Bölüm Şarkısı: Cem Adrian -Beni Affet bu gece-
Love u💞
🌙
Öfke değildi insanları yıpratan. Beklediğimiz yarınlardı aslında, gelmeyeceğini bile bile beklemekti. Umutsuzluk, çaresizlikti yıpratan asıl duygu. Dünden kalan, açık yaralarımızdı.
Geçmeyecek olan, ruhumuza dokunan derin yaralardı. Dün gece, Jimin'nin bana kremi verip, özür dilediği gece. O gidince asla uyuyamamıştım. Yine ağlamıştım.
Yine parçalara ayrılmış, dört bir yana saçılan enkaz parçaları gibi yıkık dökük kalmıştı ruhum. Dün geceden sonra bir yanım ölüm gibiydi sanki, felaketi.
Yorgun bedenimle yatağımdan zorlukla doğrulduğumda gündüz ışığı dört duvar hücremi anca aydınlatıyordu. Göz altlarım ağrıyordu, muhtemelen kıpkırmızıydı. Gece boyu uyuyamayışımın kötü etkilerinden biri de buydu. Asıl sancının ruhumda olması daha ağır geliyorken bana, uykusuz kalmalara alışabilirdim.
Fakat ruhumdaki bu acısı dönmeyecek acılara alışabilir miydim? Bilmiyordum.
Yatağımdan doğruldum. Bugün duş alma günü olduğu için kahvaltıdan önce duş almak istiyordum.
Hücremden dışarıya çıkıp, koğuştaki eskimiş saate baktığımda henüz altıya on geçiyordu. Bu saate kimse uyanık olmazdı, kahvaltı saatine ise iki saat vardı.
Yavaş adımlarla koğuştan çıktığımda, karşısından geçtim onun hücresinin. Gözlerim bana ihanet ederek o tarafa kayarken, hücresinin aralık kapısından onu uyurken görmüştüm.
Gerçekten, çok üzgün olmalıydı. Bana ızdırap gibi gelen gecelerde o mışıl mışıl uyuyabiliyorsa eğer, üzgün olmalıydı.
"Yalancı." dedim, kendi kendime. Gözlerim ise Jimin'in üzerindeydi. Yalancıydı o, asla pişman değildi. Benim kadar canı yanmamıştı, üzgün değildi. Ben gece gündüz dört duvar hücremde huzuru bulamazken, gecelerim uykusuz geçerken o rahatça uyuyabiliyordu, üzgün olduğunu söylüyordu ama açtığı yaralardan bi haberdi.
Bir özürle her şeyin silinebileceğini sanıyordu. Onu bu kadar kolay affetmeyecektim.
Yavaş adımlarla koğuştan çıktım. Bir kaç gardiyan hariç kimse koridorda görünmüyordu. Saat erkendi ve muhtemelen müdire de gelmemişti. Sadece nöbetçi gardiyanlar vardı.
Tuvalete girdim. Bugün kahvaltı saatinden sonra duş alınacak olsa bile, önceden almak istiyordum. Ayrıca iki gündür gözüme uyku girmiyordu, ılık bir duş belki uykumu getirebilirdi.
Dolabımdan gerekli iç çamaşırlarımı ve kıyafetlerimi aldım. Duş kabinine girdim, kapıyı kitleyip üzerimdekinleri çıkardım. Tamamen çıplak olduğumda musluğu açtım. Fiskeyden gelen su beklediğimin aksine buz gibiydi. Ne bekliyordum ki? Paslanmış zeminleri, binlerce mahkumun kullandığı bir duş kabininde şohpen veya temiz sıcak su mu?
Soğuk su ile duş almaya alışık olmasam da, titreye titreye bedenimi temizlemiştim. Yangından mal kaçırır gibi giyerken kıyafetlerimi pencereden sızan hava titreyen bedenime vuruyordu. Sonunda kıyafetlerimi giydiğimde saat yediydi.
En azından kahvaltı saatine kadar hücremde kalır, titreyen ve üşüyen bedenimi battaniye ile ısıtabilirdim. Sabahın erken saatlerinde suların bu kadar soğuk olduğunu bilseydim daha geç duş alırdım.
Bu sefer hızlı adımlarla hücreme girdiğimde direk olarak yatağına uzandım ve battaniyeyi boynuma kadar çektim. Umarım üşütüp hasta olmazdım. Yarın görüş günüyken hasta olmak ihtiyacım olan son şey bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Media Luna | jikook
FanfictionBu içi acı dolu ruhumun kapıları ancak ona açılır, bir tek o canımı yakabilirdi. 20/06/19 24/12/19 080822- #2 jikook