22|ateşin içindeki ateş

4.7K 429 664
                                    

Bölüm şarkısı: Sezen Aksu- Belalım-

İyi okumalar, bol oy ve yorum beklenir🙏🌻

🌙

Ateşin içinde yanıp duran ateşler gibiydik. Öyle ki kelimelerim döküldükten sonra dudaklarımdan, Jimin bir süre bana anlamakta zorluk çeker gibi bakmıştı. Ateş misali yakmıştı bizi, mantığımızı, en çokta kalbimizi.

"Arkadaş olalım." demiştim. Sahiden de bu kadar kolay mıydı? Jimin ve ben bu kadar yanmışken, yaralar almışken arkadaş olabilir miydik?

Peki gerçek arkadaşlar bu kadar yakın olur muydu? Bu kadar güzel öper, ateşler içinde kavrulurlar mıydı kalpleri, bedenleri?

Bilmiyordum, belki de bilmek istemiyordum. Az önce Jimin'in bedenime ve ruhuma bırakmış olduğu her dokunuşun içinde sıkışıp kalmıştım. Şaşkındım biraz, afalanmıştım. Ne hissedeceğimi, ne söylemem gerektiğini maalesef ki bilmiyordum. Bu yüzdendi, o gece, yakınlaşmamamız ardından Jimin'in ne cevap vereceğini beklemeden yanından kaçıp gitmem.

Bildiğim tek bir şey vardı ki, vereceği cevaptan korkmuştum. Aramızda hızlıca gelişen bir etkileşim vardı ve ben buna her ne kadar kolay bir şekilde teslim olsam da, bu beni deli gibi korkutmuştu.

Kendi hücreme doğru ilerlediğimde, ayaklarımın titremesi, kendimi ne yapacağını bilmez bir şekilde yatağa atmamın illetide buydu. Ateşin içinde yanıp duran bir yanım vardı ve kor ateş kararlıydı. Beni yakıp kül edecekti Jimin'in ateşi, elinde sadece külleri kalacaktı.

Hissediyordum bu içimizdeki her defasında büyüyen kor ateş bizi yakacaktı, biliyordum bu ateş öyle büyüyecekti ki acıyla dolan şu ruhlarımıza sığmayacaktı.

Kendime gelmem gerekiyordu. Jimin bir seferliğine de olsa aklımdan çıkmalıydı. Dokunuşları, tenime değen dudakları, ruhuma fısıldadığı her kelimesi aklımdan çıkıp gitmeliydi.

Yatağımda sırt üstü uzanırken gözlerimi, sanki zihnimden Jimin'i bu şekilde atabilecekmişim gibi sıkıca yumdum. Elim yavaşça boynuma, Jimin'in bir kez daha iz bırakmasına sebep olduğum çürük bölgeye giderken titrek bir nefes aldım.

Dudaklarımı dişledim. Tekrar bir nefes daha aldım belli belirsiz. Ateş şimdi her yerdeydi sanki. Öyle ki bir yanım ateşin kölesi olmuştu, ateşle oynamayı sevmişti. Jimin'in dudaklarını boynumda hissetmeyi gerçekten sevmişti.

Ve bir aptal, veyahut çılgın gibi o dudakları tekrar hissetmek istiyordu.

"Kendine gel, kendine gel. Aptallaşma, sadece arkadaş olabilirsiniz, ilerisi yok." dedim, derin nefeslerimin arasından, beyninin içindeki sesleri susturmak amacıyla eskimiş raylı yatağımın yastığını başımın altından çektim ve yüzüme gömdüm.

"İleri yok, ilerisi yok." Kendime seslenişimdi bu, beynimdeki sessiz fısıltılara doğru savurduğum çığlıklarımdı. Kendimi boğmak istiyordum, içten içe kendime kızıyordum da. Neden Jimin aklımdaydı? Az önce neden ona karşı gardımı indirmiş, beni yakıp kül etmesine izin vermiştim?

Aptaldım, kesinlikle aptaldım ve tamamiyle gözüm kararmıştı. Dokunuşları, Jimin'in dokunuşları ufacıktı, fakat tenimi kül edecek kadar ateşi yoğun, ruhumu parçalara ayıracak kadar da güçlü bir rüzgardan farksızdı.

Ve ben şimdi darmadağındım. Ruhum, bedenim dört bir yana savrulan yanık parçalardı. Jimin ise beni ateşe çeviren, parçalara ayıran asıl güce, ateşe sahipti. Jimin kasırgaydı, yangındı, depremdi benim için. Beni savurmuştu, kalbimi yakmıştı, gardımı indirmiştim ona ve bir enkazın altında kalmıştım.

Media Luna | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin