi bırakmamıştı. Dokunduğu yerden vücuduma şiddetli bir elektrik yayıldığını bilse elimi tutmaya devam eder miydi acaba?
'' İyiyim, sen? ''
Arkasına yaslanıp kolunu omzumun üzerine atıp beni göğsüne çekti. Şaşırmıştım, Mert normalde bana bu kadar yakın davranmazdı. Kesin kız arkadaşından ayrılmıştır diye düşündüm bir an ve bir an bu kadar acı veremezdi bir insana.
'' Kötüyüm... ''
Kaşlarımı çatıp yüzüne bakmaya çalıştım fakat o buna engel oldu, elini başıma dayayarak beni göğsünde sabitledi. Elleri saçlarıma gitti onlarla oynamaya başladı.
'' Perşembe günü seni aramadığım için üzgünüm, affeder misin beni? ''
Sen kalbimde hüküm sürerken, ben senin boyunduruğun altındayken af çıkmaması mümkün müydü? Sana her daim af çıkar benden diyemedim, sustum ve kafamı olumlu anlamda salladım. Saçlarımla oynaması sonucu uykum gelirken telefonumun sesi ile dağılmıştı üzerime çöreklenen uykusuzluk. İstemeyerek onun göğsünden ayrılıp çantamın içinden telefonumu çıkardım, mesaj gelmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/196036500-288-k709304.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ
RomanceRuhumu defalarca kez prangalarken bir müddet gözlerime baktı; gözleri kalbimde artçı sarsıntılara neden olurken dudakları aralandı. '' Sana o gece git dediğimde, gitmedin. İşte, '' Dudakları damgaladı bedenimi, ruhumu. '' O geceden sonra gideceğin h...