20|hiçbir acı sonsuza kadar sürmez.

4K 417 88
                                    

Bölüm şarkısı; Birileri-Zamanın dışında, boşluğun içinde-

🌙

Serin havanın getirmiş olduğu esinti yüzüme her vurduğunda kendi kendime gülüyordum. Sahiden çocuklar gibi avlunun içinde koşturmuştuk. Koğuşa geri döndüğümüzde her yerimiz boya içinde kalmıştı. Yanaklarımız, ellerimiz, üzerindeki kıyafetlerimiz. Mavi renklerle canlanan duvarlar değil de biz olmuştuk.

Mavi renge boyanmış iki beden kirlilikten ziyade daha temizdi artık. En azından değişmeye, yeni yeni yoluna girmeye başlayan bir hava vardı aramızda.

Jimin'e şans vermem bir yandan bunu öğrenmem için etkendi. Bana olan pişmanlığının ne kadar süreceğini veya artık eskisi gibi davranıp davranmayacağını kestiremiyordum. Buna esaslı bir cevap istiyorsam, iş Jimin'e şans vermemden geçiyordu.

Artık her şeyi zamana bırakmıştım.

Yüzümüzden silinmeyen gülümseme ile tuvalete girdiğimizde Jimin yanağındaki mavi boyanın nasıl geçeceğini bana soruyor, onu tüm mahkumlara maskara ettiğim için bana alayla sitem ediyordu. Bana kızsa da, benim durumum ondan daha fenaydı.

Jimin benden fiziksel anlamda gerçekten daha güçlüydü. Benden yaşça büyüktü ve hızlıydı. Tazı gibi koşuyordu, onu yakalamam zamanımı almıştı. Fakat er nihayetinde onu boyayabilmiştim. Sol yanağındaki mavi el izinin sebebi bendim.

"Umarım boyalar kalıcı değildir, etrafta avatar gibi gezmek istemem." Jimin musluğu sonuna kadar açtığında ilk olarak avuç içine sabunu akıttı. Parmak uçları dahil elleri boya ile kaplıyken sabunla beraber mavi boyayı elinden silmeye çalıştı.

Aynı işlemi yapmak için yanındaki lavobonun karşısına geçtiğimde yüzümdeki gülümseme ile,"Oyunu başlatan sendin, boya çıkmaz ise sorumlusu sensin." dedim, avucuma sinen mavi boya su ile karışıp, lavobonun içine doğru akarken bu boya işini abartmıştık.

Bir süre yüzümüzdeki ve ellerimizdeki boyadan kurtulmak için ikimiz de su ile olan işimize devam ettik. Boya Jimin'in de söylediği gibi kalıcıydı, sanki derine işlemiş gibiydi. Ellerimde mavi boyanın silik izi kalmıştı. Yanağımdaki boya ise hâlâ geçmemişti.

Jimin benden önce işini halledip, musluğu kapattığında yanağından ve ellerinden süzülen suyu durulamak için peçeteliğe uzandı. Bu esnada bende boyanın geçmek bilmeyen izine karşılık pes edip musluğu kapatmıştım.

Nemli yüzümü ve ellerimi kurulamak için peçeteliğe uzanacağım vakit Jimin bana fırsat vermeden elindeki peçete ile önce ellerimi kurutmuştu. Ani bir hareketle ıslak ellerimi kavramış, elindeki peçetelerle elimi nazikçe kurulamıştı.

Ben ona affalanmış bir ifadeyle bakarken, o sessizce -ki bu sessizlik üzerimize sinen ayrı bir boya gibiydi- elimi kuruluyordu. Sonunda kuruduğundan emin olduktan sonra bir kaç peçete daha aldı.

"Ah, her yerin benim yüzümden boya olmuş." Kuru peçete ile ıslak yanağımı silerken bana biraz daha yaklaştı. Tıpkı bir anne gibi ilgili tavırları beni şaşkına çevirse de, buna bağlı olarak onu engellemiyordum. Gözlerini kendi boyanmış olduğu, boya izi kalan yanağımda gezdirirken ilgiye ve bakıma muhtaçmış gibi, sanki elim kolum tutmuyomuşcasına sadece onu izlemiştim.

Garipti ki bu, Jimin ıslak yanağımı kuruturken gülümsüyordu. Bir annenin ilgisinden farksızdı dokunuşu, can yakmaktan ziyade güven vericiydi.

"İz kalmış, ne illet boya." Diye mırıldandı, iç çekip bir eliyle elinde tutmuş olduğu yarısı nemlenmiş peçeteyle boyanın izi kaldığı sol yanağımı nazikçe silmeye çalışıyordu. Bu işlemi yaparken ciddiyetle çatılan kaşları komiğime gitse de gülmüyordum.

Media Luna | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin