İyi okumalar oy vermeyi unutmayınız.
Etrafımdaki siyah dumandan hiçbir şey göremiyordum. Nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Başıma ne geldiğini bile hatırlamıyordum. Hareketsiz biçimde yerde kıvrılmışdım. Vücudumun kıvrılabileceğinden hareket edebileceğinden emin değildim. Hiçbir şey göremesem de sağ kolumu hareket ettirmeye çalıştım. Kolum boşlukta sağa sola doğru hareket etti. Tabii ki de onun hareket edişini göremiyordum.
Karanlıkta , siyah boşlukta bir şey göremezken ayağa kalkmak ne kadar mantıklı olursa olsun. Bulunduğum yerde duramazdım. Işığın gelmesini bekleyemezdim. Yoksa günler , haftalar belki de yıllardır dururdum. Açlıktan veya susuzluktan ölmezsem.
Nereye gittiğimi bilmeden , ilerledim. Dakikalar , saatlerdir ilerlemiş hissedene kadar.
Ben , yorgunluktan ayağım ağrır ve pes etmenin eşiğindeyken önümde. Pek uzak olmayan bir ışık noktası gözümü kamaştırdı. Sağ elimi ışıktan korumak için gözüme perde misali üzerine siper ettim. Işığa doğru ilerlesem de ışığında bana doğru ilerler gibi bir hali vardı. Sonunda ışık önümde bir bariyer gibi durduğunda bende onun karşısındaydım. Artık daha fazla ilerleyecek gibi değildi. Durmuştu.
Merakla inceledim ve elimi uzattım. Bir yandan da ışığa yaklaşıyor ve içine girebilecek miyim diye bakıyordum. Işığın içinden ilk önce sol ayağımı geçirdim. Bir şey olmayınca içeriye girdim.
Şimdi her yer aydınlıktı. Az önce girdiğim yer ise az önceki ışık hüzmesi gibi siyah bir çizgi gibiydi. Şaşırarak karanlığa baktım. Şimdi ışık karanlık yerleri kaplıyor ve yok ediyordu. Artık karanlık bir nokta yoktu.
Her şeyi her ayrıntısına kadar görebiliyordum. Kendimi de öyle. Hızlı adımlarla , kalbim yerinden çıkacakmış gibi göğüs kafesimden çıkmaya çalışırken ilerledim. Hızlı adımlarım koşmaya dönerken dakikalar sonra beyaz bir oturulacak bir yer ve onun yanındaki bir yatakta gri bir cüppe giymiş genç bir adamın durduğu yeri gördüm.
Birilerinin olduğunu ve yalnız olmadığıma şükrederek tam hızla koştum. Onların yanına geldiğimde şokla ağzım bir karış açık kaldı. Yatakta , benim rüyalarıma giren ve en son yüzünü çizebildiğim adamın aynısı yatak da huzurlu bir şekilde yatıyordu. Saçları , kuzguni siyah ve dalgalıydı . Elmacık kemikleri çıkık bembeyaz teni ve siyah kirpikleri kırmızıya yakın dolgun dudakları ile hikayelerdeki uyuyan prenses yerine uyuyan prens olurdu. Yada pamuk prens. Kemikli büyük damarları belli olan beyaz eli göbeğinin üzerinde birleşmişti . Gri cüppe o kadar çok bakımsızdı ki insanlar onu evinin kapısının önünden bile geçirmezdi. Ama genç adamın güzelliği cüppenin bakımsız görüntüsünü unutturuyordu. Hatta bu bakımsız cüppe ile iken güzelliğine ve yakışıklılığına ayrı bir tarz ve çekicilik kattığı bile söylenebilirdi.
Güzelliği bu kadar çarpıcıyken – Kİ benim için güzellik en son sıralardaydı .- beni asıl etkileyen çok çekici olması değildi. Uzun zamandır yaşadığım sıra dışı ve doğa üstü olaylarda bu adamı görmemdi. Aramda , onunla bir bağ hissediyordum. Bir şey beni ona bağlıyordu. İlk aklıma gelen güzelliği olmuştu. Bu yaşıma kadar onun gibi çekici insanlar görmüştüm ama hiç birinden etkilenmemiştim. Hatta bu güzellik karşısında bir garezim olduğunu da söyleyebilirdim. Güzelliklerini ruhlarındaki bulanıklıkla siliyorlardı. İkinci seçenek ise yaşadığım olayların etkisiyle onunla ilgilenmemdi. O yaşadıklarımın bir parçasıydı ve çözümüm olabilirdi.
Heyecanla gözlerimi üzerinden çekerek etrafıma bakındım. Sonra yanında duran beyaz tahtadan yapılmış dikdörtgen şeklinde oturulacak banka çevirdim tüm dikkatimi. Üzerinde yeşil bir cüppe vardı. Yatak da ki adamın giydiği cüppeden daha az yıpranmıştı. Giyilebilir cinstendi. Gözlerim , beyaz bankın altındaki insanımsı uzuvlun parçasına takıldı. Sadece bir kısmını gördüğüm için eğilip ona baktım. Şok ile bembeyaz kesildim , gözlerim ve ağzım kocaman açılmıştı. Yerde , bir bebeye bu kadar benzeyen ve bu kadar benzemeyen hiçbir yaratık görmemiştim. Bir bebek gibi cenin pozisyonu almış yaratık duruyordu. Teni ceset gibi bembeyazdı . O kadar zayıftı ki kemiklerinin hepsini gözlerimle görebiliyordum. Kafası normal boyutlardan biraz daha büyüktü. Burnu bir yılanınki gibi iki yarıktan ibaretti. Kaşları ve kirpikleri yoktu . Gözkapakları bir açılıp bir kapanırken göz bebeklerinin bir yılanınki gibi sivri ve kırmızı olduğunu fark ettim. Yaşıyor gibi gözükmüyordu ama yine de hayattaydı. Ölüm döşeğinde gibiydi. O zorla nefes alırken , korkunç bir yılanınkini andıran kırmızı gözlerini bana çevirdi. Beni görmek kim olduğumu anlamak ister gibiydi. Kaşları olsa çatılırdı. Anlamaya ‘ görmeye’ çalışıyor gibiydi. Onun için bulanık bir karartıdan ibaret olmalıydım. Bedeninden büyük elleri ararcasına etrafı tarayarak yavaşça dolaşıyordu. Bu hali çok acınasıydı. Ama bu acımam gözlerimde belli değildi. Daha başka duygular hakimdi gözlerimde. Yorulmuş gibi , gözleri yavaşça kapandı ve elleri önüne düştü. Hala nefes alıyordu.
Şokumu biraz atlatarak ayağa kalma gücünü buldum kendimde. Ayağa kalkarak , hem beyaz banktan hem de yataktan uzaklaşmıştım. Bu sahneyi ben bir yerlerden görmüştüm. Ne rüyamda nede halüsinasyonlarımda . Birincisi, büyü eşyaları satan bir satıcının yerinde. Kara büyüler bilgiler veriyor ve resimlerle örneklendiriyordu. Bu sanırım bir bebeğin vücudunu ele geçiren lanetlenmiş bir insandı. İkincisi okuduğum kitap da tasvir ediliyordu. Ama bu imkansızdı . Çünkü Harry Potter çocukların da okuyabileceği raflarda sergileniyordu. Üçüncüsü ise Harry Potter filmindeydi. Voldemort’un bedenine kavuşamadığı zamanki bebek haliydi!
Bu imkansızdı. Aklımda deliler gibi fikirler dolanıyordu. Harry Potter’in geçek olduğu ve bu iki bedeninde Voldemort’a ait olduğu gibi delice fikirler. Kaçmak istemiyordum çünkü deliler gibi merak ve sorular içindeydim. Kalamazdım çünkü delirmek üzereydim! Ya uyanırsa!
Sakinleşmek için yatağın yanındaki duvara yaslandım. Dizlerimi kollarım ile sararak kafamı yasladım. Neden bu kadar aptalca tepki verdiğimi kendi kendime sorarken bir yandan da delirmemeye çalışıyordum.
Bir süre sonra kafamı gözlerimin görebileceği kısa aralık bırakarak kaldırdım. Orada duruyorlardı. Genç adam huzurla uyuyor , yaratık ise acı çeker gibi düzensiz nefesler alıyordu.
Bu iki ‘insan’ voldemort ise işler çok ama çok değişirdi. Rüyalarında görmesi hiç de iyi şeylere yol açmıyordu. Aniden kendime kızdım. Uzun zamandır Harry Potter dünyasındaydım. Bu dünyaya kendim merak salmıştım ve Voldemort’un iyileşebileceğine bir tedavisi olacağına ben kendim inanmamış mıydım ? Bütün , mitelojik ve sihirle ilgili nesne , bitki efsane vb kitaplar alıp hepsini bitirip tedavi hakkında notlar almamış mıydım? O zaman korkak gibi neden kaçıyordum? Neden böyle tepki vermiştim?
Kendime lanetler yağdırarak ayağa kalktım.
“Cidden kızım. Bir fikre karar verdiysen arkasından gideceksin. Korkak gibi olma güçlü ol. Her zaman güçlü olmaya çalışan sen değil miydin!?” dedim sesimi yükselterek.
Sinirle bağırdığım kelimeler bulunduğum ortamda yankılanıyordu. Düzensiz nefes alışverişimi sakinleştirmek adına yavaşça nefes alıp vermeye başladım ve gözlerimi genç voldemort’a çevirdim. Az önce huzurla uyuyan voldemort şimdi kaşları havaya kalkmış yüzünde kocaman bir sırıtma vardı . Bir şeye mutlu olmuş gibiydi. Yavaş adımlarla yanına yanaştım. Gerçekten uyuyor muydu yoksa numara mı yapıyordu ?
Yanına oturup yüzüne yaklaştım. Bembeyaz yüzünde yanaklarının iki yanından başlayıp boynunun altı ve şakaklarının bitişiğine kadar kızarmıştı. Bu hali , onu daha çok sevimli ve yakışıklı yapmıştı. Garip bir çekiciliği vardı bu adamın. Ve o kendini mahvedecek olaylar yapacaktı. Hem kendine hem de başkalarını zarar verecekti . Salak.
“Gerçek gücü bulmuşken, kaybedecek şeyler yapman çok yazık. Seni suçlamıyorum. Etrafında kimseler yoktu. Seni gerçek seni anlayan biri yoktu. Sende etrafında kimseyi istememiştin. Bu yüzden bu yola düşmen çok normal…” durakladım ve aklımda olan düşünceler dudaklarımdan döküldü.
“…Söz veriyorum. Büyü yapabilirsem , seni tedavi edeceğime ve yanında olacağıma söz veriyorum…” Bunları dudaklarımdan dile getirdiğim için kendimi dünyanın aptalı ilan ederken bir yandan da içimde tutmadığım için açıkçası rahatlamıştım.
Tom’un yüzü aniden değişti. Şimdi yüzü eskisinden de kıpkırmızıydı. Dudakları hafif düz bir çizgi halini almış kaşları şaşkınlıkla kıvrılmıştı. Yoksa Tom yani voldemort utanmış mıydı ? Ama neden.
Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Büyük ihtimalle kimse benim kurduğum sözleri ona kurmamıştı. Sol eli göbeğinin üzerindeyken sağ eli çevrilmiş avucu bana doğru dönüktü.
Sol elimi onun açık avucuna yerleştirdim ve sıktım. Sıkar sıkmaz , yüzünde hayatımda gördüğüm en sevimli gamzeler belirmişti. Yüzü şimdi de pembeye dönmüştü.
Saçlarım hafif biçimde öne doğru rüzgar esmiş gibi önüme savrulmuştu. Hemen arkamı döndüm. Yatağın yanında , az önce bulunduğum yerde açılmış bir kitap duruyordu.
Tom’un elini bıraktım. Yüzü , önceki halini almıştı. Yine huzurla hiçbir duygu belirtisi olmadan uyuyordu.
Yerdeki kitabı elime alıp açık olan sayfaya baktım. Kitabın sol sayfasında , bembeyaz bir çiçeğin resmi çizilmişti. Çok güzel bir çiçekti ve çizim bile olsa insanın içi arınıyordu. Üzerinde ise bu çiçeğin faydaları yazılmıştı. Bazı yerlere de mürekkep ile sonradan eklenmişti:
-Bu çiçek , nötr büyüler ve tedavilerde kullanılan çok nadir bir çiçektir. Bu çiçeği elde etmek için gümüş şövalyeleri geçip koruyucu hem saflık hem kötülükten doğmuş nötr büyülü yaratıklar ile anlaşmak gerekir. Bu nötr yaratıklar , çok seçicidir ve bu çiçeği neden elde etmek istediğinizi siz doğruyu veya yalan söyleseniz bile anlayabilir. Bu yüzden en iyi çözüm kendiniz olmak.
-Bu bitki bazı söylenenlere göre , bu çiçeğin suyu içildiğinde tedavisi olmayan ölümcül hastalıkları tedavi eder yüze sürüldüğünde güzelleştirdiği inanılırdı. İnsanların bu çiçeği tüketecek kadar tercih etmeleri , nötr yaratıklar tarafından bu yüzden korunmaya alındığını söylesek o kadar da yalan söylemiş olmayız. Başka kullanım şekli bilinmemektedir.
(Bu iki cümleden sonrası ayrı yazılmış düzenli bir el yazısıyla eklemeler doluydu)
*Bu bitki , içildiğinde ölümcül hastalıkları iyileştirmekte birebir. İnsanı tekrardan hayata döndürmekte birebir. Bitkinin özellikleri bazı bitki , sihir ve iksirlerle eşleşen noktaları var. Bu özellikleri çıkarıldığında ayrı bir iksir çıkıyor. Bu özellikleri ortaya çıkardım ve hiç kimsenin tedavisi olduğunu düşünmediği şeyleri tedavi ettiğini anladım. Bu çiçeğin kökler kalıcı hasarları geri döndürülmesinde uzuvların birleştirilmesinde kullanılabileceğini keşfettim. Yaprakları , canlının genetik kalıcı ve nesilden nesille geçen genetik rahatsızlıkların tedavisinde ve kontrol edilmesinde kullanılabileceği ortaya çıkardım. Çiçeğin polenleri ise diğer yanlarından daha güçlü. Bu çiçeğin polenleri , iksir ile doğmuş canlılar için birebir. Daha çok psikolojik tedavide kullanımında favori olan malzemedir. Kullanan ve kullandıran çok dikkat olmalı çünkü polenler kafa yapabilir. Bu polenlerin saf halinde kullanılması hem zararlı bir yandan da faydalıdır. Saf kullanıldığında unutulmuş veya üzerine büyü yapılmış bireyin unuttuğu anıları hatırlamasını yardımcı olur. Ayrıntısına kadar. O anıların hepsini kazanana kadar poleni kullanan birey uzun bir uykuya yatar. Bu kitabın devamı ayrıntısına kadar bu bitkiye anlatmaya adanmıştır.
Bir kaşımı havaya kaldırdım. Etkileyici cidden etkileyici. Yani bir büyücü veya cadı bu bitkiyi kullansa tedavisi olmayan hastalıkları tedavi edebilirdi. Gözlerim heyecanla parladı sonra hayal kırıklığı ile ağır kitabı kapattım. Ben bir cadı değildim ki onu tedavi edebileyim. Ayrıca o bitkiyi nasıl bulabilirdim ki?
Kafamı Voldemortun olduğu yatağın yanındaki banka çevirdim. Artık o cüppenin yanında bir de çanta vardı. Hızlı adımlarla çantayı kaptım ve içini karıştırdım. İçinden bir takım parşömenler ve kitaplar çıkıyordu ve bunun devamı da vardı. Çanta genişletilmişti.
Elime gelen parşömeni alıp açtım. Bu parşömen bir haritaydı. Büyük bir ülkenin haritasına benziyordu. Hareket eden isimler , şekiller vardı. Büyük ihtimalle Fransa’nın haritasıydı bu. Haritayı incelerken gözüm az önceki çiçeğin çiziminin aynısı olan bir çiçek çizimi takıldı. Çiçeğin aynısı kazınmıştı ve altında ismi vardı. Harika , sorumun cevabını almıştım ama ben bir cadı değildim. Çiçek resmi Beauxbatons yazan büyük bir çizmin üzerinde yer alıyordu.
Parşomenleri çantanın içine koyarken kafamı kaldırdım. Gözlerim bulanıyor ve etraf kararıyordu. Sanırım bulunduğum yerde vaktimi doldurmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koruyucular : Akıl Ve Kalp - Tom Riddle-
FantastikBu hikaye büyücü dünyasına gelen sihirli kız ve Slytherin Varisi Tom riddle arasında geçmektedir. Olacakları bilen kızımız hiç vakit kaybetmeden harekete geçer bir yandan da soy ağacını araştırmaktadır. Koruyucular serisinin Tom Riddle zamanında ge...