Bu bölümü yine yazdım çünkü önce yazdığımı beğenmemiştim. Çok da saçma olmuştu bu yüzden iyi okumalar umarım beğenirsiniz.
Geriye doğru alıcı gözüyle yeni tablomu süzdüm. Çok güzeldi , parlıyordu ve en önemlisi de rüyamdaki adama benzemişti .O kadar çok benzemişti ki yine rüya gördüğüme emindim. Elimdeki fırçayı su kabına koydum ve elimi beyaz bir bezle sildim. Rüyamda gördüğüm ilginç detayları çizmek gibi bir huyum vardı. Daha önce de yapmışlığım vardı ama hiçbir zaman bu kadar tabloyu bitirdiğimi ve hemen yeni çalışmalara geçtiğimi hatırlamıyordum. Gördüğüm rüyalar bekletilemezdi , çünkü hemen unutulabilirdi. Bende uyanır uyanmaz detaylar taze iken tasarımını taslağını hemen ayrıntısına kadar çizerdim. Böylece hatırlamam daha kolay olur gerçekçi tablolar çizerdim. Bu tablom da bir adam sol tarafına - adamın kendi solu bana sağı - kaşları kalkık korumacı bir şekilde duruyordu. Beyaz gömleğinin üstten üç düğmesi açıktı ve boynundaki , sertliği göğsündeki kaslı yapısını ortaya çıkarıyordu. Pantolon olarak damat tarzında ve siyahtı. Bir smokinin parçası olabilirdi. Kravatı yerde siyah takımı kahverengi sandalyenin üzerine düzenli asılmıştı. Sol eli avucu bana dönük şekilde kapıya doğru uzanmıştı , sağ eli ise belindeydi. Kalın kuzgun karası güzel kaşları , dolgun beyaz dudakları , dalgalı kuzgun siyahı yağlanmış parlak saçları vardı. Burnu kemerliydi , kirpikleri bir erkeğe göre fazlaydı , gözlerinin zümrüt yeşilini vurguluyordu. O iki etkileyici zümrüt yeşili gözler birisinin üzerine gelse her halde utançtan yerin dibine girebilirdi. Bir yandan güçlü bir yanda cezp eden bir derinliği parıltısı vardı. Teni bembeyazdı , kolu eli ise büyük parmakları uzun ve kemikliydi. Harika eşit yüz hatları vardı. Etrafına bakıldığında duvarlar açık gök mavisi şık bir duvar kağıdı ile sarılmıştı . Takım elbise ceketini koyduğu kenarda beyaz bir gelinliğin ucu gözüküyordu. Gelinlik ipek ve pamuktan gibiydi. Sade ve şık bir görüntüsü vardı ve bunu giyen kişi mutlaka minyon bir yapısı olması gerekirdi aksi taktirde gelinliğe kimse giremezdi.
Tablomu günler sonra bitirmenin sevinci ve verdiğim yorucu emekten sonra dikkatli biçimde alarak diğerleri ile birlikte kuruma yerine yerleştirdim. Bu tablo en güzeli olmuştu. Son günler de bunun gibi çok fazla tablo görsem de benim için ayrı bir emeği ve değeri olmuştu kalbimde . Diğer tablolarım ise bu yaptığım tablo gibi ışık saçan bir atmosferi yoktu. Daha çok karanlığı tasvir ediyordu. Ama karanlığı tasvir eden ilk tablolarımdan başlayıp açığa doğru gidiyordu. Bir mağaranın için de biri kız biri erkek iki kişinin kapışma pozisyonu almışlardı , tuvalete benzer bir alanda saklanan iki kişi . Açık gökyüzü mavisi bir okul üniformasına benzeyen bir kıyafet giyen küçük bir kızın endişeyle kapının önünde parmakları kenetli bacakları aralıklı kafası eğik biçimde beklemesi. Uzun , yapılı aynı üniformalı bir kişi tarafından saldırıya uğraması. Bir masanın etrafında toplanan bir sürü çocuk. Tombul bir adam . Parlak bir çiçeği kazana benzeyen bir yere atması. Etrafı bir tarla misali o çiçeklerle çevriliydi. Ardından bu yeni tabloyu yapmadan önce yapılı uzun kaslı çocuğun hep kavgalı çizdiğim tarzın aksine kızın ellerini parmaklarını geçirmiş bir şekilde ona flört etmesi ve onları gülümseyerek izleyen sakalı uzun burnu iki kere kırılmışa benzeyen saçları ve sakalı kahverengiye çalan masmavi gözleri uzaktan da görülse dikkat çeken bir adam mutlu mutlu bu iki çifte bakıyordu.
Daha önce yaptığım tablolar bundan ibaretti . Ve her geçen günde artıyorlardı. Zaman bulamayıp birisini unutmaktan korkuyordum. Zamanım kısıtlıydı. Bir aşçının pek vakti olamazdı değil mi? İngiltere de olsa ki bazı yerlerde hafta sonları da tatil olan yerler vardı zaman çok doluydu. Benim de zamanım çok doluydu.
Ellerimi yıkayıp yeni aldığım kan kırmızısı elbisemi geçirdim üzerime. Saçlarımı bordo lastik tokayla topuz yaptıktan sonra bordo montumu ve kahverengi topuklu ayakkabılarımı geçirdim ayaklarıma. Sonbaharda Londra ayrı bir güzellik saçıyordu etrafına . Bu havayı çok seviyordum. Gri bulutlar hafif esen bir rüzgar tarihi koku saçan evler ruhumu dinlendiriyordu. Huzur buluyordum. Bazı insanlar kapalı havaları sevmezdi . Ama ben bayılırdım! Kapalı hava beni çok mutlu ediyordu. Daha iyi kitap okuyabiliyor , işimde daha çok motivasyonum oluyor daha iyi odaklanabiliyordum. İşimi yaptıklarımı severek yapıyordum.
Elimde çantam ile birkaç gün önce ilgimi çeken eşyalar satan dükkanın adresi yazıyordu. Bu dükkan sihir ve büyü ile ilgili bir sürü malzeme satıyordu. Değişik çeşit çeşit mumlar , tarot kartları , cadılar ve büyüler ile ilgili çeşitli kitap tılsımlar ve daha fazlası ile doluydu. Ne yani Harry Potter okumuş her kez gibi benim de ilgimi çekmişti. Hem neden gerçek olmayasın ki ? İnanmak yeterdi .
Dükkanın içine girdiğimde misk kokusu ve mumların yaydığı çiçek kokusu başımı döndürdü. Sarhoş etkisi yarattı beynimde. Huzur ruhuma yayıldığını hissediyordum. Kapının yan tarafından bir el sepet kaparak alışverişime yapmaya koyuldum. O kadar çok heyecanlıydım ki kalbim yerinden çıkacak ve buradan uzaklaşıp gidecekti. Sepetim yavaş yavaş doluyor etrafımda benim gibi heyecan yapan insanlardan daha da fazla soyutlanıyordum. Rüya gibiydi. Gerçek olduğunu düşünülemeyecek kadar güzel bir rüya.
Sepetim dolmuştu . Gitmem gerekiyordu . Üzülerek alamadıklarıma da baksam da mutlulukla kasaya doğru yöneldim. Kasiyer kısa boylu kötü giyimli burnu normalden daha uzun ve siğil kaplı ellili yaşlarına yani başlamış bir adamdı. Tıknaz yüzü de asıktı . Ben gelince uyuklayan havası yavaş yavaş kayboldu çatık kaşlarla bana baktı sonra malzemelerimi kasadan geçirdi. Parasını ödeyip çıkacak iken bana seslenmesiyle durdum.
"Size gelen bir paket var hanımefendi ." dedi katı bir sesle . Merak ederek yanına gittim. Elindekini aldım. Mor bir pakete sarılmış bir kutuya benziyordu.
"Kim göndermiş bana bunu ?" diye sordum. Ama adam uyuklamaya başlamıştı. Adamı birkaç defa dürtsem de uyanmadı ve uyumaya devam etti. Uyuyormuş gibi yaptığını biliyorum. Yüzümü buruşturarak evime yöneldim.
Kapımı kapatarak montumu çıkardım ve astım. Elimdeki poşetleri masaya yerleştirdim. Dikkatle elimdeki kutuya bakıyordum. Kim ? Bana neden bir kutu verilirdi ki ?
Koltuğuma yavaşça oturdum yavaşça kutuyu açmaya koyuldum. Açmam ile ayağa kalkmam bir oldu. Kutunun içinden mor ve bordo karışımı bir sis çıkmış ve etrafımı sarmıştı. Hızla geri çekilirken çoktan sis etrafımı sarmıştı. Etrafım kararıyor nefes almakta güçlük çekiyordum. En son gördüğüm her şeyin kararmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koruyucular : Akıl Ve Kalp - Tom Riddle-
FantasiaBu hikaye büyücü dünyasına gelen sihirli kız ve Slytherin Varisi Tom riddle arasında geçmektedir. Olacakları bilen kızımız hiç vakit kaybetmeden harekete geçer bir yandan da soy ağacını araştırmaktadır. Koruyucular serisinin Tom Riddle zamanında ge...