16|açtığı yaraların izleri hep benimle kalırdı.

4.6K 433 380
                                    

Bölüm şarkısı: -Beethoven- a melody of tears.

önemli bi uyarı notu!!; 18 yaşımda yazdığım bu kitaptaki Jimin karakterinin fiziksel ve psikolojik olarak Jungkook'a zarar vermesini asla güzelleştirmiyorum, çoğu karakterler sadece o fic icin yazılan karakterlerdir. Şiddetin hiç bir türlüsünü doğru bulmuyorum. Kitabi düzenlerken dokunmadım çünkü kitap akışını bozuyordu. Ek olarak zaten ilk kez şiddet içeren bir kitap okumuyorsunuzdur. Kitabın yetişkin bir icerik olduğunu bilerek okuyun. Eleştirilere açığım, yazım hatası, anlatım bozukluğu, fln ama şahsi eleştirileri pek çekecek halim yok. Fic bu okuyun gecin canolar!!.

🌙

Dengesiz biriydi. Park Jimin şu dünyada tanıdığım en dengesiz biriydi ve beni de kendisine benzetiyordu.

Dün gece yaşananlar aklımda dönüp dolaşıyordu. O günden sonra bugün neredeyse Jimin'i hiç görmemiştim. Akşam avlu saati gelirken, B2 bloğunda bir hareketlenme de olmamıştı. Fakat korkmamız gereken de buydu, belki de sessizlik kıyametin habercisiydi.

Bilemiyorum. Artık neler olacağını, başıma neler gelebileceğini kestiremiyordum. İstemeyerekte olsa yasa dışı bir olaya karışmıştım. İçinde kesici aletlerin ve elime bile almaktan korktuğum uyuşturucuların olduğu çantayı Jimin'e teslim etmiştim.

Bunu kendi güvenliğim için yapsam da, içimde giderek büyüğen bir pişmanlık duygusu vardı. Jimin o uyuşturucuları ne yapacaktı?

İnsanları mı zehirleyecekti yoksa? Tanrım nasıl bir şeye sebep olmuştum ben?

"Jungkook, daldın gittin?" Taehyung bakışlarını karanlık gökyüzünden ayırıp, bana çevirdiğinde omzumdan hafifçe dürttü ve irkilip bakışlarımı ona çevirmeme sebep oldu.

"İyi misin? Biraz kötü görünüyorsun." Taehyung merakla karışık endişeyle sorduğunda, gün boyu uyuyamadığım için gözlerim kızarmış olabilirdi. Halsizdim ve bugün de pek bir şey yiyememiştim. Park Jimin yine tüm düzenimi mahvetmişti.

Bir yandan da Taehyung benin için endişeleniyordu. Onu korkutmak istemiyordum ama elimde değildi. Bu cehennemde, dört tarafı kamera ve tellerle kaplı yerde huzurla uyuduğum bir günüm olmamıştı.

Burada ne huzur, ne de güven bulmuştum. Ne olursa olsun, başımı yastığa koyduğumda şu zihnimin içindeki sesler susmuyordu. Susturamıyordum.

"B-ben sadece yorugunum." diye geçiştirdim onu. Bakışlarımı Taehyung'a doğru çevirdiğimde bana çatık kaşlarla baktı. Eli ile alnıma dokunduğunda, ateşimi ölçmüş,"Sen hemşirenin verdiği ilacı kullanıyor musun? Ateşin yok ama sen yine de kullan. Ayrıca dün seni hiç görmedim, bugün de akşam yemeğinde bir şey yemedin, neler oluyor Jungkook?" diye sormuştu, yüzündeki endişe ifadesi daha da büyürken onun benim için endişelenmiş olması içimdeki çocuğu mutlu etse de. bir an onu bu kadar korkutmam ve endişeli bakışlarına sebep olmam mutluluğumun arkasına sır gibi saklanan mahçupluğumu gün yüzüne çıkarmıştı.

O beni her seferinde koruyordu, benim için endişleneniyodu. Taehyung sahip olduğum değerli bir arkadaşımdı. Bu nedenle ondan bir şey gizlemem ne kadar doğruydu?

Biliyorum doğru değildi. Yanlıştı. Yalanların doğrusu olmazdı, bir sebebi olsa bile yalan söylemiş olmam beni yalancı yapardı. Büyük bir yalancıydım, her ne sebepten olursa olsun.

Media Luna | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin