Bir el sarılmıştı gırtlağıma, parmakları geçen her saniye ile baskısını arttırıyordu. Nefes almak hiç bu kadar güç olmamıştı, ufak bir soluğa hiç bu kadar muhtaç olmamıştım. Dizlerim yanıyordu, kemiklerim tenime batıyor canımı yakıyordu. Tüm bunlar bir düş olsun isterdim, kötü bir düş ama kabus değil. Kabus diye nitelendirmemi engelleyen bazı etkenler vardı artık. Kabus olacak kadar kötü aynı zamanda kabus olamayacak kadar güzel...
Günahtı... Ve günahın boğazıma sarılan parmakları asla ayrılmıyordu tenimde... Ömer Asaf'ın kafası asla ayrılmıyordu dizlerimden. Dakikalardır, belki de saatlerdir bu şekilde oturuyorduk. Zaman kimsenin umurunda değildi. Çok değerli olan bu kavram bizim için bu gece oldukça önemsizdi. O vardı, ben vardım, ay vardı ve zaman geçiyordu işte bir şekilde.
Dakikalar, belki de saatlerce ağladı dizlerimde, bir ara kirliyim diye sayıkladı, sustu, sonra seviyorum diye yeminler döktü kırık kırık, tekrar sustu ve artık omuzları daha az sarsılır bir şekilde sakinleşti dizlerimde. O öylece dizlerimde akıtırken acılarını yavaş yavaş tavaf ettim saçlarını...
Anlamıştım bu gece annemi. Annemin ona olan sebepsiz sevgisini. Aslında bir sebebin olduğunu... Ömer Asaf gerçekten de sevilecek biriydi, hoş sebepsiz de sevilecek kadar güzel biriydi. Bahsettiğim güzellik fiziksel özellikleri değildi, Ömer Asaf ne olursa olsun, kim olursa olsun gönlü güzel biriydi. Onu kötü şeyler yapmaya iten sebeplerinin olması onun kötü olduğunu gerçeğini değiştirmezdi ama güzel biri olduğunu da değiştirmezdi. O büyümemiş bir yetişkindi, çocukları saf suçlu sayamazdık. O yüzden saf suçlu değildi, suçluydu ama en azından bu gece benim gönlümde tahliye olmuştu.
Pes etmiştim. Ben bu gece anlamadığım bir şekilde pes etmiştim. Belki de anlattığı gerçeklerdi pes ettiren, belki bakışları, belki bana olan gülüşü, bana bakarken utanması, dokunurken kızarması, adımı anması, beni her gördüğünde merhaba ile başlaması, bana her geldiğinde benden sana zarar gelmez diye basit bir selamlaşma kelimesini her seferinde söylemesi, canı acısa dahi canımın acısını önemsemesi, düştüğünde dahi yalpalayarak ilk bana gelmesi, acısını açması, bana güvenmesi... Sayısız neden sayabilirdim belki de pes etmemi gerektiren...
İnanmıştım... Ben son birkaç gün içinde onun bana olan sevgisine inanmıştım da bu gece kendime itiraf edebilmiştim. İnsan en çok korktuğunu ısrarla reddederdi. İnsan gerçekleşmesini istemediği olguyu kabullenmek istemezdi. Kabullendim canım yandı. Kabullendim canı yanacaktı. Kabullenmeseydim canı daha çok yanacaktı. Hangisi daha acı vericiydi bilmiyorum. Yanmam mı yoksa onun her hâlükârda sadece miktarı değişecek olan yanışı mı?
Gözlerimden usul usul veda etti gözyaşlarım. Bu son gecemizdi... Karar vermiştim, pes etmiştim. Yanacaktı, yakacaktım. Ben göz göre göre birini öldürdüm, daha önce ölmüş birini tekrar öldürdüm. Biliyordum, hissediyordum. Bu gece onun çekeceği acının ön fragmanını kafamda yaşatmıştım ve yıkılmıştım. Peki o bu yıkımın altından çıkabilecek miydi?
Babamla konuşacaktım, ben bu görevden çekiliyordum. Tam anlamıyla masum olduğuna inanmamıştım ama beni sevip, bende hayat bulduğunu söyleyen birinin hayatını her ne olursa olsun söndüremezdim. Belki fazla abartıyordum, belki de beni çok kısa bir süre sonra unutacaktı. Ama kısada olsa nefesi kesilecekti...
Parmakları parmaklarıma tutundu, saplandı parmaklarım saç tellerine. Baş parmağı okşadı tenimi... Tutundu parmakları parmaklarıma, dudaklarına götürdü... Birkaç an önce dudaklarımda olan dudaklarına parmak uçlarım temas etti. Ürperdim...
Çok kısaydı, yaprağın dalında salınışı kadar kısa, yere düştüğünde un ufak olacağı kadar sarsıcı... Nefesi teklemişti, nefesim teklemişti. Dudaklarımda soluklanmış değil de soluksuz kalmış gibiydi benden ayrıldığında... Kıpkırmızıydı, ayazda kalmış gibi titriyordu, gözleri yağış birikmiş bulutlar gibiydi... Parmakları dudaklarına gitmişti ellerime bakarken, ufak, kırık bir tebessüm peyda olmuştu dudaklarında, sonra birden gözlerime baktı. Tepkimi ölçmeye çalıştı, gözlerimden usul usul dökülen gözyaşlarım ve onun gözlerinden usul usul dökülen gözyaşları...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ
RomanceRuhumu defalarca kez prangalarken bir müddet gözlerime baktı; gözleri kalbimde artçı sarsıntılara neden olurken dudakları aralandı. '' Sana o gece git dediğimde, gitmedin. İşte, '' Dudakları damgaladı bedenimi, ruhumu. '' O geceden sonra gideceğin h...