Bir günü daha devirmiştik, bir geceyi daha sabah etmiştik, ömrümüzden bir sayfa daha eksilmişti. Yanan gözlerim çok sık ağladığımı ele veriyordu lakin yüreğimde kopan fırtınaların da gün yüzüne çıkmasını istemem fazla mıydı? Yeni bir güne açılan gözlerime lanet etmekte ne oluyordu? Hep bir sorgu sual içindeydim ve asla cevapları bulamıyordum.
Gece eve geçtikten sonra babam ekibe haber vermişti, evimize gelip Ömer Asaf'ın ifadesini almışlardı. Anlattığına göre adamlarla çatışırken yaralanmıştı ve onları evden uzaklaştırmak için kaçmıştı. Kaçarken düşüp bayılmış ve biri onu küçük bir hastaneye götürüp tedavi etmiş. Kendine gelir gelmez de bana gelmiş. O adamları tanımıyormuş. Bunların hepsi duraksaya duraksaya saatler süren ifadede anlattıklarının özetiydi. Babam ve ekibi bunların ne kadarına inandı bilmiyorum ama ben hiç mi hiç inanmamıştım. Kurşun omzunu delip geçmiş, bayılırken de kafasını çarpmış ve sanırım anlattıklarında tek inandığım nokta vücudundaki hasarlardı.
Annem bahsettiği vicdan azabından olsa gerek etrafında pervane olmuştu, sürekli ona gülümsemiş, konuşturmaya çalışmıştı. Ben ve babam bu durumdan rahatsız olurken o ise halinden fazlasıyla memnundu.
'' Biraz daha yemek ister misin oğlum? ''
Annemin naif çıkan sesi ile sıkıntılı bir şekilde nefesimi tutup babama baktım. O da annemin bu tavırlarından çok sıkılmıştı. Annem gerçekten de onu abim yerine koyuyordu ve bu durum oldukça canımı sıkıyordu.
'' Teşekkür ederim, yeterli. ''
Ömer Asaf anneme gülümseyerek annemi yanıtlamıştı. Günlerdir bizde kaldığı için annemle muhabbeti ilerletmişlerdi. Anneme eskisi kadar soğuk davranmıyordu, en azından artık konuşurken çok sık kekelemiyordu. Babamdan ise çekiniyordu, babam konuşmadıkça çok fazla ikili diyalog kurmuyordu. Çok saygılıydı, çok utangaçtı. En azından öyle yansıtıyordu bize. Bizim evde kaldığı süre boyunca aramıza mesafe koymuştu. Yanıma otururken bile aramızda mesafe koyarak oturuyordu.
Annemin Ömer Asaf'a zorla yemek yedirme çalışmaları dışında sessiz bir yemek faslını atlatmıştık. Üç gündür sadece evde oturuyorduk, Ömer Asaf toparlanmıştı. Mutfağa çay getirmek için gittiğimde cebimdeki telefon titremişti. Kaşlarım şaşkınlıkla havalanmıştı. Ömer Asaf mesaj atmıştı. ' Yürümek ister misin? '. Günlerdir evde olduğum için isterdim yürümeyi, belki bana ekstra bir şeyler anlatırdı. İsterim yazıp mesajı gönderdikten sonra çayları doldurup salona geçtim. Ömer Asaf beni görünce yerinden kalkıp elimden çay tepsisini alıp çayları dağıttı, annem gülümseyerek onu izliyordu. Yerine oturup boğazını temizledi, eli ensesine gitti.
'' Eğer, yani eğer sizin için sorun olmayacaksa çay içtikten sonra Elfida ile biraz yürüyebilir miyiz? ''
Babama bakarak zar zor konuşmuştu, konuşurken bu kadar gerilmesi normal değildi. Annem ile yakınlaşırken babama karşı hala korku ve çekinge ile yaklaşması normal değildi. Yaşadığı travmayı atlatamamıştı. İtiraflarından sonra bir türlü yalnız kalıp üzerine konuşamamıştık.
Babam bana bakıp onay aldıktan sonra kafası ile Ömer Asaf'ı onaylamıştı. Ömer Asaf sıcak çayı kafasına bir anda dikip bana baktı. Sabırsız göründüğü için meraklanmıştım. Çayımı hızlıca içtikten sonra ayaklandım. Sessiz sedasız bir şekilde evden çıktığımızda aynı sessiz senfoniyi devam ettirdik. Evden biraz uzaklaştıktan sonra Ömer Asaf etrafı kolaçan etti ve tedirgin bir şekilde parmaklarını parmaklarıma kenetledi.
'' Ohh be! ''
Gülümseyerek yüzüme bakıyordu.
'' Günlerdir senden uzak duruyorum, nefes aldığımı hissettim. ''
![](https://img.wattpad.com/cover/196036500-288-k709304.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ
RomanceRuhumu defalarca kez prangalarken bir müddet gözlerime baktı; gözleri kalbimde artçı sarsıntılara neden olurken dudakları aralandı. '' Sana o gece git dediğimde, gitmedin. İşte, '' Dudakları damgaladı bedenimi, ruhumu. '' O geceden sonra gideceğin h...