Bölüm şarkısı: Teoman- Bana öyle bakma-
🌙
Hayat bize seçenekler sunardı ve biz de karar vermek, bir yola girmek istiyorsak bize sunulanları seçmek zorunda kalırdık.
Ne olursa olsun, seçim yapmak ve karar vermek zorundaydık. Her konuda.
Bir karar almıştım. Hayatımı değiştirecek, beni bitirecek bir karardı bu. Beni yalancı yapan, beni bu ıslah evine, Jimin'in cehennemine bırakan bir karardı.
Aldığım kararın başıma neler getireceğini tahmin edebiliyordum. Bu ceza evine ilk geldiğim an her şey başından belliydi zaten. Burası bana cehennem olacaktı, Park Jimin ise azrailim.
Dün yaşadıklarımız bir an olsun aklımdan çıkmamıştı. Her sahnesini başa sarmıştım zihnimde, o kadar ölçüp tartmıştım ki, yine de bir sonuca varamamıştım.
Öyle bir kişilikti ki Park Jimin, dengesizdi her yönden. Onu çözemiyordum. Çözmeyi çoktan bırakmıştım.
Paslanmış aynaya bakarken, en azından bugün kahvaltıda bir şeyler atıştırmıştım. Fakat yine de moralimi bozan, beni huzursuz eden düzensiz beslenmem değildi. Park Jimin'in boynuma bırakmış olduğu iziydi.
Bıçak izinden daha keskindi sanki. Bu iz sanki hiç geçmeyecekti. Baş parmağımı moraran yerde gezdirdiğimde yanan parmak uçlarım mıydı, yoksa tenim miydi anlamamıştım.
Canmı acıtmıyordu ama, ruhumu acıttığı kesindi. İzi tenimde olsa bile, acısı ruhumdaydı.
Çürümüş derimi usulca okşadığımda aklımdan çıkmayan o sahne tekrar canlandı düşüncelerimde. Jimin'in bana söyledikleri, dudağının boynuma olan temasları. Hepsi. Hepsi çullanmıştı aklıma, beni bitirmeden gitmiyecekti hiçbiri.
Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Elimi boynumdaki izden çektim. Bir süre kendimi toparlamaya çalıştım. Her şey dünde kalmıştı. Park Jimin kafamı karıştırsa bile, bugün eskisi gibi olacağı ne malumdu.
Belki de eskisi gibi bana düşman olacaktı.
"Düşünme." dedim, nefesimi dışarıya üfleyip. Aynadaki yansımama bakarken tekrar ettim kendime,"Onu düşünme." Elimi ve yüzümü soğuk suyla yıkadım. Sanki onu aklımdan bu şekilde atabilecekmişim gibi kaba sabaydı hareketlerim.
Bir kaç su damlasının yere düşmesinden sonra musluğu kapattım. Elimi lavoboya koyduğumda bir süre gözlerim kapalı bir şekilde bekledim.
Sakinleşmem gerekiyordu. Sakin olmam ve onu aklımdan çıkarmam gerekiyordu. Etkilenmiyordum ondan, vücudum bana dokunduğu anı hatırladığında tuhaf ve anlam veremediğim tepkiler verse de, etkilenmiyordum.
Ona karşı artık nefret bile beslemiyordum. Jimin'e karşı hiçbir duygum yoktu.
Peçetelikten birkaç peçete aldım ve yüzümü duruladım. Dakikalardır tuvaletteydim, Taehyung beni merak etmiş olabilirdi. Şu an avlu saatiyken temiz bir hava soğuk suyun aksine daralan şu ruhuma iyi gelebilirdi.
Aynadaki yansımama son kez bakıp tuvaletten çıktım. Üzerimdeki ince hırkanın ceplerine soğuk ellerimi soktum. Hafif kızaran yüzümle koğuştan çıkıp avluya girdiğimde beni tepede güneş olsa bile, ılık bir rüzgar karşıladı.
Taehyung'u her zamanki yerinde otururken gördüğümde yanına doğru ilerledim. Yanındaki boş banka oturduğumda bana neredeydin dercesine bakmıştı, bu bakışı aynı zamanda sorun mu var anlamı taşıyordu. Omuz silktim ve yüzümdeki zoraki tebessümle yanına oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Media Luna | jikook
FanfictionBu içi acı dolu ruhumun kapıları ancak ona açılır, bir tek o canımı yakabilirdi. 20/06/19 24/12/19 080822- #2 jikook